~38.Bölüm~

14.1K 967 125
                                    

"Mucize Güngören? Avukatınız ve eşiniz geldi."

Sevinçle yerimden sıçradım. Allah'ım şükürler olsun. Sonunda kurtulmuştum. Bir yanlış anlaşılma olduğu anlaşıldı tabi hamdolsun ki.

Feride'ye gözlerimle veda edip beni çağıran polis memurunun peşine takıldım. Beni bir odaya götürdü. Şu müvekkil ile avukatının buluşup konuştuğu karanlık odalardandı. İçeriye girdiğimde Umut'u da orada görmek beni inanılmaz mutlu etti. Yanında da bir adam oturuyordu. Sanırım avukattı. Ben de tek boş olan yere, karşılarına oturdum.

"Umut gelmene çok sevindim-"

Umut sözümü kesip avukata döndü.

"Bizi biraz yalnız bırakır mısınız lütfen?"

Avukat başını sallayıp çıktı. O zaman gördüm ağlamaktan kızarmış gözlerini.

"Umut ne oldu, ne bu halin?"diye eline uzandım ama sinirle elini çekip "Kes artık oyun oynamayı! Senden nefret ediyorum!"diye bağırdı.

Anında gözlerim dolarken istemsizce sesim kısıldı.

"Ne? Ne diyorsun sen Umut? Neden böyle davranıyorsun?"

"Sana oyun oynamayı kes dedim! Anlamıyor musun!"diye tekrar bağırdığında bu sefer konuşmamayı tercih ettim yoksa ağlayacaktım.

"Nasıl yaparsın bunu ha! Nasıl başımıza çoraplar örersin! Hepimiz seni bu kadar çok severken nasıl böyle iğrenç oyunlar oynarsın?"

"Yeter artık Umut! Ne saçmalıyorsun sen! Ne yapmışım ben! Söyle de ben de bileyim."dedim dayanamayarak.

"Peki babamdan ne istedin? Ben sana kötü davrandığımda bile o hep senin yanında oldu? Seni gerçekten bir kızı gibi gördü. Annemden sonra yanımda bir tek o kalmıştı ama şimdi senin yüzünden hastanede canıyla boğuşuyor!"dedi gözünden bir damla düşerek.

"Ne..."diye fısıldadım. Demek polisler doğruyu söylüyorlardı. "Sadık baba iyi mi, durumu nasıl?"

"Kes iyilik meleğini Mucize!"dedi tekrar bağırarak. Tabi ya! Bu yüzden tutuklanmıştım ben. Umut da babasına çarpan kişinin ben olduğumu zannediyordu.

"Gerçekten benim ona zarar verebileceğimi düşünüyor musun?"diye fısıldadım acıyla.

"Eskiden olsa hayır ama şimdi evet. Benimle para için evlenen bir insan babamın da parasına göz dikip onu ortadan kaldırmak ister doğal olarak."

"Ne?"

"Yalan mı! Baban iflas etti de babam size para versin, borçlarınızı ödesin diye evlenmedin mi benimle!"

"Umut o iş öyle değil."

"Ya nasılmış ha nasılmış! Beni tanımadan, beni sevmeden başka niye evlenecektin? Hah! Ben de saf gibi gerçekten beni sevdiğini düşündüm. Tüm yalanlarına kandım. Başta benim de babam miras diye tehdit etti de seninle bu yüzden evlenmek zorunda kaldım ama sonra zamanla para için kendimi böyle küçük düşürdüğüm için utandım da bu fikrimden caydım. Öyle ki sana bağlandım, güvendim. Seninle yaşamayı, konuşmayı sevdim ama sen ne yaptın? Sırf para için hepimizin duygularıyla oynadın? Bu kadar alçalabildiğine inanamıyorum!"

"Bunları kim söyledi sana?"

"Foyaların ortaya çıktı tabi, suçlu ara ama yemezler! Senden utanıyorum!"

"Umut yeter! Hiçbir şey bildiğin yok tamam mı! Evet, doğru. Babam için seninle evlendim başta. Doğru, iflas etmişti benim babam. Bunun kahrıyla dayanamadı, yataklara düştü. Bazı akrabalarımız dışında herkes bize sırtını döndü ama senin baban öyle bir zamanda yetişti ki imdadımıza, ona ne kadar dua etsem az. Sadık baba babama ortaklık teklif etti. Hem onu borçlarından kurtaracak hem de yeni bir işe imza atacak bir teklif. Bunun karşılığında bir ricası oldu Sadık babanın. Seninle evlenmek... Yani bunun parasal hiçbir boyutu yok. Gerçekler bundan ibaret. Ben sana hiçbir zaman yalan söylemedim. Para için de evlenmedim ve sana olan sevgim de senin inanmadığının aksine gerçek!"

"Bu saatten sonra yalanlarına inanmamı bekleme!"

"Yalan değil bunlar. Belki benim ailemin söylediklerine inanmayacaksın ama Sadık baba da bunları biliyordu. O sana gerçekleri anlatabilir."

"Anlatabilirdi... Sen onun canına kast etmeseydin, ona çarpmasaydın anlatabilirdi!"dedi bağırarak.

"Neden anlamıyorsun Umut! Ben yapmadım diyorum sana!"

"Öyle mi? O zaman neden dün onun kaza geçirdiği saatte eve geç kaldın?"

Dehşetle ona baktım. Bu kadarını düşünüyor olamazdı.

"Çünkü arabam bozuldu ve tamirciye verdim. Sonra-"

"Yeter!!! Kes artık yalan söylemeyi!"diye bilmem kaçıncı kez bağırdığında artık dayanamayan göz yaşlarım döküldü sırayla yanaklarıma. "Bende izledim o mobese görüntülerini. Araba senin arabandı. Direksiyondaki örtülü kız sendin. Neyini inkar ediyorsun bunun!"

Umut ayağa kalkıp ellerini saçlarından geçirdi ve çekiştirmeye başladı.

"Neden! Neden ha neden! Neden sana bu kadar bağlanmışken beni bu kadar mahvettin! Annemden sonra bir daha toparlanamadım ben! Şimdi de babam beni bırakıp gitme noktasında. Ve bunların hepsine sen sebep oldun! O Güney denen *** seviyorken neden benimle evlendin!"

Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bütün bunları nereden öğrenmişti? Bunları ona kim anlattıysa bilerek yanlış anlatmıştı. Ki Umut'la aram bozulsun.

"Sakın inkar etme! Tanıştığınızdan beri ondan hoşlanıyormuşsun! O kadar yakın olmanızdan, o herifin bu kadar cüretkar olmasından anlamalıydım. Ben de dün senin için endişelenip kendimi suçladım..."deyip üzerime yürüdü ve "Ama sen... Sen meğerse dışarıdan göründüğünden ne kadar farklı, ne kadar iğrenç bir insanmışsın!"dediğinde dayanamayıp ağaya kalktığım gibi yüzüne tokat attım ve şahadet parmağımı ona doğrulttum.

"Beni böyle suçlayamazsın!"dedim dişlerimin arasından. "Bu anlattıklarının hiçbiri doğru değil. Ben de öyle bir insan değilim! Bunları sana kim gammazladı bilmiyorum ama belli ki bilerek yalan yanlış şeyler anlatarak seni doldurmaya çalışmış ve inşaAllah o kişi Ece değildir. Yoksa elimden çekeceği var!"

Umut tokatımı hazmedemedi. Kollarımdan yakaladığı gibi öfkeyle beni resmen duvara yapıştırdı. Kızarık gözleriyle bir süre gözlerime baktı.

"Benden sakladığın gerçekleri anlatan bir insan senin aksine beni sevdiğinden yaptı ne yaptıysa ama senin bu yaptıkların yanına kalmayacak! Seni boşayacağım..."

"Ne..."

"Artık yüzünü bile görmek istemiyorum! Seni boşuyorum..."dedi ve kapıyı çarpıp gitti. O an yer ayaklarımın altından kaydı da dizlerimde derman bulamayıp çöktüm yere. Bir süre bomboş bir şekilde zemini izledim.

Kadın bir polis gelip de beni kaldırmasa sabaha kadar öyle duracaktım. Vücudumda hiçbir derman yoktu. Buna rağmen zorlukla yürüdüm nezarethaneye. Feride benim bu halimi görünce endişeyle kalkıp koluma girdi ve oturttu.

"Mucize? Kardeşim ne bu hal? Ne oldu sana?"

"Bana çok büyük bir oyun oynuyorlar Feride..."diye fısıldadım ve dayanamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım ardı ardına gelip nezarethaneyi inletirken Feride bana sarılıp zorlukla duyduğum sözleri söyledi.

"Ağla kardeşim ağla. Allah seni böyle bir duruma sokanları maskaraya çevirecektir. Sen sadece ağla ve rahatla. Her gözyaşının ardında elbette bir sevinç vardır..."

-Bölüm sonu-

ADI MUCİZE OLSUNWhere stories live. Discover now