sessiz yağmur lambaları

188 12 0
                                    

''en güvendiğin insanların bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlayınca, köşene çekilirsin.''


''Kabul etmeyeceğini biliyordum.''

Kapının eşiğinde duran silüet,Baekhyun'dan başkasına ait değildi.Gözlerimi kırpmamla birlikte odamı sanki büyük bir orkestra gürültüsü kaplayacaktı.Ve benim bu gürültülü senfoninin sessizliğe ihanet edeceğini düşünmem,tamamıyla hareket kabiliyetimi sıfırlamıştı. Aldığım nefesi dudaklarımın arasından kaçırmak dışında hareket etmiyordum.Bu sayede sessizliği korurken diğer yandan da  göğsümün içerisine konumlandırılan ceninleştirilmiş ve kemikten yapılma  parmaklıkların ardından kurtulmak istercesine çığlık atan kalbimin dehşetine engel olamıyordum.Ne oldu da bu kadar korkmuştum? Ve nasıl oluyor da,bu korku hala devam edebiliyordu?

O 5 dakikadır sadece orada dikiliyor ve onun ışında hiçbir şey yapmıyordu.Hiçbir şey!
Vücudumu duvara biraz daha yaklaştırırken üstümdeki yorgandan daha fazla almak istercesine üstüme çekiştirmeye başladım.Yorganın içine görülmek ve gözden kaybolmak istiyordum.
Rüya içinde rüya görüyor olmalıydım?Ama nefeslerimizi duyuyordum!??
Bunun rüya olmadığını, fark etmemle Baekhyun'un içeriye adım atması bir olmuştu.Her şey gerçekti ve ben az önce kesinlikle uyanmıştım.Damarlarımın içerisinde bölünerek çoğalan adrenalini evcilleştirip,sakin olmayı denedim.Henüz değildi.Bunları yaparken gözümü Baekhyun'dan ayırmıyordum.Kapıdan geçip yaklaşmaya devam edecekken, ''Işığı yak!'' diye haykırdım.Aslında amacım haykırmak değildi,sadece bu karanlıkta onunla daha fazla yalnız kalmak istemediğim için bunu bir an önce yapmasını istedim.Kimin ya da neyin yapacağı umurumda değildi.Birinin o an bunu yapmasını istedim.

Hiçbir şey söylemeden bir adım geriledikten sonra dediğim gibi yapıp ışığı yaktı.Oda göz açıp kapanıncaya kadar aydınlanırken,az önceki yoğun ve saf korku, yerini güvene bırakmıştı.Şimdi daha rahat ve huzurlu hissediyordum ama tedirginlik hala hücrelerimde sızlıyordu.Kucağımdaki yorgan yığınını bir kenara atıp ayaklarımı yataktan aşağı sallandırdığım sıra da Baekhyun yatağımın hemen yanında duran piyanomun sandalyesini çekip karşıma oturdu.Bir anda ve birden,beklenmedik bir şekilde bana bu kadar yakın olması,rahatsızlık duymamı sağlamıştı.Onunla bu kadar yakın olmak istemiyordum.Üstelik dizleri dizlerimin her iki yanında uzanıyordu.

''Kabus mu görüyordun?'' dedi başını yüzümü görmek için eğdiğinde.Sesindeki naiflik,tanıdık ama bir o kadar da yabancı çıkmıştı.Az önceki yakınlığından dolayı büyüyen rahatsızlık,şiddetini artırırken birbirine yapıştırdığım bacaklarımı geriye doğru çektim.Bir yerde durması gerektiğini düşündüm.Bu kadar yakın olmasına gerek yoktu.Başımı kaldırıp yüzümü örten saçlarımı aralarken,sorusunu kafamı hayır anlamında sallayarak cevapladım. Gözlerinin içine bakamıyordum,bakarsam yine aynı korkunun beni sarmasından endişeliydim.Bir kaç dakika böyle sakin ve stabil ilerlerken,boşlukta yüzen yüzlerce cümle varmış ve gerçeklikle buluşmak için can atıyormuş gibi hissettirmeye başlamıştı

''İyi misin?'' dedi hala üzerimde dinlendirmiş olduğu gözlerini ayırmadan.

''hı hım.''

''İlaçlarını alıyor musun?''

''Sadece açken içmem gerekenleri...Az önce neden öyle dedin?'' dedim merakla,bu defa sorgulanması gerekenin o olduğunu anlaması için.Ayrıca kekelemediğim için tanrıya boş bir vaktimde şükretmem gerekiyordu.Büyük bir beklentiyle yüzüne bakarken,sorumu duyduktan sonra oluşan afallaması kafasının karıştığının göstergesiydi.Böyle bir soru normal şartlar altında benden gelebilecek bir soru değildi.Normalde hiç soru sormazdım,eğer bir şeyleri değiştirmeyecekse.

monacrómachWhere stories live. Discover now