25.Bölüm:Sevgi

19 5 2
                                    

"Bu duygunun adı sevgiydi. Peki sadece sevgi miydi?"

Camın ardından bakıyordum katile. Yüzüne bir yumruk daha yedi. Salih onun birkaç pisliklerini daha ortaya çıkardığı için hapise kesin olarak girecekti. Burnundan kan akan adamın hiçbir şekilde itiraf etmeyeceği kesin gibi görünüyordu. Kanıtlar ile birkaç yıl hapis yatardı ama kendi itiraf ederse cezası katlanabilirdi.

Susmaya devam etmesi Salih'i daha fazla sinirlendiriyordu. "Konuşmayacak," dedi Emre. Ona çevirdim başımı. "Konuşmak zorunda." Yoksa hapisten çıktığında Salih'i pişman ederdi. Salih geri çekildiğinde başka bir polis onunla ilgilenmeye başladı.

"İtiraf etmezse, çıktığında Salih'r zarar verir." Başımı salladım. Ekiptekiler bazen zeki olabiliyordu. Emre kaşlarını çatarak başını bana çevirdi. "Sen Ekin'den nasıl kurtuldun?" diye sorduğunda dudağımın kenarı kıvrıldı. Çok zor olmamıştı.

(Bir saat önce...)

"Ekin," dedim. Ama o sanki bunu duymamış gibi arabayı sürmeye devam etti. "Nereye gidiyoruz?"

"Şu an sana sinirliyim Azra, ve sorularına cevap vermeyeceğim." dediğinde ofladım. "Neden sinirlisin?" diye sordum cevabı bildiğim halde. Ekin bana sanki bilmiyorsun der gibi baktığında tekrar ofladım.

"Salihlere yardım edecektim tabiki. Beni bu kadar merak etmesen olmaz mı?"

"Olmaz." dedi Ekin. "Sana zarar gelebilirdi." Bu düşünce bile onu sinirlendiriyormuş gibi davranıyordu.

"Bana kimse zarar veremez." dedim kendimden emin bir şekilde. Dudağının bir kenarı kıvrıldı. "Ona ne şüphe! Sen o çenenle bile yanındakileri kaçırmayı başarırsın." dediğinde kıkırdadım. Tabi ki yapardım.

"Çünkü," demiştim ki Ekin beni susturup kendisi devam etti. "Sen Azra Sancakzade'sin.." dediğinde başımı salladım. "Aynen öyle, bak bunu sende öğrenmişsin."

Ekin'den kurtulup, Salih'in babasının konuşup konuşmamasını öğrenmem gerekiyordu. Bir an önce adliyeye gitmeliyim ama önce onu sakinleştirmem gerekiyordu.

"Ekin," dedim başımı omzuma hafifçe eğip, i harfini uzatırken. "Hmm?" dedi arabayı sürmeye devam ederken.

"Bence beni bırakmalısın." dediğimde kaşlarını alayla yukarı kaldırdı. "Nedenmiş o?"

"Çünkü," dedim ve durdum. Kaşlarımı çattım. "Çünkü öyle." Ekin kahkaha attı. "Bugün benim yanımda olacaksın Azra. Zaten iki gündür doğru düzgün göremiyorum seni."

Ona doğru uzandım. Çenemi omzunun üstüne koyduğumda bedeni kaskatı kesildi. "Beni özledin yani?" dedim tek kaşımı havaya kaldırdığımda.

"Azra," dedi sondaki a harfini uzatarak. Arabayı güvenli bir yere çekip, durdurdu. "Amacın ne?" dedi yüzünü bana doğru çevirirken. Yüzlerimizin arasında çok az mesafe vardı. "Bilmem, ne amacım?" dedim kışkırtıcı sesim ile. "Biraz daha şöyle konuşursan," dedi ve durdu.

Bir küfür savurduğumda, "Ne olurmuş?" dedim ona biraz daha yakınlaşınca.

Ekin hiç beklemediğim bir anda beni belimden tutup kucağına oturtunca önce şok içinde ona baktım sonra ise kıkırdadım. "Bu olur," dedi eli saçlarıma giderken. "Sadece bu mu?" diye sordum az önceki kışkırtıcı sesime geri dönerken.

"Daha fazlasını mı istersin?" dediğinde başımı hevesle salladım. "Evet!" Bu halim hoşuna gitmiş olacak ki beni kendine biraz daha bastırdı. "Sınırlarımı aşarsam çok iyi şeyler olmaz bence."

"Sınırlarını aşsana," dedim dudağımı burnunun ucuna dokunduğumda. Bu hareketim onu daha çok etkilerken, kendi ile savaşıyor gibiydi.

"İster misin?"

AVIM SENSİN Where stories live. Discover now