prologue

214 6 0
                                    

Yaklaşık yarım saattir salıncakta oturmuş yağmuru dinliyordum.Birkaç hafta önce ona 'onu bir daha görmeyeceğimi 'söylemiştim.Onunla açık alanda kalmak bile sinirlerimi boğuyordu.Islanan saçlarımı geriye tararken ayaklarımın altında ki çukurda birikmiş olan suya eğilip ayaklarımı çırpmaya başladım.'Onu böyle bırakamam'düşüncesi beynimde köşe kapmaca oynuyordu.Henüz alkolü kaldırabilecek durumda olmadığını bile bile sarhoş olmuştu.Tanrım! daha 19 yaşındaydık(!) Neden içtiğini bilmemek,uçurumun kenarında sallanırken,bir anda kendini boşluğa armağan etmek gibiydi.

İçinde her zaman zayıf ve gelişmeyen bir taraf olduğunu biliyordum.Annesini kaybettiği günden beri biraz daha içine kapanmıştı.Dayanıklılığı zekası kadar dahi değildi.Üstelik Jooyoung,onu bana bırakıp gitmişti.Ellerimi ceplerimden çıkarıp ona döndüm.Saçları arkaya düşmüş,alnını ortaya çıkarmıştı.Yağmur yüzüne çarpıp dağılırken,her şeyin onda nasıl bu kadar mükemmel durması akıl alır gibi değildi.Böyle düşünmemeliydim.

Ayaklarımın içine girmeye çalışan ıslaklık git gide büyürken tekrar ona döndüm,bakışlarımın kesik kesik oluşu nedensiz değildi.Her zaman yetinmeyi bilen biri olmuştum.Ona gözümü kırpmadan bakmamam gerekirdi.Fazlasına gerek yoktu.
Üstelik üstünde sadece gri bir sweatshirtü vardı.Elleri sıkışıp kaldığı küçük salıncakta belli belirsiz dağılıp aşağıya sarkıyordu.Böyle giderse üşütecekti,gövdesindde  ıslanmayan tek bir hücre bile yoktu ve rüzgar estikçe emilen soğukluk, artık üşütmeye başlamıştı.O üşüyordu,hissediyordum.Y ani ben üşüyordum,onun da üşümesi lazımdı.Ayağa kalkıp Jooyoung'un kaldırımın üstünde açık bıraktığı şemsiyeyi alıp geri döndüm.Daha fazla ıslanmamıza izin veremezdim.Yağmur kalınlaşmaya başlarken geriye dönüp Yun'un omzuna vurdum. ''Ya! ya! ayağa kalk!'' Tabi ki uyanmadı(!)Uyanmayacağını zaten biliyordum,uykusunun ağırlığı bir fil kadardı.Üstelik ondaki normal bir uyku değildi,derinliği konusunda 2 kat düşünmeniz ve daha büyük bir şey yapmanız gerekirdi;mesela tokatlamak ?

Oturduğu yerde kıpırdayamadığı için kaşlarını çatıp hareket etmeye çalışmıştı.Biraz daha burada kalırsak bütün bir haftayı hasta bir şekilde geçirmemize şüphe yoktu.Ben bir kez daha uyarırken dudaklarını ıslatan yağmurun tadına bakıp ağzını şapırdatmaya başladı.Şemsiyeyi ona uzatıp bütün hırsımla omzunu deldim.Sağ elini yanağının altına sıkıştırıp bana arkasını döndü.''Ben işemeeeyeeceeğim,kıvvvırcıklı pirrrsinng'' Tanrım ! Ağzını yayarak konuşurken çenesinin yana kayıp bağımsızlığını ilan edeceğini falan düşündüm.Poposu dışında bütün vücudu dışarıdaydı,orada uyuyabileceğini sanmıyordum.
Sarhoşken insanların,beyinlerindeki farkındalık kısmının buharlaştığını duymuştum,galiba şu an tam da o kısma geçiş yapmak üzereydik. İşte başlıyorduk!

O an belkide uyandırmamak en iyi çözüm diye düşündüm,parmaklarımın arasındaki şemsiyeyi döndürmeye devam ederken.Bırakıp gidemeyeceğim engeli karşıma geçip göz kırptığın da kolundan tutup ayağa kaldırmaya çalıştım.Başarabildiğim tek kısım için hiçte fena olmadığını söyleyebilirdim.Yalnız en ufak hareketinde  içi su dolu çukura oturması an meselesiydi.Şu an karşıma spastik gibi duruyordu.Gülmemek için dudaklarımı sıktım.Sırtı salıncağa dayalı bir şekilde aşağı sarkıyordu,kollarıysa gökyüzünü gezintiye çıkmıştı.Kollarına eşlik eden ve gelişi güzel kıvrılan parmakları baletlerin sanatsallığını kıskandıracak şekilde kusursuzdu.

Şemsiyeyi kolumun arasına sıkıştırıp,kolunu omzumdan geçirmek için eğildim.Beklemediğim bir anda,gerçekten hiç beklemediğim bir anda, sokağın sessizliğine ihanet edercesine''Ahjumma bir tane daha soju lütfen!'' diye bağırdı.Suratına geçirdiğim tokat sayesinde biraz da olsa kendine geldiğini umarak evine kadar yürüdük. 

monacrómachWhere stories live. Discover now