9

8 1 0
                                    

Hayatım boyunca yapmak istediğim tek bir meslek hayalim vardı: Polis olmak. Bunun için canla başla çalışmak beni bir gram üzmüyordu o zamanlar. Daha on sekizime bile girmemişken bu hayalimden vazgeçirilmenin iğrençliği ile yaşıyordum. Bu fikrimi annemle paylaştığımda söylediği tek şey "baban izin vermez" olmuştu.  Ben de izin vermeyeceğini tahmin ediyordum ama ondan izin alma gibi niyetim yoktu. Babamla aramız asla baba kız ilişkisi gibi değildi. Dışarıda babaları tarafından sevilen kızlara hep imrenirdim. Belki bu yaşadığımız yerdeki çoğu kişiye göre iyi diye tabir edilse de benim gözümde tam bir baba asla olmadı.

-Baba seninle bir şey konuşabilir miyim? diye titrek sesimle konuşmuştum.

-Ne var Irmak?

-Ben üniversiteye gitmek istiyorum, polislik için. 

-Annen cevabımı iletmedi mi?

-İletti ama ben çok-

-Konu kapanmıştır.

-Baba ama ben çok ist-

-IRMAK YETER. ODAMDAN ÇIK VE BİR DAHA BİR ŞEY SORMA!

Elini masaya vurmuş ve cam masa paramparça olmuştu. Annem de sesi duyar duymaz odaya gelmişti. 

-Tamam Lütfü ben hallederim. Irmak sen de çık odadan. 

Ağlamaklı bir şekilde odadan ayrıldım. Sırf onun pis işleri yüzünden hayallerimi ertelemek zorundaydım.  Bizim evimiz konak tarzı bir evdi ama daha ufaktı normaline göre. Merdivenlere oturup ağlamaya başladım. Tam o an da kapıdan içeriye ağabeyim girmişti.

-Irmak ne ağlıyorsun ortalık alanda? Ağlayacaksan odanda ağla!

-Sen de ondan farksızsın. Sen de en az babam kadar vicdansızın tekisin. 

Bu sözden nefret ediyordu çünkü onun ruhu hala babama rağmen kararmamıştı. Kolumu tutup sıkmaya başladı:

-BEN ONUN GİBİ BİRİ DEĞİLİM! BUNU O UFAK AKLINA SOK.

-Bunları söylerken bile gözlerin onun gibi nefretle bakıyor. 

Kolumu bırakıp odasına gitti. Ben de kendi odama gitmiştim. Odaya gelir gelmez sırt çantama eşyalarımı koymaya başladım. Ne olursa olsun ben hayallerimi yaşamaya kararlıydım. Gece herkes uyurken kaçacaktım. Ben kaçtığımda beni arayacaklarını biliyordum. Bu yüzden odama bir kağıt bıraktım. Kağıtta sanki İzmir'de polislik kazanmışım gibi bilgiler yazıyordu. Her şeyi bilgisayarımla halletmiştim. Ama ben aslında İstanbul'a gidecektim. Gözüm her zaman yükseklerdeydi. Ben bunlarla uğraşırken odaya annem girdi:

-Irmak yemek haz- Sen ne yapıyorsun burada bu çanta ne?

-Anne ben gideceğim. Burada kalırsam hayatım bitecek.

-Sen delirdin mi Irmak? Buna asla izin veremem. Hem baban seni hemen bulur. 

-Anne buraya İzmir'de polislik kazanmışım gibi kağıt bıraktım. Onlar beni bir süre aramaya çalışırlar. Hem koca İstanbul'da kim bulabilir ki? Bak anne tek güvendiğim dal sen kaldın. Ben senin gibi on yedide evlenmek istemiyorum. Hayatımı yaşamak istiyorum. Lütfen bana izin ver. 

-Kızım ben seni kaybetmekten çok korkuyorum. Hem ne yapacaksın koca İstanbul'da? Orası kurtlar sofrası seni yer bitirirler. 

-Bilmiyorum ama buradan daha iyidir. 

-Bak bunun dönüşü yok kızım emin misin?

-Evet eminim. Gece bir gibi çıkarım herhalde. Sen beni geçirir misin?

-Geçiririm. 

Annemle son kez anne kız konuşumuzdu. Ona sonsuz güvenmiştim.  Hiçbir şey olmamışçasına o evde son yemeğimi yedim. Abimi o masada bıraktım en son. Onlar derin uykuda oldukları vakit evden çıkarken annem yanıma geldi ve elime bir kağıt verdi:

TEKRAR EDEN ŞARKIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora