[12]

753 104 16
                                    

Hayır, ne ismi ne de yer tanıdık değildi. Yolda çevirdiğim birkaç kişinin tarifi ile bilmediğim sokaklardan, bilnediğim bir yere gitmeye çalışıyorum.

Saate baktığımda yaklaşık yirmi dakikadır yürüdüğümü farkettim. Evet, herhangi bir araca binmemiştim. Zaten hangi otobüse bineceğimi bile bilmiyordum.

Yürüme faaliyetimi bir süre daha devam ettirdikten sonra söylediği yeri bulmuş ve içeri girmiştim.

Onu orada bulmak zor olmamıştı. İçeri girdiğim andan itibaren göz göze gelmiş ve onun gerçek ama bir o kadar da hoşuma gitmeyen gülümsemesine mağruz kalmıştım.

Ben de gülümsemeye çalışmış ve yanına gitmiştim. Tam karşısındaki sandalyeyi çekmiş ve oturmuştum. Ortamda garip bir hava vardı. Stres miydi, yoksa heyecan mı? Çözememiştim.

"Merhaba, Seungcheol. Burayı bulamadın sanırım."

Sesindeki kinayeyi hissetmiştim. O kadar da zor olmamıştı zaten.

Gülen sesimle sakince ona cevap vermiştim.

"Hayır, arkadaşlarım ile önemli bir şey konuşuyorduk."

Güzel yalandı. Kabul edin.

Onaylarcasına "Hm."lamıştı.

Gerçekten, her hareketi içten olsa bile bana yapmacık geliyordu. Nedenini bilmiyordum. Ayrıca ne olduğunu hemen öğrenip gitmek istiyorum.

"Bir şey istiyor musun?"

"Hayır, söyle de gideyim." demek istedim bir an ama sadece başımı sağa sola çevirmek ile yetinmiştim.

Yarım saat kadar boş boş konuştu. O kadar gereksizdi ki ne dediğini bile hatırlamıyorum.

Artık sıkıldığımı belli eden homurtular çıkardığım zaman yavaş yavaş susmuştu. Utangaç gözükmeye çalışarak -belki de gerçekten utanıyordu- beni ilgilendiren konu ile ilk sorusunu sormuştu.

"Şey, bana neden o gün dikkatli olmanı söyledin?"

Ona mı takılmıştı? Ben bile unutmuştum o konuşmayı.

"Dikkatli olmanı söyledim sadece."

Hafifçe güldü ve bir tane daha soru yöneltti.

"Ben de nedenini soruyorum işte. Neden?"

Sinirlendiğimi görebiliyor musunuz? Çünkü birazdan gerçekten çıldıracağım.

"Üzülmeni istemedim çünkü."

Sesim daha yüksek ve sert çıkımıştı. Yüzündeki ifadeyi çözememiştim. İnsanların ifadelerini çözemeyip, Jeonghan'nın ifadelerini çözmek farklı hissettiriyordu.

"Ondan korkmuyorum. Ayrıca bana zarar vereceğini de düşünmüyorum."

Ellerimi saçlarımdan geçirerek derin bir nefes aldım.

"Ama verecek, verecekti. Seni korudum daha ne yapmamı bekliyorsun?"

Güldü ama sessizdi bu sefer.

"Onu çok tanıyormuş gibi konuşma."

Delirecektim. Evet, delirecektim. Kan beynime sıçrarken bağırarak cevap verdim.

"Onu en iyi ben tanıyorum. Hem, derdin ne senin?"

İkimizde ayağa kalkmıştık. Gülmüyordu bu sefer. Bağırdığım zaman ciddileşmişti.

"Onu seviyorum, tamam mı?" bağırmıştı.

Gerisini anlatamayacağım. Çünkü hatırladığım son şey, yüzüne geçirdiğim yumruktu.

--------

Uuuu kaos.

 nothing | jeongcheol ✔Where stories live. Discover now