giyotin gibi bir inanç \final

271 10 8
                                    

6 YIL SONRA

"Kim olursa olsun, bir insanın yaşamakla ölmek arasındaki büyük köprüde çabalaması korkunç bir şeydi."

Zaman,hayatımdan ve buna eş ruhumdan çok şey götürmüş,iyi-kötü çoğu şeyi eksiltirken aynı zamanda sandığımdan çabuk iyileştirmişti.Üniversiteyi yurt dışına okumayı seçerek belki de verebileceğim en doğru kararı vermiştim.Yaşamın içinde kendimi hiçbir yere ait hissedemediğim o günlerin tam tersine,artık yaşıyorsam bunu layıkıyla yapmam gerektiğini öğrenmiş ve uygulamaya koyulmuştum.Çünkü hayat siz ne yaparsanız yapın,her şeye rağmen ilerliyor ve bir şekilde geçiyordu.

Saat sabah 4'e yaklaşırken,gözlerimi uçağın camından dışarı uzattım.Herkes muhtemelen uyuduğu için uçak fazlasıyla sessizdi.Yıldızlar bakışlarıma eşlik ederek yeniden doğma ayinlerine hazırlanıyorlardı.Karanlığın yavaş yavaş incelmesi,güneşin doğduğunun da yeni bir hayatın da müjdeleyicisi niteliğindeydi.Yaklaşan huzuru şimdiden hissedebiliyordum.Gün doğumları,iyileşmek zorunda bırakılan hastalar ve en önemlisi insanların ruhundaki kırgınları onaran mesleğim,artık yeni bir mutluluğu getirmişti.Okulum bittiğin de hemen geri dönmeyerek staj süresince terapi uyguladığım hastaların iyi olduğundan emin olana denk Londra da bir klinikte çalışmış ve bunu sonunda nihayet doğup büyüdüğüm ve beni şekillendiren kutsal şehre dönüyordum.

Garip ve hüzünlü hissetmeme neden oldu bir anda bu düşüntüler.Kendimi o an bu şehre yeniden dönmek için eksik ve hazırlıksız hissettim.Annem öldüğünden beri hiçbir şekilde beni buraya bağlayan bütün ihtimal ve olanakları sıfırlayarak gelmiştim İngiltere'ye.Başlarda beceriksiz kaldığım insan ilişkileri günler geçtikçe ilerlemiş ve sonunda beni bambaşka birine çevirmişti.

Baekhyun ve Jooyoung,bu bambaşka Autumn'dan geriye kalan tek şeylerdi. Onları düşünmek, ya da düşünmek bile değil,aklımın ufacık bir köşesine isabet etmeleri bile gözlerimin dolmasına yetti.Onları bırakmak her şeyden,ama her şeyden zordu.Onları o kadar çok özledim ki...Gözyaşlarımı silmek yerine düşmelerine izin verdiğim de artık havaalanına inmek üzereydik.Anonsla beraber içeriyi aydınlatan ışıklar,uyuyan diğer yolcuların uyanmalarına neden olmuştu.Uçak piste başarıyla indiğin de yüzümü kurulayıp yeni bir hayata başlamak üzere ilk adımı atmaya hazırdım.

Taksi şoförüne ücretini uzatıp,yıllardır gram değişmeyen sokakların birinde indim.Kalacak yer olarak evimden başkasını düşünmediğim için döner dönmez tekrar buraya gelmek yerinde bir tercih olmuştu.Valizimi evimin önüne bırakıp etrafı izlemeye başladığım sıra da, anılar gözlerimin önünde birer birer belirmeye başladı.Jooyoung ile beraber marketten dönerken şakalaşmalarımız,kar yağdığında Baekhyunla beraber bir olup beni kara gömmeleri,küçük çatı katında birlikte sabahlarca konuşup ağladığımız ve en kalıcısı Baekhyun'a gittiğime dair not bırakıp uçağa yetişmeye çalışırken,onun notu bulduğunda vereceği tepkilerin zihnimdeki sızlanışları...
Eve girmeden önce son kez Baekhyun'ların evine göz attım.Perdeleri kapalıydı,evin dış cephesi birkaç yıla göre eskimiş ve kararmış görünüyordu.

Umarım değişen zamana inat onlar bıraktığım yerdedir...

Ertesi gün yeni işime geç kalmamak için sabahla beraber uyanmam gerekmişti.Adli tıptaki ilk iş günümün olması,Londra'daki iş yerimin aksine daha fazla disiplin gerektiriyordu.Hemen hazırlanıp yola çıktığımda çok geç kalmadan olmam gereken yerdeydim.Girişte mütevazi bir şekilde karşılandıktan sonra asistan odamı göstermek üzere benimle beraber geldi. Koridorlar beklediğimin aksine soğuk ve karanlıktı.Asansörde 3.katta durduğunda, asistan odamın olduğu yeri işaret ederek beni yönlendirdi ve gözden kayboldu.

monacrómachWhere stories live. Discover now