20.Bölüm: Kaçış Yok

18 6 0
                                    


Yüzüme yediğim yumruk yüzünden başım sola doğru düşmüştüm. Başımı tekrar çevirip onlara çenemi dik tutarak baktım.

"Ölümünün benim elimden olmasını çok isterdim, fakat patron seni kendisinin öldüreceğini söyledi." Güldüm. Hatta kahkaha attım. "Patronun çok da cesur değilmiş demek ki iki gündür karşıma çıkmadığına göre."

Evet, iki gündür buradaydım ve dayak yiyordum. Yüzümde oluşan morluklar ve kanlar berbat olduğumun göstergesiydi.

Rüya hala uyanmamıştı iki gündür baygın bir şekilde uyuyordu. Arada kendine geliyormuş gibi oluyordu fakat daha sonra, beni kaçıran kişinin köpekleri ona şırınga ile bir şeyler yapıyorlardı. Benim görmediğimi sanıyorlardı fakat fark etmiştim.

Burnumdan akan kanın sıcaklığını yüzümde hissediyordum.

Adam yanıma gelip ensemdeki saçları çekip başımı kaldırdı. "Ölmek mi istiyorsun?"

"Öldürsene beni." dediğimde sinirlerini bozduğum için yanağımda keskin bir acı hissettim. Evet, tokat yemiştim.

"Yaşamak istiyorsan sesini kesersin!" Dişlerinin arasından söylediği şeyler beni güldürdü. "Yaşamak istemiyorum, öldür beni." Kaşlarını çattı.

"Deli misin sen?"

"Deliyim," Onun sinirleri ile oynadığımın farkındaydım. "Hadi öldür beni!" Sesimi yükseltmem onu daha fazla sinirlendirdiği için gelip yüzüme sert bir yumruk daha attı. Daha sonra karnıma bir tekme attı. Bağlandığım sandalye yere düşerken ağzımdan akan kanlara inat başımı dik tuttum. Yanıma gelip diz çöktü. Ağzımda biriken kanları yüzüne tükürüğümde saçlarımdan tutarak başımı sert zemine vurdu. Sağlam kemiğimin kalmadığına emindim. Yüzümün kanla dolu olduğunun farkındaydım. Ağzımdan akan kanlar onu durdurmadı. Yüzüme bir tane daha yumruk geçirdi. Karnıma art arda tekmeler attı ve bu yaptıkları sadece başlangıçtı. Artık kan kusmaya başlamıştım.

Ellerimi zemine koyup ağzımdan kan çıkarmaya devam ediyordum. Her yerimde hissettiğim ağrılar beni güçsüz düşürmüştü ama boyun eğmeyecektim. Sandalyemi kaldırdı ve karşıma geçip oturdu. Ardından sigarasını yaktı ve bu halimi izlemeye başladı.

Vücudumdaki ağrı yüzünden artık konuşacak halim kalmamıştı. Kanayan yerlerim ve kırılmış kemiklerim gözlerimin kararmasına sebep oluyordu.

"Sancakzade'lerin sonu senin ölümünle gelecek." deyip sigarasından bir duman daha çekti. Kumral saçlı adamın ela gözleri vardı. Yüzünde olan yaralar onun geçmişinin çok güzel olmadığının göstergesiydi. "Beni... Öldüremeyeceksiniz!" Ölümüm bunların elinde olmayacaktı. Artık bunlar kimse.

"Öyle mi? Kim kurtaracak seni? Teyzenin sevgilisi mi? Yoksa güçsüz olan kız kuzenin mi? O güzel kızın sizin ailede nasıl olduğunu anlamış değilim ama neyse. Birde yürüyemeyen bir kuzenin vardı değil mi? O mu kurtaracak seni? Yoksa senden nefret eden amcan mı? Ha yoksa daha birbirinizi bir kere bile görmemiş olduğunuz gizli kuzenin mi?" Ona saçlarımın arasından bakarken o sigarasını bitirmişti. Parmaklarınım arasındaki sigarayı yere attı ve ayakkabısının ucu ile söndürdü.

"Yoksa daha üç ay önce tanıştığın arkadaşların mı?" Ayağa kalkıp tam karşımda durdu. Güldüm, kanım tadını ağzımda hissediyordum. "Gücün bu kadar mı?" dedim ve baştan aşağı süzdüm onu. "Yüzüm hala tamamen dağılmadı. Bu kadar mı becerilerin?" Alayla söylediklerim ile bana doğru eğildi. Çenemi sertçe tutup gözlerini gözlerime dikti. "Daha güzel becerilerim var. Ama yatakta." deyip gülerek geri çekildi. İt evladı!

Gözleriyle beni baştan aşağı süzdü ve konuşmaya başladı. "Aslında fena değilsin, seni saatlerce si-" dediğinde onu susturan ben oldum. "Buradan kurtulduğumda belanı sikeceğim oğlum senin! Hepinizin eceli olacağım!"

AVIM SENSİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin