Cüceler

317 35 0
                                    

Sabah erkenden uyandı Gren. Daha kimseler uyanmamıştı. Hepsi, geceden kalma tedirgin suratlarıyla uyuyordular.

"Şimdi ne diyerek buradan çıkabilirim," diye düşündü. Fakat aklına bir şey gelmiyordu.

"Midem bulanıyor desem, olmaz," diye düşündü.

"Onlara iltifat edip, dolaşmak istesem. Bu hiç olmaz."

Bir süre böyle fikirler yürütüp durdu Gren. Ama hiçbirini beğenmiyordu. Çoğunun üzerinde bile durmaya gerek yoktu. Sonunda,

"En iyisi hasta numarası. Zaten iyi taklit yapıyorum. Buradan kurtulup, yardım için geri gelirim."

Gren kararını vermişti. Tek başına kaçacak, sonra yardım alarak geri gelecekti.

"Planı şimdi uygulamalıyım," diye düşündü. "Herkes uyurken iyi olur. Uyku sersemi kurtulurum belki."

Gren kendini hazırladı, boğazını temizledi, suratını kızartmak için bir iki tokat attı.

"Yardım edin!" diye inlemeye başladı sonra ve sürünerek demir kapıya yaklaştı.

"Yardım edin!"

İçerdeki herkes uyanmıştı. Treyny ve Gersten yanına yaklaştı. Gren onlara belli etmemeye kararlıydı. Baygın baygın baktı onlara ve tekrar bağırdı,

"Yardım!"

"Ne oldu Gren," dedi Treyny korkuyla.

Gren cevap veremiyor gibi baktı ona. Sonra demirlere yapışıp, boğuk bir sesle konuştu,

"Ha – va."

Demir kapı açıldı, bir kadın yerde yatan Gren'i hızla havaya kaldırdı ve baktı. Kadın memnuniyetsiz bir ifadeyle diğerlerine baktı,

"Ne oldu buna?" diye sordu.

Kimse cevap veremiyordu. Her şey Gren'in istediği gibiydi.

"Hava!" diye inledi Gren tekrar ve ellerini kadının omuzlarına indirdi. Kadın tiksinmişçe geriledi ve bağırdı,

"Yardıma gelin!"

Gren inlemeye devam ederken, iki kadın daha geldi. İkisi de Gren'e merakla bakıyordu.

"Hava istiyorum!" diyip duruyordu Gren boğuk bir sesle. "Yardım edin!"

"Ne yapacağız," dedi Gren'i tutan kadın. Diğer ikisi cevap vermedi. Kadın Gren'in kızarmış suratına bir kez daha baktı.

"Ölüyor mu acaba?" dedi.

"Bence bir dışarı çıkaralım. Belki iyi gelir. Baksana hava diyip duruyor," dedi diğer iki kadından sağdaki.

"Ha – va!" dedi Gren bu sözün üstüne. "Ha – va!"

"Ya numara yapıyorsa," dedi soldaki kadın bu sefer.

"Yar – dım!" dedi Gren, sesi ölmekte olan bir adamınki gibi çıkmıştı.

"Baksana, ölüyor," dedi sağdaki tekrar.

"Belki iyi bir numaracadır," dedi soldaki.

Gren inlemeye devam etti. Arkadaki iki kadın bir süre daha tartıştı. Sonunda Gren'i tutan kadın bağırdı,

"Dışarı çıkarın şunu. Ama dikkat edin."

Kadın Gren'i diğer ikisine doğru itti ve kayboldu. Gren isteğine doğru gidiyordu. Tek sorun dışarı çıkınca nasıl kurtulacaktı.

Kadınlar kollarında tutarak, taş yollarda ilerlediler. Gren her yere iyice baktı : Geri döndüğünde kolayca bulmak için.

Dışarı çıktıklarında, kadınlar Gren'i bıraktılar. Gren yere yığıldı. Nefes almaya çabaladı. Bir an ne kadar iyi rol yaptığını hissetti. Erkek avcıları bile ona acırca bakıyordular.

"Artık ölme zamanı," diye düşündü Gren. Hafifçe doğruldu, az ilerdeki gölü gördü. Bulunduğu yamacın aşağısındaydı. Gren oraya doğru zorla yürür gibi yaptı ve yamacın dibinde yere yığıldı. Arkasını dönüp, ona bakan kadınları gördü. İkisi de ona inanmış gibiydi.

"Suya düşmeliyim," diye düşündü. "Ama nasıl?"

Yeniden doğruldu, havayı içine çekerek, arkasını döndü ve bir adım geri attı. Ama düşmemişti.

"Tut şunu," dedi sağdaki kadın. "Suya düşmesin."

Kadın Gren'e doğru hızla yürümeye başladı. Gren heyecana kapılarak bir adım daha geriledi ve istemeden de olsa suya yuvarlandı.

"Tut! "diye bağırdı kadın ama Gren çoktan suyun derinlerine düşmüştü.

"Suya atla!" dedi kadın bu sefer.

"Ölecek olan biri için mi? Başkasını buluruz. Zaten cılız bir şey."

Gren suyun üstüne çıktı ve bir ölü gibi yüzünü suya çevirdi.

"Bak ölmüş zaten."

"Kraliçe kızacak," dedi arkadaki.

"Nereden duyacak ki? Esirleri mi sayıyor. Onun umrunda sadece minotaurun adam öldürmesi var."

Kadınların geri dönmesiyle, Gren sudan çıktı. Kurtulmuştu, şimdi gidip yardım bulmalıydı.

"Buralarda kim var ki?" diye düşündü. "Asamı da orada bıraktım. Üstelik ölüm Melekleri burada olabilir."

Islak ve çaresizce yürüdü Gren. Nereye gideceğini ; kimden yardım isteyeceğini bilmiyordu.

"Birilerini bulmalıyım," diyip duruyordu. "Gece olmadan birini bulmalıyım."

* * *

Gece olmasına karşın, Gren öylece yürüyordu. Açıkmıştı, susamıştı ama yapacak bir şeyi yoktu. Ormanın içinde öylece yürüyordu. Ölüm meleklerini düşünüyordu.

"Onlar buradaysa, sonum geldi," diye düşündü. Sonra bir ağacın dibine yaslandı. Sessizce oturdu. Bir süre sonra duyduğu bir sesle irkildi.

"Dağların kralları, dağlarına geri dönüyor."

Gren şaşkınca sesin geldiği tarafa döndü. Kimseyi göremiyordu. Merakla dikeldiğinde bir ses daha duydu.

"Dağ cüceleri, evlerindeler."

"Dağ cüceleri," dedi Gren sevinçle. Hızla sese yöneldi ve ağaçların arasındaki küçük yolda buldu onları.

"Kimsin sen?" dedi önde yürüyen cüce.

"Biliyorum, böyle bir anda karşınıza çıktım ama ben -..."

"Kim olduğunu söyle," dedi öndeki cüce tekrar. Sesi bu sefer tehditkardı.

"Ben Gren. Treyny'nin dostuyum. Onun yardıma ihtiyacı var."

Cüce baltasını çıkarıp savurdu,

"Treyny'e ne oldu. Eski dostumuza ne oldu?" diye bağırdı."Evimize gidelim. Orada konuşuruz."

Cüceler ve Gren küçük yolu yürürken, Gren olanları anlattı. Minotaur'la karşılaşmalarını, erkek avcılarını, esir oldukları mağarayı ve kurtuluşunu.

"Aferin, akıllı çocukmuşsun," dedi öndeki cüce Gren'e. "İyi kurtulmuşsun. Ama anlattıklarına bakılırsa, düşman çetin. Bizim tek başımıza yapacağımız iş değil. Bu nedenle mağaraya varalım, orada konuşuruz. Bu arada adım Farag."

Gren cüceye gülümsedi. Sonra sessizce yürümeye devam etti.

Ölüm MelekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin