37🐧Bir Takım Pansuman Mevzuları

1.1K 113 8
                                    

bayram harçlığı olarak 700 kelimelik bölümle geldimm

37| Bir Takım Pansuman Mevzuları

Bana acımış mıydı bilmiyorum ama ne olursa olsun benim için endişelenmesi beni çok mutlu etmişti. Onu gördüğüm andan beri gülümsüyor yaptığı her şeyi dikkatle izliyordum. Önce beni kucağına alıp merdivenlerden çıkarmıştı, sonra beni evine alıp yüzümdeki yaralara pansuman yapmaya başlamıştı. Mesela şu an kaşıma sürdüğü ilaç canımı çok yakıyordu ama ben gülümsüyordum.

Birden pamuğu yarama bastırınca elimde olmadan yüzümü buruşturdum. Hafifçe yaranın üzerine üfleyerek yamukla ilacı yaymaya devam etti.

Yüzümle işi bittiğinde "Başka bir yerinde yaran var mı?" dedi.

Refleksle acıyan ellerime baktım. Benimle beraber o da bakmıştı. Ve ellerimdeki yaraları gördüğünde yüz ifadesi şey gibiydi... içi acıyormuş?

İki elimi de tutup yaralara yakından baktı. Kuruyan kanları temizleyip, yaraya üfleyerek krem sürdü. Hemen ardından üzerlerini bandajladı ve ellerim mumyanın ellerine döndü. Saçma duran sargıya bakıp gülümsediğim sırada Güney'in de hafifçe tebessüm ettiğini yakalamıştım.

Üzerime bakıp başka bir yara var mı diye kontrol ederken zahmet olmaması için yaralı ayağımı havaya kaldırdım. Hala kanayan kesikleri görünce "Bu ne lan?" dedi şok içinde. Hemen ardından bana döndü "Ne yaptın lan ayağına?"

Bakışlarımı kaçırıp "Şişe kırıldı." dedim.

Sabır çekip ayağımı bacaklarının üzerine koydu. Pijamamı yukarı sıyırıp kesiklere baktı. Buraya gelmeden önce saplanmış cam parçalarını zor da olsa çıkarmıştım neyse ki. Çok derine batmamışlardı ama yine de kanamayı durduramamıştım. Yaranın üzerine yine aynı ilaçtan uygulayınca canım çok yanmıştı. Hemen fark edip yine üfleyerek yaptı pansumanı. İşi bittiğinde onları da sargılayıp yavaşça ayağımı kucağından indirdi.

"Korkuyorum sormaya ama, başka var mı?" dedi gözlerime bakmadan.

Normal bir zamanda olsaydık bunu yapmazdım, yani bu kadarına gerek duymazdım. Ama şimdi Güney'in ilgisini istiyordum. O yüzden üzerimdeki tişörtü çıkartıp koltuğun üzerine bıraktım. Bakışlarımı karnımdaki oldukça büyük morluğa indirdim. Üstelik boynumdaki çiziğin çok daha beteri vardı kasıklarımda.

"Lodos..." diye mırıldandı "...yavrum sen kaç kişiyle dövüştün?"

Yavrun muyum gerçekten Güney? Nolur bir daha söyle nolur nolur. "Bir. Ama sen bir de karşı tarafı gör, yüzü gözü tanınmıyordu."

Karnımdaki morluğun üzerine kremi sürerken "Kimmiş o karşı taraf?" dedi.

Artık anlatmanın zamanı gelmişti sanırım. "C-Can." dedim istemsizce kekelerken.

Eli birkaç saniye durakladı hemen ardından "Devam et." dedi yüzüme bakmadan.

Yeniden dolan gözlerime engel olamamıştım. "Hesabı ikimiz beraber açmıştık, şimdiye kadar yıllardır her şeyi beraber yapmıştık. İki ortak gibiydik... B-ben dün annemle kavga edince telefonu kapatıp yatmıştım sonra-"

"Annenle kavga mı ettiniz? Benim yüzümden mi?" Bir anda başını kaldırmasıyla yüzlerimiz oldukça yakınlaşmıştı. Güney'de bunu fark edince boğazını temizleyip yeniden başını eğdi ve yarama krem sürmeye devam etti.

"Senin yüzünden değil, içinde tutmuş bütün gece patladı işte. Umurumda olmadı zaten, dediğim gibi telefonu kapatıp yattım. Ben uyuyorken Can paylaşmış, ben sabah öğrendim."

Geri çekilip gözlerimin içine baktı bu kez. "O fotoğrafların hepsini sen çekmiştin Lodos, sadece sende olan fotoğraflardı onlar. Benim galerimde bile yoklardı."

Gözlerimi kırpıştırıp "Biliyorum... benim suçum. Can istediğinde göndermiştim. Eniştem falan diyordu, hoşuma gidiyordu. 'Niye istiyorsun fotoğrafını' demek aklımın ucundan bile geçmemişti." diye itiraf ettim suçumu. Bana özel olan, bana özel kalmalıydı.

Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Bakışlarımı ondan çektim. Daha çok yaş akmaya başladı. Titreyen alt dudağımı ısırıp "Benim yü-yüzümden herkes kim olduğunu öğrendi." diye mırıldandım.

Güney iki eliyle yanaklarımdan tutup kendine çevirdi yüzümü. Dudaklarımdan firar eden hıçkırığa engel olamamıştım, çünkü bana çok güzel bakıyordu. Suçlu olmama rağmen bu kadar iyi olamazdı bana karşı.

"Umurumda olan ifşalanmam mı sence?" dedi sessizce.

"Değil mi?" dedim burnumu çekerken.

"Değil..." dedi ve gülümsedi "...ben, beni kandırdığını sanmıştım. Düşünmeden, dinlemeden fevri davrandım Lodos. Ama gerçekten kalbim çok kırılmıştı benim için büyük hayal kırıklığıydı. Beni gerçekten sevmediğini, kullandığını düşündüm."

Beklemeden cevap verdim. "Seni asla kullanmam, nasıl düşünebilirsin bunu? Seni sevmiyor olsaydım ilk öpücüğümü sana mı verirdim? Üzerime kustuğunda bile umursamadan seni düşünen ben... nasıl seni sevmem Güney?" dedim.

Gözlerini kapatıp alınlarımızı birleştirdi. "Özür dilerim."

"Hayır..." diye fısıldadım "...asıl ben özür dilerim."

Yavaşça dudaklarını dudaklarımın üstüne bastırdı. Aldığım cesaretle sertçe karşılık verdim öpüşüne. Bana uyum sağlayıp keyifle öptü dudaklarımı. Dillerimiz buluşurken hiç düşünmeden kucağına yerleştim. Şimdi daha rahat öpebiliyordum onu. Bir elini belime sararken diğer eliyle ensemi okşuyordu. Ben yanaklarını sıkı sıkı tutmuş alt dudağını emerken o dilini üst dudağıma sürtüp yeniden dillerimizi buluşturdu.

İki eliyle belimi iki yandan tutup yavaş yavaş okşuyordu. Dakikalarca öpüştük, ta ki eli kasığımdaki yaraya çarpana kadar.

İnlememle öpüşmeyi kesip 'nasıl unuttum onu' diyerek bir başka kremi eline alıp çizikle ilgilenmeye başlamıştı.

Can'dan nefret ediyordum.

.

hoppala

Destroya | bxbWhere stories live. Discover now