[13]

752 103 23
                                    

Kollarımı, önümdeki demirlere yasladım. Yaklaşık yedi saattir buradaydım. Boş boş bekliyor ve çıkmayı diliyordum.

Burada bulunma nedenim onu dövmemdi. Ne yapabilirdim ki? Sinirlenmiştim. Şikâyetçi bile olmamıştı, neden buradaydım?

Belki de olmuştu, benim haberim yoktu. Fena olmuştu ama. Ayrıca kaşımdaki morluğu acilen kapatmam lazımdı. Kötü görünüyordu.

"Beni buradan çıkarır mısınız artık?"

Sesim yüksekti. Cevap olarak da yine kendi sesimin yansıması doldu kulaklarıma.

"Ben sıkıldım ama."

Umudumu kaybetmeden, kendi kendime konuşuyordum.

"Hey!"

Demirlerde asılı olan kollarımı çekip,  yere oturmuştum.

"Bakın, gerçekten bayılacağım."

Derin bir nefes aldım.

"Aptal Seungcheol. Buradan kurtuluş yok."

"Hadi, çıkarın beni. Söz, bir daha dövmeyeceğim onu."

Hah, güzel yalan. Yalancı mı olmaya başlamıştım ben? Neyse, umurumda değil.

Yere uzandım, gözlerimi kapattım.

"Buralara da mı gelecektim ben?"

Kendi kendime konuşup, üzülüyordum.

"Bakın burada ölüp gidersem, sorumlusu siz olursunuz. Açlıktan öleceğim."

Cevap olarak tekrar kendi sesimi duyunca konuşmayı kestim ve sadece bekledim.

Ne kadar buz gibi, beton zeminde yattım, bilmiyordum. Gözlerim kapanıyordu. Zor tuttum kendimi, uyumamak için. Demir kapının açılış sesini duyduğumda da yerinden kalkmadım, bekledim.

"Ne kadar çok bağırdın be!"

Beni buraya tıkıştıran kişinindi bu ses. Güldüm.

"Açlıktan öleceğim."

Tek kaşını kaldırıp, bana baktı.

"Ciddiyim."

Anahtarı deliğe yerleştirip, kapımı açtı.

"İyi zamanlama o zaman. Arkadaşların geldi. Çocuk şikâyetçi olmamış."

O sırada Jeonghan, Vernon, Seungkwan, Jihoon ve Soonyoung içeri girmişti. Onları görmemle yattığım yerden kalkmıştım.

Vernon kahkaha atarak beni işaret ediyor, Jeonghan "Ne yaptın bu sefer?" bakışları atıyordu. Jihoon ve Soonyoung'dan bahsetmiyorum bile onlar da "üzgün anne" tavırları sergiliyordu.

Vernon zorlukla kahkahasını durdurmuş,

"Ne yaptın yine?" demişti.

Ben daha ağzımı açmadan, kendi sorusunu kendi cevaplamıştı.

"Biliyorum, dövmüşsün."

Gözlerini kıstı, dikkatlice kaşıma baktı. Refleks olarak elim kaşıma gitmişti.

Jihoon endişeli bir şekilde yanıma gelmiş, eli ile elimi itmiş ve kaşıma koymuştu.

"Dövüldün mü?"

Elini iterek,

"Dövülmek sayılmaz, bir tane geçirmiş olabilir." demiştim.

Geldiğinden beri ağzını açmayan Jeonghan kıkırdadığında, gözlerim onu buluşmuştu.

"Açım ben."

Gözlerim O'ndan kaçırmış, kapanmaya hazır gözlerimle Jihoon'a bakmıştım.

Vernon oradan yanıma koşup,

"İyi misin lan?" demişti. Ne kadar düşünceli, değil mi?

Jeonghan olduğu yerden sorusunu yöneltmişti.

"Neden dövdün?"

Gerçeği söyleyeceğimi mi düşünüyordunuz? Tabiiki de hayır.

"Çok boş konuştu, sıkıldım."

Gözlerini kısarak bana baktı.

"Bu kadar mı yani?"

Omuzlarımı silkerek cevap vermiştim.

"Evet."

Bu konuşmadan sonra gözlerim karardı, başım döndü. Görüşüm değişik hâllere büründü. Son duyduğum şey ise Jeonghan'ın
sesiydi.

"Bayılıyor galiba bu."

Ne kadar güzel arkadaşlarım var. "Açım." diyorum. Bir şey bile ısmarlamıyorlar. Ben de bayıldım. Ne yapayım?

 nothing | jeongcheol ✔Where stories live. Discover now