31🐧Bir Takım Geçmiş Mevzuları

1.2K 122 16
                                    

bu dövmeyi güneyin baş parmağında minicik olarak hayal ediyoruz

bu dövmeyi güneyin baş parmağında minicik olarak hayal ediyoruz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

31| Bir Takım Geçmiş Mevzuları

Önce elimdeki telefona hemen ardından yüzüme baktı. Gözlerinin dolduğunu net bir şekilde görebiliyordum. "B-bana öyle bakma..." diye mırıldandı.

"Nasıl?" diyebildim.

Burnunu çekip ıslanan gözlerini koluna sildi. "Kötü birisiymişim gibi."

Gözlerimi kapatıp sindirmeye çalıştım. Oflayarak yatağın ucuna oturdum. "Başından beri sendin yani?" dedim gözlerimi yerdeki kediden ayırmadan.

Küçük adımlarla gelip ayak ucuma oturdu dizlerinin üzerinde. Hala gözleri dolu doluydu bakarken içim acıyordu, bu yüzden ağlamasına gerek yoktu ki.

"Bendim." diye fısıldadı "Sende başından beri O'ydun. Penguin."

Hızla başımı kediden kaldırıp Güney'e çevirdim. "Ne, nasıl yani?"

Sol gözünden akan yaşı avcunun içiyle silip gözlerini odanın içinde gezdirdi. "Cemil eski bir arkadaşımdı. Bu magazin sayfalarına, habercilere falan iş yaptığını biliyordum. Liseyi aynı sırada bitirdiğim arkadaşımdı, güveniyordum. Haberi ben verdim ona, dedim tatile gidiyorum bunu yetiştirebilir misin? Olur dedi, kime dedi. Seni söyledim, sadece onun haberi olsun birkaç gün sonra yanlış haber falan dersin ama bekle önce İzmir'e gelsin dedim... Seni bana yine ben getirdim."

Duraklamasıyla şok içinde "Biliyordun, bende öğreneyim istedin?" dedim.

Sessizce başını sallayıp akan burnunu çekti. "Kaldığımız otel amcama aitti, belki aynı odada kalmamızı ben sağlamış olabilirim..." Elime geçen ilk şeyi -yastığı- üzerine fırlatıp "İnanmıyorum sana Güney!" diyerek sözünü kestim. Hafifçe gülümseyip "Sana yürümelerim boşa değildi. Küçük oyunumuzu başlatmam da boşa değildi. Beni görmen için yaptığım hiçbir şey boşa değildi." dedi.

Dudaklarımı ıslatıp "Komşu olmamız?" dedim.

Yerdeki bakışlarını kaldırıp "O kesinlikle tesadüftü. İnan hiçbir bilgim yoktu, bende en az senin kadar şaşırdım." dedi panikle.

Başımı sallayarak onayladım. Gözlerimi kaçırıp "Ne zamandır biliyorsun ben olduğumu?" dedim.

"Tam olarak tarihi bilmiyorum..." dedi o da benim gibi bakışlarını başka bir yere odaklayıp "...benim okuduğum lisenin tam karşısında bir lise daha vardı. Bizimki karmaydı ama o lisede sadece erkekler vardı. Okul giriş çıkış ve teneffüs saatlerimiz aynı olduğu için iki okulda oldukça samimiydi birbiriyle. Benim... kendimi, yönelimimi ilk keşfettiğim zamanlardı. Erkeklerin ilgimi çektiğini anlayınca daha çok merak salmıştım bu tarz şeylere. Bizim okulun erkeklerinin hepsinin ne mal olduğunu bildiğim için karşı okula çok ilgiliydim. Ve lisenin ilk yılı tek bir kişiyle sınırlandı bu ilgim..." tekrardan gözleri gözlerimi buldu "...sarı saçlı, mavi gözlü, oldukça meraklı bir çocukla."

İşte şimdi benimde gözlerim dolmaya başlamıştı. Yutkunup alt dudağımı ezdim dişlerimle.

"Üç yıl boyunca adını bile bilmediğim bir çocuğu sevdim ve daha hakkında hiçbir şey öğrenemeden kaybettim onu. Benden bir yaş büyük olduğunu bilmiyordum mesela. Mezun olacağını, mezuniyetten sonra onu göremeyeceğimi bilseydim hiç düşünmeden giderdim yanına, benim olur musun derdim. Onu unutmak için kullandım sesimi, Youtube'u. Ta ki, mavigozlupenguin isimli bir magazin sayfasından mesaj alana kadar."

Dudaklarımdan saçma bir gülüş kaçarken tavana bakıp akmak üzere olan yaşlarımı engellemeye çalışıyordum. "Senden bir yaş büyük olduğumu bilmiyordum..."

O da gülümsedi. "Bende." ve derin bir nefes alıp devam etti. "Kim olduğunu bulmam uzun sürmedi, Aslan'ın tanıdıkları vardı çok. Adını bulamamışlardı ama yıllar önce o sayfada paylaşıp sonra sildiğin fotoğrafını bulmuşlardı. İşte o an dünyam başıma yıkıldı Lodos. O kadar şaşırdım ki, ne yapacağımı bilemedim. Önce hala benim olmanı istediğimi fark ettim. Sonra da kendim olmaya karar verdim. İçimden geldiği gibi konuştum seninle, beni bulman için çok uğraştım. Özellikle komşu çıkmamız benim için o kadar büyük bir şans olmuştu ki... İstanbul'a döndüğümüzde nasıl tekrar seni bulurdum bilmiyorum."

"Güney..." deyip durdum sözlerimin devamı gelmedi. Ama o yeniden devam etti.

"Lodos..." dedi "En çok da ismin. İsmin vurdu beni."

"Nasıl yani?" diye mırıldandım.

Sol elinin baş parmağını kazıdı parmağının ucuyla. Yavaşça derinin üzerindeki dövme ortaya çıktı. "Annemin adı Lale'ydi. Kendi ismini çok sevdiği gibi, bana da sevdirmişti. Çocukluğumdan beri her zaman bana L harfinin çok özel ve nadir olduğunu söylerdi. Bana uğur getireceğini, peşinden koşmam gerektiğini, birçok özel anlamı olduğunu anlatırdı."

"Mesela?"

Gülümseyip "Mesela, alfabenin on beşinci harfi olması. Annemle babam birbirlerine on beş yaşında aşık olmuşlar bu yüzden bana da hep on beş yaşında aşkı bulacağımı söylemişti." dedi gözlerimin içine bakıp ekledi "Seni ilk gördüğümde on beş yaşındaydım."

Hiçbir şey diyemiyordum, dilim tutulmuştu. Sadece onun sesini dinleyip olanları anlamaya çalışıyordum. "Mesela..." dedi yeniden "...'left' kelimesini simgeler L harfi. Kalbin yerini, solu temsil eder. Sana saçma gelebilir ama ben L harfine ilgiyle büyüdüm. Adını bilmiyorken de seviyordum L harfini. Öğrendiğimde ise, gerçekten bunun kader olduğunu düşündüm..."

"Güney..." deyip sustum yeniden. Konuşamadım tekrar.

"Lodos." dedi o da "Sonuç olarak senin kim olduğunu biliyordum, sende beni bil istedim. Ben anlatmadan öğren istedim. Muhtemelen sen Yankı'nın Olcay olduğunu düşündün, bana hiç ihtimal vermedin... Neyse önemli değil. Artık biliyorsun, haberini yapmak için peşinden koşup türlü oyunlara kalkıştığın Yankı, Güney Saraç olarak karşında."

"B-ben ne diyeceğimi, ne demem gerektiğini bilmiyorum Güney." dedim çaresizce. Aklım o kadar karışıktı ki, aynı anda o kadar çok şey düşünüyordum ki. Kelimeler dudaklarımdan dökülmüyordu.

"Hiçbir şey demek zorunda değilsin. Çok zor olmalı, tahmin edebiliyorum. Sorun değil." Yüzünü yüzüme yaklaştırıp küçük bir öpücük bıraktı dudağımın kenarına. Oturduğu yerden kalkıp öylece arkasını döndü. "Ben dışarı çıkıyorum, sen de istediğin zaman çıkabilirsin."

Kapıdan çıkmak üzereydi ki hızla ayağa kalkıp kolundan tuttum. Onun bana dönmesini beklemeden önüne geçip iki elimle yanaklarından tutup kendime çektim. Hiç düşünmeden bastırdım dudaklarımı dudaklarına.

"Bugün itiraf edecek olan bendim, rolümü çalabileceğini sana kim söyledi?"

.

kaos yaratıp olayı uzatmayı inanın çok isterdim ama maalesef bu kurgu kaos olmadan ilerler gibi görünüyo ha eğer kaos istiyosanız buyurun: aurora, thunder, lost on you sizi bekler

Destroya | bxbWhere stories live. Discover now