~22.Bölüm~

17K 1K 157
                                    

Gecesi ayrı güzel, gündüzü ayrı güzel olan gökyüzüne dalıp gitmiştim. Geceleri dolunay çıktığında çok mutlu oluyordum. O kadar güzeldi ki.

Odamdaki pencere büyük olduğu için ay ışığı o kadar güzel yansıyordu ki yüzüme, daha fazla dayanamadım ve mışıl mışıl uyuyan Umut'a bakıp yerimden kalktım. Aradan dakikalar belki de bir yarım saat geçmesine rağmen gözüme gram uyku girmemişti. Umut hemen uyumuştu. Uykusu vardı tabi çocuğun. Gece gece benimle uğraşmak zorunda kalmıştı.

Dediğine göre bağırışlarıma uyanıp gelmiş yanıma. Sürekli "Hayır hayır!"diye bağırıp duruyormuşum. O da kabus gördüğümü anlayıp beni kaldırmış. Rüyam oldukça saçmaydı zaten. Yok baloya gidiyorum, yok Umut durup dururken benden nefret ettiğini söylüyordu. İşin komikliği buradaydı aslında. Pek bağdaşmıyordu zaten şu anki halimizle.

Ancak ona duacıydım. Sırf ben korkmayayım diye yanımdan ayrılmamıştı fakat benim içim sıkılmış ve bir türlü uyuyamamıştım. Camın önüne çıkıp ne olur ne olmaz diye hırkamın kapüşonunu başıma geçirdim. Havanın çok soğuk olduğu belliydi ama buna rağmen ay parıl parıl parlıyordu.

Anlamıştım içimdeki sıkıntıyı. Kalbim birini çok fena özlemişti anlaşılan.

"Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur. (Rad-28)"

Ayet işte. Bizzat insanın içini okumuyor muydu? Aya doğru başımı tekrar kaldırınca gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Kurban olduğum Rabb'im ne de güzel yaratıyordu yarattıklarını. Ne de güzel her şeye bir ölçü koyuyordu. Umut'u sevmemin bile bir ölçüsü vardı. Ben onu Rabb'im bana eş kıldığı için seviyordum. Ben onu Rabb'im sevdirdiği ve sevdiği için sevdim. Fazlası yok! Benim kalbimin gerçek sahibi elbette yüce Allah'tır. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yokken benim O'nu sevmeye ve O'na secde etmeye ihtiyacım vardı. Bu düşünceler arasında banyoya gidip güzelce bir abdest aldım.

Odama geri dönüp Umut'un üzerinide güzelce örtükken sonra namaz elbiselerimi giydim. Rabb'imin karşısına pijamalarımla çıkamazdım ya. Sıradan bir insanın karşına çıkarken bile üstümüze başımıza dikkat ediyorsak namazda da alemlerin ve bütün her şeyin Rabb'i olan Allah'ın karşısına çıkıyorduk. Ona daha özenli giyinerek çıkmalıydık hatta. Sade, şık ve gösterişten uzak...

10 kere salavat ve kelime-i tevhid getirip zihnimi ve kalbimi namaz atmosferine alıştırmaya çalıştım. Sonra da gelsin sonsuz huzur...

"Allah-u Ekber!"

Önümde sönmeksizin duran dolunay ışığı ile kıldığım teheccüd namazı bana dünyanın tekrar ve tekrar yalan olduğunu hatırlatmıştı huşu içinde. Az önce gördüğüm rüya ne ki? Ben asıl dünya denen bir rüyadaydım ve uyandığımda pişman olmak istemiyorsam bu rüya bitene kadar Rabb'imin rızası için çalışmalıydım.

En son selam verdiğimde başını komik bir şekilde yastığın altına sokmuş Umut'a baktım ve gülmeden edemedim. Üzerine çektiğim yorganı beline kadar indirmişti yine. Boşuna küçük bir oğlan çocuğu demiyordum işte. Tam da öyle davranıyordu. Hele o bebeksi yüzü bu düşüncemi daha çok onaylıyordu. Şu an önümde bana imamlık yapıp namaz kıldırmasını o kadar çok isterdim ki ama bugün Rabb'imle baş başa kalmak istemiştim. En yakın zamanda bu çocuğu mutlaka namaza alıştırmalıydım. Zorla değil, seve seve yapmalıydım ki bir gün, bir gece vakti o da kendi isteğiyle kalkıp teheccüd kılabilsindi.

Namazla yetinmeyip kitaplığımın en üst rafında duran Kur'an'ı Kerim'i alıp rastgele bir sure açıp okumaya başladım. Rahmân suresi çıkmıştı karşıma. Ne de güzel bir tevafuktu böyle. Sureyi okuduktan sonra mealini açıp okumaya başladım.

ADI MUCİZE OLSUNWhere stories live. Discover now