kelime hücrelerinde

125 7 4
                                    

''farklı zamanlarda ve olası farklı koşullarda karşılaşmış olsaydık şayet,her şey gökyüzünün parmaklarında grileşen yıldızlar kadar muazzam olurdu. ''

AUTUMN

Okullar açılalı neredeyse 2 hafta olmuş ve ben 14 gündür sancılı bir yalnızlığa terk edilmiştim.Sonbaharın iyice yerleştiği soğukluk,odamı titretecek kadar büyüdüğün de gözlerimi her sabah karanlık ve soğuk sabaha açmak yalnızlığımın dirayetiyle oynuyordu.Bir süre sonra ise her sabah saatlerden önce uyanmak olağan bir rutine dönüşmüştü.Bu zamanlarda,tümörleşen içsel boşluğun yanına somut yalnızlıklarda eklenmiş ve beni muazzam bir ıssızlığa sevk etmişti.Artık yaralarım boşluk spamzlarına dönüşürken gözlerimi sabitlediğim tanımsız yolukluk,olanları geçmediğini düşündüğüm günlere pay etmişti.Adını bile koymakta zorlandığım günler ve saatler böylece geçip giderken artık uykunun gözlerimi yüz üstü bırakması üzerine, uyumak yerine duvarlara uzun bir müddet dalmaya ve o pürüzsüz betonun karşısında kaybolmaya,saydamlaşmaya ve silinmeye başladım.Birkaç gündür vakti sadece ve daima odamda geçiriyor, ya uzanıyor ya da kalkıp doğrulduktan sonra gözlerimi duvarın yüzeyine bırakıyordum.Kendime milyonlarca kez neden uyuyamıyorsun Autumn, neden? diye sormama rağmen hiçbir zaman bu sorunun cevabını bulamadım.Uyuyamıyordum işte bu kadar basit!

Gece her zamanki koyuluğuyla karanlıklaştığı sırada ben yine sırtımı yatağıma yaslamış,bacaklarımı kucağıma saklarken ileri geri beşik gibi sallanarak bütün bu olanların bitmesi için yalvarıyor ve yalvarıyordum.Bu yalvarışlar minik mırıltılar halinde dudaklarımdaki henüz çatlamış sıyrıklardan düşüyordu.Ellerimle kulaklarımı kapatıp iç sesimi yok saymak isterken, o bütün gürültüsüyle beynimin içinde haykırarak bağırmaya devam ediyor ve onunla savaşmamı istiyordu.

''Neden susmuyorsun...sana böyle bağırman için h-hiç bir şey yapmadım...git! lüften git canımı acıtıyorsun! neden ağlıyorsun,ağlama... her şeyin sebebisin sen,sus artık yeter ! (övündüğün yalnızlığı yaşıyorsun Autumn,işte burdayım beni neden itiyorsun?) Seni ben çağırmadım...kendin geldin.. (beni görmezden gelsen bile susmayacağımı biliyorsun,beni sen yarattın unuttun mu? Bak burdayım,geldim...öyleyse beni daha fazla sar Autumn.Bırak içine gireyim,kalbini sıkma rahat bırak,çünkü bu acizlikte yapabileceğin tek şey; öldürmek değil,benimle bütünleşmen) Kimseyi istemiyorum...s-sen de dahil.Hepiniz gidin.GİDİN! GİDİN!!!''

Bir hışımla ayağa kalkıp yatağımı alt üst ettim.Resmen gözüm dönmüştü.Övündüğüm yalnızlığın ve bunun gerçekleşeceğine inanmadığım ihtimalin bütün gerekçeleriyle karşımda olması sinirlerimi çıldırmıştı.Parmaklarımı çekiştirip durduğum saçlarımdan ayırıp destek alarak ayağa kalkarken tırnaklarımı piyanomun tuşlarına geçirdim.Hepsini koparmak,koparmak,parçalamak ve darmadağın etmek istiyordum.Hemen yanında duran tabureyi kaptığım gibi aynaya savuracakken,aynanın gözlerinde gördüm kendimi.Bu zamana kadar güçlü ve kendini hiçbir zaman kaybetmemekle övünen kendimin,nasıl düşüp parçalarına ayrıldığını gördüm.
Aynanın karşısında ellerim havada tabureyi tutmuş, yüzümün her yerine dağılmış saçlarıma baktım.Yarısı onları incittiğim için köklerinden itibaren titreyerek ağlarken,diğer kısmı acısını içine atmış ve teselli bulmak için dudaklarımın içine girip uyumak üzere uzanmıştı.

monacrómachWhere stories live. Discover now