O/1

9.7K 594 75
                                    

İlk başta baş karakterin ağzından yazıyorum. Sonra ki bölümler üçüncü ağızdan yazılacaktır. Keyifli okumalar dilerim! ♥  #Bölüm sıkıcı olabilir ama bu bölüm ara bölüm^^ #

Hayatta yenilmeyecek hiç bir şey yoktur.

Yatakta debelenmekten başka yapabildiğim bir şey yoktu. Saatin beşinde uyanmak , ya da etlerin çürüyene kadar yatakta kalmak. Ha bir de bunların sonucu olarak kovulmak...

Yataktan uyuşuk adımlarımla kalkıp kollarımı esnettim. Elimi benden bir parça gibi olan pjamalarıma götürüp çıkardım. Aynalı giysi dolabımın önüne geçip her gün ki gibi kıyafetlerimi alıp giyinmeye başladım. Beyaz gömleğin bana soğuk gelen yaka kısmı ensemle buluşunca titreyip kendime geldim. Eteğimi bir çırpıda bacaklarımdan geçirip geçtim banyoma.

Her ne kadar soğuk suyu açmak istemesem  de elimi demir musluğa götürüp açtım. Soğuk su parmaklarıma değince bile ürkmüştüm. Elime dolan suyu hiç bekletmeden yüzüme atarak dişlerimi sıktım. Sabahın beşinde yüze soğuk su biraz uçuktu , kabul ediyorum.

Saçlarımı dün gece bileğimde unuttuğum tokamla toplayıp geçtim odama. Islak olan yüzümü kurulamadan küçük makyaj masamın üzerinde ki siyah bilgisayar çantamı alarak çıktım odadan.

Salona geçtiğimde dağınık olan etrafa bakındım. Yerde ikiye ayrılmış kağıt parçalarından tut , yediğim yemeklerin kutusuna kadar dağınıktı etraf.

Aslında eskiden bu kadar dağınık değildim. O zaman hiç olmazsa bir hayatım vardı. Bir eşim ve minik bir kız çocuğum. Şimdi ise hayatında hiç bir şeyi kalmamış zavallı bir insan.

Salonda yemek kutularının altında olan telefonumu bulup ayrıldım evden. Çıkarken elime son anda aldığım anahtarımla kapıyı kilitlerken elimde çantam sabahın beş buçuğunda yürümeye başladım.

Hayatım bir zamandan sonra engebeli değilde sorunlu olmuştu. İki yıla kadar aşkın bir sürede normal olan hayatım şimdi anormale dönmüştü. Bir doktorun tedavi edeceği gibi tedavi etmek zorunda olduğu hastaları da vardı.

İşimin ilk yılında dinlediğim ve yaptığım şeyler o kadar büyüktü ki , işi bırakıp kedili bir evde yaşamak bana çok cazip geliyordu. Fakat sonra kurtardığım bir kişi bile bana değerli gelmeye başladı. Başarılı bir beyin cerrahı ya da adı çok duyulan bir diyetik uzmanı değildim.

Sadece alanını seven bir çocuk doktoruydum. Özel çocuk doktoruydum.

Kapımın önünde ki kedilere bakarak göz devirdim. Arabamın üzerine kurulmuş yalaşıyorlardı. Elimle onları kovalayıp arabanın kilidini açtım. Sürücü koltuğuna kurulur kurulmaz arabayı çalışıtırıp ilk işim olan ısıtıcıyı açtım. Sabah ayazı insanın içine işliyordu sanki.

Yola koyulmadan önce ellerimi kenarı kırık radyoma götürerek turuncu havaya uygun bir şarkı bulup açtım. Son olarak kemerimi önümden geçirip bağladım. Motoru çalıştırırken ellerimi direksiyona koyarak yön verdim arabaya.

Sabahın bu tenha saatinde yola çıkma nedenim herkesin sessiz olmasıydı. Trafik çilesi yoktu , ya da arabasının camını açarak sana sulanan işsizler yoktu. Biraz sessizlikle kimseye bir şey olmazdı.

Çalıştığım ya da saatlerimi geçirdiğim hastane ile evimde pek ara yoktu. Her ne kadar yürüyerek mesafe kapatılsa da sokakta ki o insanlar yüzüne yürüyemiyordum. Beyaz renkte ki o büyük binaya geldiğim zaman arabayı yokuşa , otoparka sürdüm. Gecenin beş buçuğunda nöbetçi doktorlar gibi çıkarak indim arabamdan. Siyah bilgisayar çantamı koluma takarak yürümeye başladım. Esnerken kollarımı hafif kırmamla soğuk bütün yüzüme vurdu. 

Adeta koşarak hastane kapısından girdiğim zaman uyumaya hasret kalmış insanlara baş selamı vererek sakin sakin yürümeye başladım. Koridor her zaman ki gibiydi. Biraz da farklı sanki. Sadece bu sabah olağan bir trafik kazası ya da kanamadan ölen bir kaç kişi yoktu. 

Adımlarımı hızlandırarak asansöre ulaştım. On ikinci katı tuşlayarak gözlerimi kapadım. Neredeyse iki yıldır buradaydım. Neredeyse iki yıldır nefes almıyordum. Neredeyse iki yıl ölüydüm... Ama bunu şimdiye kadar kimse görememişti. 

Asansör yavaş yavaş durunca derin bir nefes alarak indim asansörden. Kimse mesai dışı burada zamanını harcamıyordu. Buraya bağlı olan kişiler arasında sadece ben vardım. 

"Günaydın!" 

"Günaydın." diyerek önümde ki adama baktım. Kur yaptığını anlıyordum , ama pek umurumda da diyemezdim.

"Bu gün yeniden erkencisin." diyerek oturduğu yerden ayağa kalktı ve beyaz önlüğün cebine ellerini koyarak benimle beraber yürümeye başladı.

"Aslında oturduğum evi kiraya verip burada uyuklamak istiyorum." 

"Eh , gidip gelme mesafesi olmaz en azından."dediği zaman gülümseyerek odamın kapısından içeri girdim.

"Böyle bir imkanım olsaydı burada sedye yerine rahat bir yatak olurdu."

"Her neyse , şimdi gitmem lazım. Unutmadan Melan'ın seninle konuşacakları varmış." 

"Vasiyetimi masama koyarım." dediğim zaman gülerek çıktı kapıdan. Masamın arkasında bulunan siyah renkli sandalyeye oturdum. Ellerimi başımın üzerine koyarak masanın birinci çekmecesini açmaya çalıştım. Kilitlediğimi anlayınca eteğimin küçük telefon  cebinden çıkardım anahtarımı. Her zaman ki içimde ki o değişik hisle açtım çekmeceyi. 

Elime aldığım siyah çerçeveyi aldığım da gülümseyerek yaslandım arkama. Parmaklarımı gülümseyerek gezindirdim eşimin ve küçük kızımın yüzünde. 

Benim sığınaklarım erken yıkılmıştı... 

Bölüm yarın sabah gelecektir :)

Allahım resmen kitabı içime sokasım var.  💞

Olanaksız |Lanet Serisi 1|  #Wattys2020Where stories live. Discover now