15|remember a few things

662 91 14
                                    

Kaygısız uykuya dalabilmek, gözlerin kapanmasından kısa bir süre sonra uyumak anlamına geliyordu. En azından Dove için. Kaygısız uyku, kendisini sadece güvende hissettiği gecelerde yaşayabildiği, kaygısız uyanış ise yıllardır deneyimlemediği harika bir şeydi.

Deliksiz ve verimli bir uyku sonrası gözlerini araladıktan sonra gördüğü ilk şeyin Zayn olması, ilk kez bir uyanış sonrası mutluluk hissetmesine neden olmuştu. Tabi hemen ardından gelen heyecan vardı elbette. En son ona yaslanır bir durumda uyuduğunu hatırlıyordu. Ancak şu an Zayn de yanında uzanır bir halde, uykusunun derinliklerindeydi. Bir kolu, Dove'un boynunun altındaydı. Diğerini ise öylece üzerinde serbest bırakmıştı.

Yüzünün her noktasında gözlerini gezdirirken huzurlu bir iç geçirdi. Buradan kalkmak zorunda olması ne acıydı. İşe gitmeyi asla istemiyordu. Böylesine güzel bir uyku ve güzel bir sabah sonrası kim işe gitmek isterdi ki?

Onu sarsmamaya çalışarak yavaşça yanından kalktı. Koltuktan kalktığı gibi hareket eden Zayn iyice yayılmış ve bir kolu koltuktan aşağı sarkmıştı. Dove bir süre daha ayakta onu inceledikten sonra alarmı aklına geldi. Alarmı henüz çalmadığına göre saat daha sekiz olmamıştı. Hızlıca telefonunu aldığında sekize birkaç dakika kaldığını gördü. Zayn'in alarm yüzünden uyanmaması için alarmını iptal etti ve ardından tuvalete giderek ihtiyaçlarını karşıladı. Tuvaletten çıktıktan sonra Zayn'in yatak odasına giderek dağınık bir halde duran yorganı aldı ve tekrar salona döndü. Yavaş hareketlerle yorganı üzerine serdi. Hafifçe eğilip aşağı sarkmış elini tuttuğunda yorganın altına sokmuş ama elini geri çekmek istediğinde güçlü tutuş buna engel olmuştu. Beklenmedik bu tutuş Dove'un irkilmesine neden olsa da hemen dikkati dağıldı. Zayn'in gözlerini kırpıştırarak elini tutmaya devam etmesi üzerine dizleri üzerine yere çökmüştü.

"Nereye?" dedi uykulu sesiyle. Gözlerini açmakta zorlanıyordu. Ve sonunda tutmayı bıraktığında Dove elini geri çekebilmişti.

"İşe gitmeliyim."

Gözlerini açma çabasından vazgeçti. Derin bir nefes bırakıp "Seni arayacağım." diye mırıldanmıştı sadece. Ardından tekrar uykuya daldı. Başka bir şey söyleyememişti.

Gözleri tekrar Zayn'in yüzünün detaylarında kayboldu. Oturduğu yerden kalkamadı, sadece ona bakıyordu. İşte o an yüreğine bir hüzün tohumu düştü.

Artık itiraf ediyor musun, diye sordu Yumru.

Ediyorum, dedi Dove.

Yine canın yanacak. Sana yaptıkları hep buydu.

Ondan kaçmak istemiyorum.

Kaçman gerektiğini anladığında çok geç kalmış olacaksın.

Ayağa kalktı. Hazırlandıktan sonra evi terk etti. Çok hızlı adımlarla kendi evine gidip hazırlanmış ve yine hızlı bir kahvaltı yaptıktan sonra markete gitmişti.

İşteki saatleri boyunca aklında olan tek şey birlikte uyudukları andı. Doğrusu bunu biraz garipsiyordu. Zayn'in neden böyle davrandığını anlamıyor. Kendisini arkadaş olarak gördüğüne emindi ve arkadaşlar birbirine neredeyse yapışık bir halde uyumazdı. Umutlanmayı ise hiç istemiyor. Çünkü ne zaman umutlansa aslında düşündüğü şey asla doğru olmuyor ve sonunda canı çok yanıyordu. Yine aynı şeyleri hissetmekten korkuyor. Umuyordu da hissetmezdi.

Öğle arasında Fiona ile yemeğe gittiklerinde yemek yemeden önce tuvalet ihtiyacını karşılamıştı. Ellerini yıkarken ise neredeyse her zaman kaçındığı aynaya gözlerini kaldırdı. Yüzüne değil, saçlarına bakmıştı. Omuzlarından sarkan tutamları nedense bugün çok bakımsız, kuru ve yıpranmış görünüyordu. Saçlarından da utandı. Onları şampuanlamak ve taramak dışında hiçbir şey yapmadığını fark etti. Ellerini kuruladıktan sonra ise bileğindeki tokasını çıkararak hemen saçlarını topladı. Kimsenin bu yıpranmışlığı görmesini istememişti. Ellerini başından indirdiğinde ise bakışları bu defa tırnaklarına kaydı. Onları görmek daha da utanmasına neden oldu. Zayn bunları keşke hiç görmeseydi.

fading flower • zmWhere stories live. Discover now