16|valuable to someone

690 96 22
                                    

Mark Robertson'un iğrenç gülümsemesi ve korkunç alkollü ter kokusu midesine berbat sancılar sokan Dove'u bayıltacak gibi hissettiriyordu. Zihninden onlarca düşünce gelip geçerken ise sanki çıldıracaktı. Birçok ihtimal vardı ama bu ihtimallerin ortak özelliği hepsinin kötü sonuçlar doğuracak olmasıydı.

Dove'un tek isteği Zayn onu fark etmeden Mark'ı göndermekti. Belki bunu başarabilirdi. Başarmak için ise her şeyi yapacaktı.

Mark'ın konuşmasına izin vermeden işaret parmağını dudaklarına götürerek onun susmasını belirtmişti. "Lütfen git." diye fısıldadı telaş içinde. "İçeride arkadaşım var."

"Arkadaş mı? Geçen sefer de korkaklık yapıp karşıma çıkmayan erkek arkadaşın mı?"

Mark'ın Dove'un aksine alçak bir ses tonuyla çıkmayan sözcükleri tüm umut kırıntılarını söküp atmıştı. Zayn'in bunları duymaması imkansız olacak, biliyordu.

"Sessiz ol, duymasını istemiyorum."

"Kirayı yine geciktirdin tatlı Dove."

"Birkaç gün geç yatırdığımı biliyorsun."

Bunu onlarca kez açıklamıştı.

"Artık umrumda değil. Sikik paramı ver Dove. Ya da para karşılığı bir şey... Bu gece senden bir şey almadan gitmeyeceğim."

Gözleri doldu. Titreyen sesi yüzünden zorlanarak "Polisi arayacağım." dedi ve cebine uzandı ancak telefonu yoktu. Hatırladığında telefonunu salondaki koltukta bıraktığını fark etmişti.

"Polisi mi arayacaksın?" Güldü ve ardından kapıya sert bir yumruk bırakarak duvarların titremesine ve Dove'un korkuyla iki adım gerilemesine neden oldu. "Ara hadi Dove! Polisi ara amına koyayım."

Mark'ın bağırtısını tüm apartmanın duyduğuna emindi. Ama bundan daha kötü olanı ise şimdi geliyordu. Arkadaki hızlı adım seslerini işitip Zayn'in "Ne oluyor?" diye sorması üzerine onun kapıya gitmesine izin vermeden önüne geçmişti.

"Önemli bir şey değil. Şimdi polisi arayacağım. Sarhoşun teki işte."

"Kapıyı aç Dove!" diye bağırdı kapıya tekrar vuran Mark.

"Polis mi? Polise gerek yok." Ansızın yanından geçip giden Zayn, kapıyı sertçe ittirerek kapattı ve zincir kilidi çözdükten sonra omzunun üzerinden arkasına bakıp "İçeri git." dedi. Ardından tekrar önüne dönmüş ve korkusuzca kapıyı açmıştı.

Dove içeri gitmedi. Doğrusu kıpırdayabildiği de söylenemezdi. Her zamanki gibi, dehşet verici bir şey yaşandığında yaptığını yapıyordu. Donup kalmak. Ne kaçabilir, ne de savaşabilirdi.

Karşısında gerçekten birisini gören Mark'ın şaşkınlığı durulmasını sağlamıştı. Bağırmayı veya herhangi bir yere vurmayı kesip şaşkın bakışlarını karşısındaki iri adamda gezdirmiş ve ciddileşerek "Sen kimsin?" diye sormuştu.

"Asıl sen kimsin?"

"Bu evin sahibiyim. Bekle... Sen de geçen sefer karşıma çıkmaya cesaret edemeyen Dove'un korkak erkek arkadaşı mısın?" Gülmüştü ve bir anlığına arkada duran Dove'a bakmıştı. "Bu sefer yalan söylemiyormuşsun Dove. Tebrik ederim."

Keşke yerde bir yarık oluşsa ve Dove içine düşüp kaybolsaydı. Sonsuza kadar.

"Genç kadınların evine gelip onları rahatsız ederek mi eğleniyorsun?"

Zayn ileriye doğru bir adım attığında Mark da aynı şekilde geriye gitmişti.

"Bu aptal kız kirasını zamanında verseydi onu asla rahatsız etmezdim amına koyayım... Ve bana bu şekilde yaklaşma. Polisi aramaktan çekinmem."

fading flower • zmWhere stories live. Discover now