~36.Bölüm~

14.3K 945 171
                                    

İnsan ne kadar rezil olsa da sevdiğinin yüzünde bir parça tebessüm olmaya razı olur bazen. Şu an ben de öyleydim. Umut bir saniyelik gülümsese de bu içimde baharlar esmesine sebep olmuştu. Ama hemen kendini toparlayıp yüzünü benden çevirmesi eski halime döndürmüştü beni. Yani tekrardan bir moral bozukluğu hakim olmuştu suretime.

Ben de bakışlarımı çekip bizimkilere döndüm. Güney ve Savaş çay ve atıştırmalıkları getirmişti. Kızlarınkini Savaş bırakırken benimkini Güney bırakmıştı önüme. Teşekkür edince Güney içtenlikle gülümsedi. Güney'i gerçekten çok seviyordum ama arkadaş olarak, insan olarak, kul olarak. Eskisi gibi fazlası yoktu. Çünkü artık Umut vardı. Rabb'imden dileğim Güney'in bu işten üzülmeden en az zararla çıkmasıydı.

"Çıkışta bir yerlere mi gitsek çocuklar? Bovling, AVM falan ne dersiniz?"

Kafamı kaldırıp Güney'e baktım. Beklentiyle bana bakıyordu. Bu soruyu da bu yüzden sormuş olmalıydı. Çayımdan sıcak bir yudum alıp cevap vermek için ağzımı açıyordum ki;

"Mucize gelemez!"

Diye bir ses duydum. Az daha boğazıma kaçıyordu çay. Zorlukla yutkunup Umut'a baktım. Bizi mi dinliyordu o?

"Siz nereye gitmek istiyorsanız gidin!"diye de ekledi. Masasından yüksek sesle söylenmek yerine buraya gelemez miydi? Sayesinde bütün kantin bize dönmüştü!

"Neden gelemezmiş!"diye Güney de ona karşılık verince millet iyice dikkat kesildi.

"Çünkü ben öyle istiyorum!"dedi Umut çenesini sıkıp. Allah'ım ne olur kavga çıkmasın ne olur!

"Mucize hakkında karar verecek en son kişi bile değilsin!"

"En son kişi bile değilsin dediğin insan kocası! Yani bu demek oluyor ki onun hakkında karar verecek ileri kişilerdenim."dedi Umut tek yanak gülümseyip arkasına yaslanarak. Bu gülümse daha çok intikam gülümsemesi gibi bir şey olmuştu ama neyse. Ece de oradaydı ve gayet ciddi bir şekilde olanları izliyordu.

"Mucize istemediği sürece bu dediğin sadece kağıt üzerinde geçerli. Başka bir tutulur tarafı yok!"

"Ne demek istiyorsun!"

"Ne demek istediğimi bence gayet iyi anladın!

"Güney lütfen yeter! Kes şunu."dedim en sonunda konuşarak. Susmam hataydı zaten. Umut susmuş bana bakıyordu. Sanırım onu savunmamı ya da tasdik edecek bir iki kelam etmemi bekliyordu ama ona kırgın olduğum için bu sefer yüzüne dahi bakmadım. Sonra da çayımı ve kendi atıştırmalığımı alıp ayağa kalktım.

"Ben sınıfa gidiyorum. İsteyen gelsin."der demez ilk kalkan Güney oldu tabi ki. Bizimkiler de hemen arkamızdan geldi. Umut'ların masası kapıya yakın olduğu için biz çıkana kadar öyle bir göz hapsine almıştı ki elimdeki çay titreyip durmuş, az daha dökecek raddeye gelmiştim. Her zamanki kızgın bakışları benim üzerimdeydi. Biraz daha tutmasa kendini, kalkıp Güney'i boğazlayacaktı. O derece!

Sonunda sınıfa geldiğimizde rahat bir nefes verdim. Hoca gelene kadar hiçbirimiz konuşmadık zaten. Şu ders bitsin, bir an önce eve gitmek istiyordum. Ne çok benimsemiştim o evi ama. Umut'la olan evimizi...

Hoca geldiğinde direkt oturup slaytı açmaya çalışırken Sümeyye "Allah'ım o neydi öyle ya? Umut'un gözlerinden ateş fışkırıyordu resmen. Güney bir yere gidelim deyince bir bakışı vardı kızlar, sanırım onu sadece ben gördüm."dedi. Bunun üzerine Hatice de ekleme yaptı.

"Kızım bizim masadan hiç gözünü ayırmadı ki. Sürekli diken üstünde bekliyordu zaten. Patlayacak yer arıyordu dün akşamdan beri."

Hocanın derse başlamasıyla benim birşey söylememe fırsat kalmamıştı. Bakalım Umut aklımdayken dersi ne kadar dinleyecektim?

ADI MUCİZE OLSUNWhere stories live. Discover now