1.Bölüm(Düzenlendi💜)

95.7K 2.3K 2.8K
                                    

     Meriç'den
   
  Sabah alarmın iğrenç sesiyle gözlerimi açtım. Bu alarmı hiç sevmesem de mecbur onunla uyanıyordum. Ondan başka beni kaldırabilecek biri yoktu. Hele de gece depodan çok geç saatte gelmişken bu sese hiç tahammülüm yoktu. Sadece 3 saat uyumuştum. Söylene söylene yataktan kalkıp banyoya girdim. Ne kadar söylensem de alışmıştım artık hayatımın böyle olmasına. Çok eskiden ufacık çocukken babam elime oyuncak silah verir atış talimleri yaptırırdı bana. Bununla yetinmez her ağlayıp düştüğümde duygularımı içime gömmemi düştüğümde de yardım eli beklemeden ayağı kalkmam gerektiğini söylerdi. Acımasız duygusuz bir adama çevirmişti beni.

Tam elime su dolduracakken dün akşam dövdüğüm piçin kanının ellerimde olduğunu gördüm. Ellerimi bir on dakika ovuştura ovuştura yıkadıktan sonra rutin işlerimi yapıp banyodan çıktım. Her gün olduğu gibi bugün de şirkete gitmem gerekiyordu.

Giyinme odasına girip siyah özel dikim takımımı giydim. Boydan büyük aynanın karşısına geçip ellerimle saçlarıma özensiz bir şekil vermeye çalıştım. Bunun için uğraşacak vaktim yoktu. Tamamen hazır olunca aceleci adımlarla merdivenlere yürüdüm. Merdivenlerden iner inmez evimde çalışan yardımcı (Buse) yanıma gelip ağzını yaya yaya konuşmaya başladı. Buna konuşmak denir mi bilinmez.

"Meriğiç kahvaltığ hazığr"

Meriç mi? Beyi nerede bunun? Her ne kadar işinde iyi ve yetenekli olsa da bu yılışıklığına tahammülüm yoktu. Sırf işinde iyi olduğu içinde kovmak istemiyordum. Kaşlarımı çatıp sert sesimle konuşmaya başladım.

"Meriç bey diyeceksin anladın mı?!"

Yardımcının gözleri dolarken başını olumlu anlamda salladı. İşinden olmasın diye gözünü korkutup benden vazgeçmesini sağlayabilirdim sanırım. Sert sesimle konuşmaya devam ettim.

"Bir daha böyle bir şey olursa kovarım seni!"

Konuşmamı bitirir bitirmez kahvaltı masasına doğru ilerleyip sandalyeye oturdum. Her ne kadar canım yemek istemese de yılların getirdiği alışkanlıkla zar zor iki lokma bir şey yemeye çalıştım.

Kahvaltımı bitirince evden çıkıp siyah spor arabama bindim. Kısa bir yolculuğun ardından şirkete gelmiştim. Arabayı şirketin otoparkındaki boş bir yere park edip yanımdaki korumalarla birlikte asansöre girdim.

Asansör odamın olduğu kata gelince önden ben arkadan korumalarım çıktı. Asistanım Asu yanıma gelip dün şirketten çıkarken ve sabah mail yoluyla göndermesine rağmen tekrardan bugünün planını anlattı. Yıllardır yanımda ve ne istediğimi bilen bir çalışandı. Konuşması bitince sert çıkan sesimle "Odama kahve gönder!" deyip odama giriş yaptım. Gireceğim toplantıya az bir zaman olduğu için dosyayı elime alıp  son bir kez hiçbir ayrıntıyı atlamadan inceledim.

                           ☠☠☠

Bugün girdiğim üçüncü toplantıdan çıkıp yorgunlukla ve baş ağrımla kendimi odamdaki sandalyeye zor attım. Uykusuzluk baş ağrısına dönmüş katlanılamaz hale gelmişti. Kafamı rahatlatmak için dışarıya çıkmaya karar verdim. Hem öğle yemeğini de aradan çıkarırdım. Ceketimi, cüzdanımı ve silahımı alıp şirketten çıktım.

Yol üstündeki her insanın rahatlıkla gidebileceği bir restauranta girip hafif bir yemek siparişi verdim. Siparişimin gelmesini beklerken restaurantta göz gezdirdim. Orta büyüklükte siyah ve beyaz renkleriyle dekore edilmiş ferah bir yerdi. İçerde ve dışarıda bulunan masaları oval ve tahta görünümlüydü. Yapılan ışıklandırmalar farklı bir hava katarken kısık seste verilen klasik müzik ile bu mekana daha çok gelmem gerektiğini düşünmüştüm. Benim fazla hoşuma gitmişti. 

Mafyanın AşkıWhere stories live. Discover now