Bölüm 9

738 85 339
                                    

Meryem gözünün karanlığa alışmasıyla koltuktaki figürün kadın olduğunu anladı. Sakin bir ses tonuyla konuştu.

“Kimsin ve bu saatte evimde ne işin var?”

Silüet de en az Meryem kadar sakindi.

"Gelmen beklediğimden çok daha uzun sürdü."

"Akabe?" Meryem şaşkındı. Sesinden tanıdığı eski arkadaşıyla en son yıllar önce konuşmuştu. Okulda ya da mahkemede karşılaşsalar bile selamlaşmıyorlardı. Burada olması Meryem'i sinirlendirmek yerine üzmüştü. O an anladı. Bu olayları yaşarken güvenip sırtını yaslayabileceği bir arkadaşının olmasını çok isterdi. Belki de Eflal'e bu yüzden güvenmek istemişti.

"Evinde bir insan olmasına benim olmamdan daha çok şaşırıyorsun." Kadının sesi üzgündü. "Beyaz'da doğup büyüyen benim..." Derin bir nefes aldı. "Ama sen rol çalışıyorsun. Korkman gerekirdi Meryem. Tampon'u da gördükten sonra evinde bir yabancı gördüğünde daha çok korkman gerekirdi."

Meryem omuzlarını silkti. Hala eve ilk girdiği yerdeydi. İlerlemedi. Akabe ise konuşurken ellerini birleştirip öne doğru eğilmişti. Sesi ve konuşması her zaman olduğu gibi sakin ve ahenkliydi. Meryem konuşunca ayağa kalktı.

"Ne yapabilirim ki? O zaman Beyaz'ın da evlerinde tampondaki gibi kilit olsaymış. Be-" Meryem'in sözü Akabe'nin ona sarılmasıyla kesildi. Elleri iki yanında kaldı. Eski arkadaşının aksine içten bir şekilde sarılmasına karşılık veremedi. Geri çekildiğinde Akabe'nin deniz mavisi gözleri dolu doluydu.

"Keşke azıcık da olsa tepki verebilsen." derken sesi titredi. Meryem ise ifadesizdi. Neden şimdi diye düşünüyordu. Bir zamanlar Beyaz'daki tek arkadaşının yanına gelmesini çok beklemişti. Neden şimdi?

"Evimde ne işin var Akabe? Özellikle ben böyle bir durumdayken. Amacın ne?"

Sesi bıkkındı. Uğraşmak istemiyordu. Aklı ve ruhu yaşadığı ve yaşayacağı olaylar için yeterince bölünmüştü. Akabe'nin değişen tavrı için ayırabileceği bir parçası yoktu. Keşke hep arkadaşı olarak kalmış olsaydı. Ama Han'ın ani kopuşundan sonra o da yavaş yavaş Meryem'den uzaklaşmıştı. Beyaz'a sonradan gelip de ailesini teker teker kaybeden biri için buradaki sığınaklarının yok oluşu elbette Meryem'i bir zamanlar sarsmıştı. Ancak Meryem'i artık sarsabilecek olan tek şey kardeşiydi.

"Zeynep nasıl?" Başka bir insan olsa bu soru karşısında Meryem gardını alırdı. Akabe'nin onun için hala önemli ve güvenilir olduğunu fark etti. Adeta onu evinde ilk gördüğü an kadar şaşırdı.

"İyi... İyi olmaması için hiçbir sebep yok."

"Bebeğin çürüdüğü mahkemeden sonra Zeynep'in mahkemesi çok konuşuldu. Birini öldürdüğü halde zarar görmeyen bir yetişkin olabileceğine kimse inanamıyor."

"Çünkü bilerek yapmadı. Sadece kendini koruyordu." Meryem’in gardını alma zamanı gelmişti.

"Sence o bebek annesine bilerek mi zarar verdi? Sadece doğanın kanunları uygulanıyordu. Ben büyünün babanın günahını bebeğe yüklediğine inanmıyorum. Hele ki bebekler kutsal kabul edilirken."

Cevaplamadan önceki kısa süreli sessizliğinde Meryem bir kez daha büyüde bir problem olabileceğini düşündü. "Büyünün işleyişi bizim anlamlandırabileceğimiz bir görünürlükte değildir. Bunu adın kadar iyi bilmen gerekirdi."

"Senin de Zeynep'in iyi olduğuna benim inanmayacağımı bilmen gerekirdi.”
Bu kadarı Meryem için yeterliydi. Akabe'nin yanından geçip koltuğa oturdu. Arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. "Git artık. Sana ayırabileceğim daha fazla gücüm yok."

BEYAZWhere stories live. Discover now