1|make a wish

1.5K 98 41
                                    

Doğum gününü sevmezdi. Çünkü her doğum gününde ne kadar değersiz olduğunu hatırlardı.

Bugün doğum günüydü.

Bir an önce yarına geçmek ve bugünün sona ermesini istiyordu. Zamanın daha hızlı geçmesi için havanın karanlık olduğu dakikalarda bir yürüyüşe çıktı. Göğsündeki yumru hissinin varlığını unutmayı da ummuştu ancak o yumru uzun yıllar kendisiyle beraberdi. Ne acı ki, en yakın arkadaşı bu yumru olmuştu zamanla. Yumru, acımasız iç sesiyle bir olarak kendisiyle iletişime geçmeyi tercih ederdi ve söylediği çoğu şey genellikle can yakardı. Ama Dove tüm bunlara alışmıştı. Başka bir seçeneği yoktu çünkü.

Yanından geçtiği bir marketten küçük, yuvarlak bir kek aldı. Çikolatalıydı. Çikolatalı şeyleri severdi. Keki montunun cebinde tutarak evinin yakınında sayılabilecek parkın banklarından birisine oturdu. Bir sigara yaktı. Yağmur çiseliyordu. Annesi bir keresinde çok yağmur yağan bir günde doğduğunu söylemişti. Neredeyse her doğum gününde de yağmur yağardı.

Dünya bile her yıl doğumuna üzülüyor, dedi Yumru. Ona cevap vermedi. Tartışmaya girdiklerinde ağlayabiliyordu.

Sigarasından derin bir nefes daha çekerken "Baksana." dedi birisi. Gözlerini yavaşça sesin sahibine kaldırdı. Yüzü kan içinde ve üzeri berbat bir halde olan genç bir adam kendisine doğru geliyordu. Ürkmediğini söyleyemezdi. Bu yabancı her kimse fena dövülmüştü ve yüzü tanınmayacak kadar kırmızıyla kaplıydı.

Kendisini bir şekilde Dove'un yanına bıraktığında rahatsız bir nefes bırakarak banka yayıldı ve yine kurumuş kanla kaplı titreyen elini karnının kenarına bastırdı. Yüzünden yalnızca acı ifadesi okunuyordu.

"Bana bir sigara verir misin? Paketimi kaybettim."

Dove bir şey söylemedi. Ama dediğini yaparak cebinden paketini çıkardı ve çakmakla beraber adama uzattı. Adam bakışlarını önünden ayırmadan başını iki yana salladı.

"Hayır, hayır. Sen yak. Tanrım, ellerimi hissetmiyorum."

Dove yine yabancının dediğini yaptı. Onun için yaktığı bir sigara dalını uzattı ve adam da hala titreyen elini kaldırarak dalı aldı ve hemen dudaklarına götürdü. Çölde bir sürahi soğuk su bulmuş gibi sigarayı tüttürmeye başlamıştı.

Ona iyi olup olmadığını sormak istedi ama Yumru hemen konuşmuştu. Seni ilgilendirmez aptal. Ya sana zarar verirse? Kalk ve eve git.

Gitmek istemiyorum, dedi Dove. Kaçmak istemiyordu.

Sigaralarını tüttürdüler. Hiç konuşmamışlardı. Sadece bazen adam acı dolu hafif iniltiler çıkarıyordu. Canı çok yanıyor olmalı. Ne olmuştu acaba? Kim ona bunu yapmıştı? Ne kadar merak ederse etsin ona bir şey söyleyemeyeceğini biliyordu. İnsanlarla konuşmakta hiçbir zaman iyi olmamıştı.

İzmariti yere fırlatan adam başını yavaşça Dove'a çevirdiğinde Dove da yan gözlerle ona baktı.

"Bir tane daha alabilir miyim?"

Dove başını onaylar anlamda salladı. Onun için yeni bir sigara yakıp dalı parmakları arasına bıraktı.

Birkaç dakika daha geçip ne yapacağını bilemediğinde üşüyen ellerini montunun cebine sokmuştu ki cebindeki kek paketinin hışırtı sesini işitti. Kekini unutmuştu. Belki de onu yemeliydi.

Paketi cebinden çıkardı ve ardından açtı. Genç adamın ne yaptığını izlediğini fark ettiğinde çekinerek ona bakmıştı. Gözlerini keke dikmişti. Dove, onun aç olabileceğini düşündüğünde önce doğum günü kekine ve ardından tekrar yabancıya baktı. Ardından paketi açılmış kekini ona uzatmıştı.

fading flower • zmWhere stories live. Discover now