beynimde doğum sancıları

113 8 9
                                    

'' Zor...aslında büyük ihtimalle oldukça zor.Hangi paralelden bakarsan bak,melankoli her zaman acıyla sevişir.''

Jooyoung kapıyı açmak için ayrıldığında sadece o ve ben kalmıştık.Bir ara çok yarım ve fazla saniyelik bir anda gözlerimi kaldırıp Baekhyun'a baktım,önündeki soya fasulyesinden bir tanesini yemek çubuklarının arasına sıkıştırmış, ölmesi için elinden geleni yapıyordu.Kumral tenine nazaran daha koyu olan siyah saçları uzamış,gözlerinin biraz aşağısına sarkıyordu.O sırada gözlerim daha önce fark etmediği bir şeye takılmış ve oraya kilitlenmişti.Elinde küçük bir sargı vardı.İşaret parmağından avuç içine uzanıyordu.Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakmaya çalışırken Jooyoung çoktan yanındaki misafiriyle içeri girmişti.

''Oh, Autumn! Sensin!'' dedi,bir hafta önce nehrin kenarında otururken,gerçekliğini sorguladığım çocuk.Burda bizimleydi? Ve daha da kötüsü adını hatırlamıyordum,.. Park Chenyang ?

''Siz ikiniz taşınıyor musunuz?'' diye araya girdi Jooyoung,elini omzuna attığı çocuğun oturması için Baekhyun'un yanını işaret ederek.Çocuk,gözlerini ve sırıttığı ifadesini bozmadan bana bakmaya devam ettiğin de çoktan masadaki yerini almıştı.Ayrıca cevap olarak nasıl bir şey söylemem gerekirdi kestiremiyordum.Burda ne dönüyordu tam olarak ?

''Geçen haftadan beri başımın etini yediğin Autumn'ın erkek arkadaşı(!)'' Baekhyun hiç beklenmedik bir anda Young'un sözünü bitirmesini bekler gibi çıkıştığın da nefesim boğazımın içinde kaybolmuştu.Erkek arkadaş mı? Şaka mı bu? Geldiğimden beri bana göz ucuyla da olsa bakmadı ve şimdi sırf o geldi diye cümlelerini tükürür gibi sarf etmesi sinirlerimi bozmuştu.

Masa da bir an ölüm sessizliği gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.İşler ne ara bu kadar karıştı, Tanrım!!

Ellerimi masanın üzerinde katlettiğim sıra da herkesin -Baekhyun hariç- kafası karışık bir şekilde bana baktığını hissettim.Sanırım ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı ve bunu düzeltmekte tamamıyla bana düşüyordu.Nefesimi düzene soktuktan sonra her şeye açıklama getirmek için hazırım diye düşünürken dakikalardır adını hatırlayamadığım uzun boylu çocuğun adı nihayet aklıma gelebildi.

''Chanyeol,arkadaşım ama düşündüğünüz anlamda değil.Han nehrinin orda tesadüfen karşılaştık.Evet benden bu kadar.Açıkçası ben şu an ikinizin arasındaki ilişkinin boyutunu merak ediyorum.?'' diyerek okları Jooyoung'a çevirdim.Benim yapacağım açıklama bu kadardı ve bence gayet net ve öz bir şekilde açıkladım da.

''Chanyeol bizim grubun bateristi.Size hiç bahsetmediğim,daha doğrusu sana hiç bahsetmediğim grubumuzun bateristi Autumn.Baekhyun erkek arkadaşın olduğunu söylediğin de inanmamıştım ama ikinizin tanışmış olmasına sevindim.Daha önce tanıştığınızı bilseydim daha iyi bir mekan seçerdim ama bu seferlik idare edin.''

Gayet güzel şeyler ve güzel cümlelerle konuşuyorduk ama masadaki garip ve gergin hava gram eksilmemişti.Chanyeol'ün varlığıyla Baekhyun'a duyduğum bütün hisler yok olup silinmişti.Başından beri zaten görmezden geliniyordum,bu döngüye ben de onu görmezden gelerek karşılık verecektim ve artık daha rahattım.Yemek çubuklarıma sarılıp yemeklerden yemeye başladım.

''O gün arkadaşınla gittiğin de aslında gitmene izin vermek istemedim.Arkadaşın pek tekin görünmüyordu.Sen... iyisin değil mi? Yani bir şeyin yok??''

monacrómachWhere stories live. Discover now