Ayrılık Vakti

874 54 3
                                    

Güneş büyücünün konağına doğduğu andan itibaren ağaçlıklarda bir uğultu yükselmişti : Kuşlar ağaçların arasında uçuşmaya, köpekler en büyük düşmanları kedileri kovalamaya başlamıştı bile. Diğer tarafta safkan bir tek boynuzlu olan Gümüş boynuz ; ağaçların arasında zıplayarak koşuyordu. Arada bir şahlanıyor, tok sesiyle kişneyerek etraftakilere haberini veriyordu. Ormanın en çirkin yaratıklarısimsaklar ise çoktan kovuklarından çıkmış, çalışmaya başlamışlardı. Gövdeleri küçük, başları kocaman olan simsaklar derilerindeki parlayan simler yüzünden çok uzaktan bile fakediliyordular. Gren şimdi penceresi önünde durmuş izliyordu onları. Simsakları, Gümüş boynuzu, köpekleri ve kedileri. Ayrılmadan önce, son bir kez görmek istiyordu hepsini. Bir süre öyle baktı iç geçirerek, sonra odasına bakındı unuttuğu bir şey var mı diye kontrol etti.

"Gömleklerim, annem için hediye, kardeşim için ve dedem için hediyeler, parşömenlerim... Ve asam!"

Gren asasına baktı bir süre. Onun için tam sekiz yıl kalmıştı orada. Ve sonunda özgürdü, ama içi burkularak. Oradan ayrılmamak veayrılmak için de dünyaları verirdi.

"Haydi Gren, kahvaltıya."

Gren Natrador'un sesini tanıdı ve asasını yatağına koyarak odadan ayrıldı. Merdivenleri, her zamanki gibi, çifter çifter inerek sofraya koştu. Geldiğinde hiçbiri yemeğe başlamamıştı, Gren şaşkın gözlerle baktı bir süre onlara. Ardından Natrador oturmasını işaret etti..

"Şaşırmana gerek yok Gren. Bu son gün ve birlikte başlayalım diye düşündüm. Sanırım kimse karşı çıkmaz buna?"

Gren gülümsedi ve oturdu, ve Natrador'un çatalı almasıyla diğerleri de yemeğe başladı. Uzun süre suskunca ve yavaşça yemeklerini yediler. Ara sıra dönüp birbirlerine baktılar, gülümsediler. Söylemek istedikleri çok şey vardı ama hiç biri söylemiyordu.

Ve sonunda yemeği ilk bitiren Natrador oldu ; Az yemişti.

"Gideceğimiz için mi?" diye düşündü Gren.

Ardından yemeği o bitirdi, sonra da diğerleri. Ama masadan kalkmadılar ve birbirlerine öylece baktılar. Sonunda konuşmaya Natrador başladı.

"Sanırım artık veda vakti geldi çocuklar,"

Diğerlerine baktı ama cevap alamadı.

"Bugün, sekiz yıllık zorlu günlerin sonu gibi  görünse de size, aslında daha zor bir hayatın başlangıcı bu. Bunu kısa süre sonra anladığınızda burayı özleyecek ve hep burada olmak isteyeceksiniz."

Gene döndü ve onlara baktı fakat cevap alamadı. Boğazını temizleyerek konuşmaya devam etti.

"Ve artık anlayacağınız, ayrılıyoruz. Uzun süre, belki de bir daha hiçbir zaman görüşemeyeceğiz. Umarım bundan sonra hayatta başarılı olursunuz."

Gren ve diğerleri ilk kez Natrador'un susmamasını ister gibiydiler. Onun konuşmalarından bundan önce ne kadar sıkılsalar da, şimdi zevkle dinliyordular. Belki aynı şeyleri bir ay önce söylese kulak ardı eder, çoktan hayallere dalar, onu dinlemezlerdi.

Natrador ayağa kalktı ve onlara uzun süre baktı. Sessizce odasına doğru ilerledi, kapıya vardığında arkasına bakmadan :

"Hazırlıklarınız bitince burada hazır olun. Sizi ben uğurlayacağım," dedi.

Gren başını öne eğdi ve bahçeye çıktı ; diğer ikisi ise çoktan eşyalarını toplamak için harekete geçmişlerdi.

Ağaçlıkların arasında uzun bir süre ilerledi Gren. Ağaçları kokladı, oranın kendine ait olan huzur dolu kokusuyla baş başa kaldı.

"Sizler benim dostlarımdınız," dedi Gren boşluğa doğru. "Umarım tekrar karşılaşırız."

Ardından daha ileri gitmedi ve yeniden konağa doğru ilerledi. Fakat ağaçlık çıkışında Gümüş Boynuz çıktı karşısına. Parlak boynuzu ve gözleriyle Gren'e bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Gren onun vahşi yelelerini parmakları arasında dolaştırdı, sevgiyle okşadı. Tek boynuz  gördüğü naziklik karşısında boynunu eğip, selam verirce ayaklarını oynattı.

"Seni de özleyeceğim Gümüş Boynuz," dedi Gren ve hızla konağa ilerledi. Vardığında Oner ve Surbern eşyalarıyla masanın yanında dikilmiş duruyordu.

"Bekleyin," dedi Gren ve koşar adım odasına çıktı, eşyalarını sırtladı, asasını aldı ve kapıdan çıkarken son kez dönüp odasına baktı.

"Görüşürüz," dedi ve kapıyı çekti.

İndiğinde Natrador da oradaydı. Oner ve Surbern'e özlemle bakıyor, onlarla bir şey söylecek ama söyleyemiyor gibi duruyordu. Merdivenleri inden Gren'i görünce aynı bakışlarla onu da süzdü.

"Buraya geldiğinde epey zayıftın Gren," dedi.  "Ama baksana göbeğin çıkmış. Hayli de uzamışsın. Yeni fark ettim."

Gren gülümsedi, Natrador'un yanında durdu. Onun hafif beyaz sakallarına dokundu ; Natrador gülümsemeyle karşılık verdi. Ardından onlara sarıldı : bir efendi gibi değil, baba gibi.

"Gidiyorsunuz ha? Sekiz yıl sonra bu yaşlı dostunuzu bırakıyorsunuz."

"Keşke sen de bizimle olsaydın."

"Keşke..."

Gren bir kez daha sarıldı büyücüye.

"Kendine dikkat et Gren. Sen hep farklıydın. Zaten kanında var bu. Dediklerimi iyi dinle, bir gün gelecek herkes seni tanıyacak : istediğin gibi büyük bir büyücü olacaksın."

Gren onun ne demek istediğini anlayamamıştı ama ona bir kez daha sarıldı ve

eşyalarını kaptığı gibi kapıya yöneldi. Surbern ve Oner de onun peşindeydi. En arkada ise Natrador yaşlı gözlerle duruyordu.

"Keşke o da gelse bizimle," diye iç geçirdi Gren ve dışarıya açılan kapıya doğru ilerledi. Ağaçlara, nehre, hayvanlara son kez baktı. En son dönüp de penceresine baktığında, camının açık kaldığını gördü.

"Artık benim odam değil," dedi sonra ve bahçenin kapısının Natrador tarafından açılmasını izledi.

Kapının önüne çıktıklarında Natrador'a bir kez daha sarıldılar, onun son öğütlerini dinlediler. Ayrılma vakti geldiğinde, Natrador cebinden üç küçük taş çıkardı ve her birinin avucuna bir tane bıraktı.

"Bu," dedi. "Size benden bir armağandır. Ne zaman aklınıza burası gelirse, onu avucunuzda sıkın ve burayı hayal edin yeter."

Gren taşı sevgiyle sıktı ve çantasının güvenli bir yerine koydu. Ardından gitmek istemeyen ayaklarını zorla yola koydu. Bir yanında Oner, diğerinde Surbern sessizce toprak yolda ilerlediler.  Bir süre sonra konak görünmez olduğunda durup konağın bulunduğu yöne baktılar, sonra da buruk bir sesle çocukluk şarkılarını

söylediler :

......

İnsanları, cüceleri, hobbitleri, kenderleri

Elfleri

Koruruz hepsini

Ellerimizde asalarımızla

Üstümüzde cüppelerimizle

Bir de büyülerimizle

Kimse duramaz karşımızda

Yok ederiz kötüleri

Koruruz iyileri

......

Ölüm MelekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin