SIR

8.5K 358 9
                                    

Eve geldim ve bir duş aldım. Aşağıdan Derya ablaya bana yemek hazırlamasını söyledim. İyi tamam hoş ama sanki survioverdayım. Yarım yamalak atıştırıp çıkıyorum. 2 haftada 3 kilo verdim. Derya abla kapıyı tıklattı. Bende "Gel!" dedim. "Yemeğini hazırladım. Keyfin yoktur diye odana çıkarmak istedim. İyi etmemişmiyim?" dedi. "Tabii ki iyi etmişsin Derya Sultan!" dedim solgun bir gülümsemeyle. "Bana baksana sen. Senin gözlerin ne öyle uykusuz , sen kiloda vermişsin , yüzün desen susuz çiçek gibi solgun. Kızım senin bakıma ihtiyacın var. Neyse ben şimdi başını ağrıtmayayım. Yemeğinide yemeyi unutma bak yoksa seni gıdıklarım. Bu dediklerimde aklında kalsın tamam mı kuzum." dedi saçımı öperek. Sonra odadan çıktı. Bende yemeğe gömüldüm. Yemeği yedikten sonra aynadan kendime baktım da. Tipim... Konuşmak istemiyorum. :'( Biraz yatağa yattım. Yediklerimi sindereyim canım. Biraz düşündüm son 2 günü. Öpücük , Mete , Serkan'nın benim hakkımda söyledikleri. Ve babamın "Bunu yapmak zorumdayım kızım. Beni affet." cümlesi. Babam neyi yapmak zorunda neyi affedeyim. Tamam yani bu durumu söyleyebilir. Ama neden bunu yapmak zorunda. Sebepler :
-Dedemizin vasiyeti
-...?
Asıl aklıma takılan buydu. Başka sebep yok. Tamam vasiyette önemli bir şey. Ya ben gerçekten aklımı kaybedeceğim. Why? Why? Why? Neyse Derya Sultanın dediği gibi bakıma ihtiyacım var. Kendi kendimi avutarak bu konuyu bir kenara bıraktım. Hazırlanmam lazım. Bugün "Keyfine bak!" günü. Bu günü yazayım bir kenara 1 yıl sonra tekrar yaparım. 1 Eylül 2015. Vay be eylül ayına girmişiz haberim yok. :D Hemen dolabın önüne geçip beyaz kalp desenli kolsuz bluz , siyah kısa etek ve kolsuz kot ceket giydim. Eylüldeyiz hava hala sıcak ya. Saçlarımı açık bırakıp , hafif makyaj yaptım. Siyah converse giydim. Çantamıda aldım ve hazırım! Hemen şöferümüzden beni en yakın alışveriş merkezine götürmesini istedim. Ve ve geldik. Hemen arabadan inip alışveriş merkezine koştum desem yalan olmazdı. Evet koştum ama koşmaz olaydı. Çarpılma anında yere yığıldım. Hayvan gibi şiiy yapıyoğuz ya! :D Centinmenlik yapıp beni yerden kaldırdı. Bende o anlık sinirimle "Öküz müsün ya ezseydin bide ben olum sen neyle besleniyosun mağlum gövde öküz gibi." dedim. "Çok özür dilerim." dedi. Sonra yüzüme baktı. "Ezgi beni hatırlamadın mı? Ben Melih." dedi. "Sana inanmam için bana bir sırırımızı söyle." dedim. Evet sanki gözüm bir yerden ısırıyor gibiydi. "Mesela seninle rolü yapmıştık ve sonra ben aşık olduğumu itiraf olduğumu itiraf etmiştim." dedi. "Evet Melih tanıdım. Ama geçmiş geçmişde kaldı. Demi canım? Ve sana söylediğim kötü kelimelerden sonra çok özür dilerim."dedim. Sonra bir kafeye oturup sohbet ettik. Melihle Japonya'da tanıştık. Babamın bir iş toplantısı vardı benide yanında getirdi. Hayatımın en güzel 5 haftasıydı. Melih sinamada üzerime kola döktü tabi ben türkçe çemkirince anladı Türk olduğumu. Sonra sohbet muhabbet filan. Ailesiyle bile tanışmıştım. Melihle sohbet ettikten sonra telefon numaralarımızı birbirimize verdik. Sonra vedalaştık. E haliyle evli evine köylü köyüne. Sonra Melih beni evine bıraktı. Arabadan inip Melih'e teşekkür ettim. Dış kapıya geldim tam kapıyı çalıcaktan dışarda kırmızı bir mektup vardı ve üstünde kocaman "Salih Özcan" yazıyordu.

ZORUNLU EVLİLİKWhere stories live. Discover now