[17]

755 85 22
                                    

Rüyalarımı, O'ndan sonra en sevdiğim şey ilan ediyorum.

Rüyalarımda O'nu görmek iyi hissettiriyor. Rüyalar gerçek olurmuş derler, umarım doğrudur. Doğru değilse, boşu boşuna heveslendiririm kendimi.

Bir dakika...
Burası Lavanta kokuyor.
Ve kolumun üzerinde bir kol var.
Tanrım, hâlâ rüyada mıyım?
Hayır, bu sefer gerçek.

Çığlık atmamak için zor tutuyorum kendimi. Şu anda O'nun odasında, tek kişilik yatakta beraber uyuyorduk. Ve bu olay gerçek.
Kalbimin atışını kontrol altına almaya çalışıyorum ancak sadece çalışmak ile yetiniyorum.

Kafamı hafifçe sağa çevirdiğimde yarı çıplak O'nu görüyorum.
Kafayı sıyıracağım.

Uyandırmamak için elimden geleni yapıyorum ama sanırım birazdan kalbimin atış sesine uyanacak.

Kalbimin içinde oluşan gürültü, dışarı vurmuştu. Odanın içinde sadece O'nun düzenli nefes alış-verişlerini ve benim kalbimin sesini duyabilirdiniz.

Yanımdaki bedene tekrar baktım. O'nda kaybolmuş kendimi gördüm. Masumluğumun acıya dönüşüp O'na karışmasını izledim.
O'nda kendini buldum.

Eskiden olsa bu yakınlık alışıldık gelirdi. Günlük rutinimiz olarak sayardım. Ancak artık yüzüne bile bakarken tedirgin olduğum için bu durum akıl sağlığım için zararlıydı.

Ben, ciddiydim.

Çok korktum, uyanacak ve beni hemen yanından kovacak diye. Fakat olmadı. O'nu izledim. Hafifçe kıpırdandığında beni fark etmemesi için hızlıca yumdum gözümü. Yavaş yavaş O'na giderken, bir yandan da saklandım O'ndan.

En fazla yarım saat kaldığımız bu durumda, kara delik olan zihninde dolaştım. O'nu kurtarmaya çalıştım.
Yanağında benim yüzümden oluşan yara izini inceledim. Yaraya dokunmak istedim ama korktum.

Sanki dokununca o anları tekrar tekrar yaşayabilecekmişim gibi hissettim. Belki de bu yüzüden dokunmaktan korkmuşumdur?

Detayları fark etmiyorsanız gerçekten üzülürüm. Çünkü her bir kelimenin bile bir önemi var. -Evet, birleşik 'şu anda' gibi.-

Bu olayın sonsuza kadar devam etmesini o kadar istiyordum ki. Ama bilirsiniz; benim çevrem anormal kişiler ile dolu.

Bu durumda ben de suçluyum aslında. Seungcheol, sen neden bu anormal kişilere evinin anahtarını verirsin? Neden yani?
Tahmin edin...
Evet, doğru bildiniz! Vernon aptalı, eve bağırış çağırış içinde şarkı söylerek girmiş, ilk önce mutfağın ve salonun kapısını tekmeledikten sonra Jeonghan'ın odasına gelmeyi akıl edebilmişti.
Akıl etmeseydi iyiydi ama azıcık da olsa beyninin olduğunu öğrenmiş olduk. Kötü mü?

Kapıyı ritmik bir şekilde tıklatmış, ben daha izin vermeden içeri dalmıştı.

Büyüyen gözleri ile ilk önce bana, sonra da Jeonghan'a bakmıştı.

"Ne oluyor? Bir gün evde yoktum diye ne yaptınız?"

Uyuyan Jeonghan'ı çoktan uyandırmış, O'nunda şaşkın şaşkın etrafa bakmasını sağlamıştı.

"Bağırma... Zaten eve geldiğin çok yok bugüne mi denk geldin? Hem içmedim ben. Sadece uyudum!"

Doğru söylüyorum. Çünkü en son hatırladığım şey O'nun kollarının arasında uyumamdı. O'nun üstünün nereye gittiği hakkında ufacık bir fikrim bile yok.

Vernon kahkahayı patlatmıştı. Ancak bir anda depresif bir moda bürünmüştü.

"İnsanların hayatına bak! Ben de anca okuldaki görevli tarafından yüzme havuzun suyunu gece gece taşırdım diye kovalanayım. İş mi?"

Gerçekten, her dakika modu değişiyor. Onu anlamak zor. Aslında onu anladığımı bile söyleyemeyiz.

Odayı hem bağırarak hem de gülerek terk etmiş, kapıyı sertçe kapatarak evden çıkmıştı. Bir anda Jeonghan ile göz göze gelmiştik. Ancak bu göz göz gelme, tekrar Vernon yüzünden bozulmuştu.

"Tekrar geldim ama gideceğim! Ayakkabımı giymeyi unutmuşum."

---
Sana âşığım öqlwkeğao







 nothing | jeongcheol ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin