~37.Bölüm~

14.1K 949 67
                                    

Neler oluyordu?

Neler dönüyordu?

Bir kabusun içinde miydim yoksa bir oyunun ya da bir şakanın mı?

Aklımdan hiçbir soru eksik olmuyordu. Önce gelip kayınpederimin kaza geçirdiğini söylüyorlardı. Sonra da bunu benim yaptığımı iddia ediyorlardı. Oysa arabam dünden beri tamirdeydi ve bugün alabilmiştim. Evdeyken nasıl akşam araba kullanabilirdim ki?

Mutlaka bir yanlış anlaşılma olmalıydı. Bu dedikleri çok mantıksızdı. Bu Sadık Tekinoğlu başka biri olsa gerek çünkü Sadık baba daha geçen akşam bizdeydi ve gayet de iyiydi. Öyle umuyordum. Bu olanların mantıksızlığı bir yana Sadık babaya bir şey olması beni oldukça korkutuyordu. Ya bir yanlış anlaşılma vardı ya da ortalıkta çok büyük bir dümen dönüyordu. Bilmiyorum... Ah hiçbir şey bilmiyorum ve bu beni kahrediyor.

Yol boyunca polislerin ağzından başka laf alamamıştım. Sürekli "Ne itirazınız varsa merkezde yaparsınız."deyip duruyorlardı.

Kafayı yiyecektim! Kimse bana bir şey söylemiyordu. Üstelik Umut'a da ulaşamıyordum. Sürekli meşgule veriyordu. Böyle tek başıma ne yapacağım, hiç bilmiyor ve korkuyordum.

Emniyete geldiğimizde beni direkt nezarethaneye aldılar. İfademi almak için ve avukatım gelene kadar burada bekleteceklermiş. Öyle söylemişlerdi. Benim tek yaptığım ise korku içinde olanları izlemekti. İlk defa başıma böyle bir şey geliyordu ve karakol işleri televizyondan göründüğü kadar masum değildi. İnsan öylesine stres ve zan altında bırakılıyordu ki bu ister istemez gerçekleşmesi gereken şeylerdi sanırım. Toplumun alışageldik düzeninden kaynaklanıyor olmalıydı.

Nezarethaneye koyup da gittiklerinde benden başka biri daha vardı içeride. Hem de çarşaflı bir hanım! Ben içeriye girdiğimde "Selamün aleyküm?"dedi. Peçesinden görünen gözlerinin kısılmasından anladığım kadarıyla gülümsemişti ama ben o kadar stresliydim ki kuru bir "Aleyküm selam." ile geçiştirmek zorunda kaldım. İnşaAllah bir an önce Umut gelirdi de beni kurtarırdı buradan.

"Ayakta kalma kardeşim. Gel otur."diyen çarşaflı kız ile kafamı sallayıp yanına oturdum. O da biraz kenara çekildi. Nedense kanım kaynamıştı bu kıza.

"Çok korkmuş görünüyorsun kardeşim. Anlatmak istersen dinler ve yardımcı olmaya çalışırım Allah'ın izniyle."dedi tekrar gülümseyerek. Gözleri kısıldığında ne de güzel görünüyordu farkında mıydı acaba?

"Ben... Ben bilmiyorum. Evime giderken yolda çevirdiler ve birine çarpmışsın deyip beni buraya getirdiler. İnan, hiçbir şey anlamadım."

"Anladım kardeşim. Korkma. Allah bizimle beraber. Her şer görünenin altında bir hayır saklıdır. Sen yüreğini ferah tut. Her şey Allah'ın emrinde gerçekleşir bu kâinatta. O'ndan izinsiz kuş bile uçamaz. Seni buraya getiren Allah'ın bir planı vardır elbet. Sen O'na güven, yeter."deyip elimi tuttu. Ben de istemsizce gülümsedim. Bana kendimi iyi hissettirmişti. Bütün bu anlattıklarını bilmeme rağmen her zaman onun gibi olumlu bakmıyormuşum olaylara, bunu anladım.

"Haklısın. Allah razı olsun. O'na dayanan kim olmuş ki kaybetmiş... Peki senin burada olmanın sebebi nedir? Sakıncası yoktur inşaAllah sormamın?"

"Estağfurullah kardeşim. Öncelikle ecmain olsun. İkinci olarak benim hikayem uzun bir hikaye. Sıkılmazsan anlatırım tabi."

"Buraya ilk defa geliyorum. Zaman nasıl geçirilir pek bilmiyorum ama sanırım uzun bir vaktimiz var. O yüzden hikayenin uzun olması bir sorun teşkil etmez sanırım. Ben de dinlemek çok isterim. Açıkçası merak da ettim."dediğimde kız gülümsedi ve elimi sıktı nazikçe.

ADI MUCİZE OLSUNWhere stories live. Discover now