4. Bölüm "EK MESAİ"

27.9K 1.2K 99
                                    

Yeni bölümü fazla bekletmeden yayınlamak istedim. Keyifli okumalar 🙏🏻

Şirketten eve gidene kadar bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştı. Üstüm başım hep sırılsıklam olmuştu. Hızlıca duşa girip pijamalarımı giydim, canım pijamalarım siz olmasaydınız ben ne yapacaktım? Saçımı kurutmadan mutfağa, yemek hazırlamaya indim. Eminim hasta olacaktım ama umursamadan işe koyuldum. Fırına tavuk ve patates koyup hızla çalışma odasına gidip çizimlere başladım ışık, kalem, silgi, örnekler... Bugün sabahlayabilirdim. Bir çizim için bile saatlerimi verebiliyordum şimdi 3 çizimle uğraşacaktım. Evet salaklık edip büyük bir risk almıştım ama büyük işler hep cesaret istemez miydi zaten? Tamam biraz fazla cesaretliydim ve belki de bu düzeyde cesaret gerçekten aptallıktı ama en azından denemek zorundaydım. Eğer başarabilirsem, iyi bir pozisyonda olup adımı duyurursam kendi şirketimi kurabilirdim belki? Ne kadar güzel olurdu... Benim adımı taşıyan bir marka altında benim imzam. Müthiş!
Aklıma gelen bir kaç modeli hızla kaba taslak kağıda aktardım lakin hiç biri hoşuma gitmedi. Yarım saat kadar çizimlerle uğraştım birden yanık kokusu ile hızla mutfağa koştum. Burcu elinde yanmış tavukla bana bakıyordu.
"Gelmeseydim evi yakacaktın herhalde?"
Mahçup bir şekilde gülümseyerek "Ee galiba aç kaldık.." dedim. Burcu göz devirerek kömürleşmiş tavuğu çöpe attı ve masayı işaret etti. Pizza!!!
"İçime doğmuş. İyi ki almışım."
Boynuna atlayarak "Canım arkadaşım!" dedim.
"Ne yapıyordun da güzelim tavuğu yaktın?"
"Büyük bir kumar oynuyorum."
Anlamamış gözlerle boş boş baktı. "Derken?"
Bir yandan yemek yerken bir yandan da olanları anlatmaya başladım. "Özetle böyle oldu işte."
"Sen tam bir gerizekalısın biliyorsun değil mi?
O adam profesyonel illaki bir yerde bir şey bulur beğenmez. Anlattığın kadarıyla gıcığın teki zaten.."
Omuz silkerek yemeğimi yemeye devam ettim. Pizzamı bitirince masadan kalktım ve Burcu'yu öpüp çalışma masasına gittim.
Tüm gece çizimlerle uğraştım. Oda kağıt çöplüğüne dönmüştü. Her yer her yerdeydi. Adam akıllı çizim yapamamıştım hiç biri yeterli değildi. Sonbahar kombini için uygun değillerdi. Sonra aklıma bir fikir geldi. Sonbahar kombini istemişti fakat nerde nasıl kullanılacağı hakkında bileği vermemişti. Sabaha kadar uğraşmıştım nihayet 3 tane model çıkarmıştım ve hepsi de birbirinden güzelleri. Sonbahar için kahve tonlarında salaş güzel bir topuklu bot, siyah parlak deriden bağcıklı sivri bir topuklu daha ve en çok hoşuma giden kırmızı topuklu... Çizimleri toparladım ve dosyalayıp çantamın yanına koydum. Gözlerim yorgunluktan resmen yanıyordu. Alarmımı kurup kendimi uykunun kollarına bıraktım.

*

Yorgunluktan gözlerim çökmüştü. Göz altlarımı kapatıcı ile gizledim. Şimdi daha iyi görünüyordu. Şeftali tonlarındaki dudak parlatıcımı sürüp kurumuş dudaklarımı nemlendirdim. Hava kapalıydı, yağmur yağabilirdi.. Merhaba sonbahar! Beyaz Kazak elbisemi çıkarıp hızla giyindim beyaz spor ayakkabılarımı da giyip şöyle bir kendime baktım. Saçlarım dalga dalga olmuştu, elimle gelişi güzel düzeltip çantamı ve çizim dosyamı alıp mutfağa geçtim. Burcu çoktan çıkmıştı, anlaşılan kafede işler yoğundu. Masaya tost ve portakal suyunun yanında minik bir kağıt bırakmıştı.
Hakla onları!
Şapşal şey.. Evden çıkarken şemsiye ile göz göze geldik ve sonunda yanıma almamaya karar verdim. Taksi durağına yürüdüm, taksiye binip yolu tarif ettim. Şirkete girdim, bir yandan müzik dinlerken diğer yandan asansör beklemeye koyuldum. Asansör geldiğinde telefonumla uğraşırken kata basılıp basılmadığına baktım ve tekrar telefonuma döndüm.
"Günaydın."
Arkamdan gelen sesle birden yerimden zıpladım. Gülmemek için kendini sıkan patronumla göz göze geldik. "Gü..günaydın."
"Kusura bakma korkutmak istememiştim."
Tebessüm ederek başımı eğdim. Kata geldiğimizde ikimiz de konuşmadan asansörden çıktık. Odasına tam girecekken "Çizimleri..."
"Sonra." diyerek sözümü kesti.
Masama ilerlerken Ceren hanımın sesi ile irkildim. "YENİ!"
"Bu..buyrun Ceren hanım?"
"Masana bir kaç tane dosya bıraktım. Onları grup ve tarihlerine göre sırala."
"Ama.."
"Çabuk." diyerek bölerterek baktığı gözlerini üzerimden çekti ve yüksek topuklu ayakkabıları ile odasına döndü. Masama ilerledim ve üst üste yığılmış dosyalar ile bakıştık. Oha!
Bir kaç dosya?! Nerdeyse tüm şirketin geçmişi kadar dosya buradaydı. Koltuğa yerleştim ve gözlerimi kocaman açıp dosyalara baktım. Ne yapacaktım ben?! Hayatta bitmez bu iş!!!
Bir sandalyenin sesiyle karşıya baktım. Dün Ceren'in kovaladığı çocuk Cüneyt tam karşımda oturuyordu.
"Çağla Kösem olmalısın. Ben Cüneyt."
"Aaa memnun oldum." diyerek meraklı bakışlarımı Jün'e diktim.
"İşe koyulalım, yardım etmeye geldim. Açıkcası Ceren'in gazabına uğramak istemem.."
Kıkırdayarak tek tek dosyaları yıllarına göre ayırdım..
Saatlerce dosyalarla uğraştık kahve molası verdiğimizde bay ukala patronumun odasına gittim. Kapıyı çalarak içeriye girdim elindeki dosyalardan başını kaldırdı ve kısa bir süre bana baktıktan sonra tekrar başını dosyalara çevirdi.
"Müsaitseniz..."
"Değilim, ben seni çağırırım."dedi.
Sakin Çağla.. sakin. Kapıyı kapatıp odadan çıktım. Tekrar dosyalara döndüğümüzde günün sonunda nihayet bitirmiştik. Tüm gün Burak Bey çağırmamıştı. Bende yanına giymememiştim malum her sorduğumda ertelediği için.. Herkes yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Bende çantamı toparlamaya başladım. Tam çıkacakken Ceren seslendi.
"Yeni! Nereye gidiyorsun?"
Derin bir nefes aldım. "Verdiğiniz yığın işleri bitirdim müsadenizle çıkıyorum."
"Hiç bir yere gitmiyorsun."
"Pardon?"
"Burak Bey seni bekliyor odasında."
"Mesai çoktan bitti?"
"Beni ilgilendirmez."
Topuklu ayakkabılarını vura vura koridordan uzaklaştı. Kızıl şeytan! Saatime baktım, 5'e geliyordu. İstemezsem gitmeye bilirdim.. gitmeyecektim. Tüm gün beni reddeden o değil miydi? Şimdi sıra bendeydi. Kapıya geldiğimde ayağımı yere vurarak tekrar geldiğim yola geri döndüm. Odanın önünde durdum ve kapıyı çalarak içeriye girdim. "Beni çağırmışsınız?"
"Evet, gel."
Ayağa kalktı ve karşıma geçip bana baktı.
"Ne yemek istersin?"
Kaşlarımı çatarak anlamaya çalıştım. "Efendim?"
"Gayet açık ve net bir soru."
"Neden sizinle yiyorum peki?"
"Bugün benimlesin de ondan."
"Pardon?"
"Hatırlarsan.. seninle ilk karşılaşmamızda taksiye binip kaçmıştın ve o gün önemli bir toplantım olduğunu söylemiştim. Senin yüzünden toplantıyı ertelemek zorunda kalmışım."
Devam etmesi için bekledim. Gülümseyerek saçını geriye attı. "Bana yardım edeceksin."
"Ne konuda?"
"Dosya, sunum ve çizim konusunda."
Adam haklıydı. Normalde çemkirebilirdim fakat adamın toplantısını mahvetmiştim ama mecburdum..
"Siz ne yerseniz onu."
Gülümseyerek telefonundan restoranı arayıp yemek sipariş etti. Arabadan alması gereken bir kaç eşya olduğunu söyleyip odadan çıktı. Çantamı koltuğa koyup odada dolaşmaya başladım. Kitaplığın önünde durdum ve kitapları incelemeye başladım. Elime bir kitabı aldım ve incelemeye başladım. Kulağımın hemen yanında nefesini hissettim.
"O güzelim gözlerin hakkını hangi ressam verebilir ki?"
Yavaşça arkamı döndüm ve gözlerime bakan gözleri ile karşılaştım. "Ne?"
"Aşk Ve Gurur."
Başımı tekrar kitaba çevirdim. "Bütün bunları okudun mu?"
"Evet."
"Dışardan ziyade zarif bir ruhun olmalı.."
Elinde poşetler ile gelen güvenlik görevlisi konuşmamızı yarıda kesti. Kitabı rafa tekrar kaldırdım ve Burağın bakışlarından gözümü çekip masaya oturdum. Yemeğimizi yedikten sonra masayı toparlayıp patronuma baktım.
Ellerini birbirine vurarak çalışma masasına geçti yanında duran sandalyeyi de çekip yanına oturmam için yer açtı. Bilgisayarı açıp sunumdan bahsetmeye başladı. "Konu tutku. Çizimler de bu duyguya uyacak şekilde tasarlanacak. Sence ne yapmalıyız?"
"Tango."
Anlamamış gözlerle baktı. "Tutku.. tango. Bu konuyu ele alabilirsiniz. Bir kadının topuklular üzerinde özgür ve tutuklu bir şekilde davrandığı an.."
Sıcacık gülümsemesi ile baktı. Slayta döndüğümüzde yazıları kontrol edip bir kaç ekleme yaptık. Sunulacak dosyaları tek tek düzenledik. Saatlerce uğraşmıştık çizimlere geçtiğinde gömleğinin önünü biraz açtı daralmışa benziyordu. Kahve almak için yerinden kalktığında oturduğu yere geçtim. Saçlarımı elime geçen ilk kalemle dağınık topuz yaptım. Çizimine baktım. Kalemi elime alıp yarım kalan çizimi tamamladım. Keskin ve sivrileştirdim, asi bir görünümü vardı. Çekici bir görünüm kazanmıştı. Başımı kaldırdığında az önce oturduğum yerde oturduğunu görünce birden korktum.
"Neden sessiz sessiz geliyorsun?!"
Omuz silkti. Elindeki kahveyi uzattı ve kağıda baktı. Saçıma bakıp gözü topuzumda takıldı. Dudağının kenarını kıvırarak kalemi çekti ve topuzum açıldı. Gözlerini gözlerimden çekip bana yaklaştı ve kağıda eğildi. Ayakkabıya desenler vermeye başladı, renklendirdi ve kalemi kağıdın üzerine bıraktı. "Çizimlerini görebilir miyim? Yanında mı?"
Çantamın yanındaki dosyayı uzattım. İlk iki çizime bakıp inceledikten sonra son çizimde durup bir müddet baktı. Hangi çizime baktığını görünce tahminlerim doğru çıktı, kırmızı ayakkabıya bakıyordu. Gözleri tekrar benimkileri bulduğunda konuşmadan sadece baktı. Ayağa kalktı, az önce kabataslak ama güzel görünen çizimi ve kırmızı, benim çizdiğim çizimleri alıp arkadaki panoya astı.
Ayağa kalktım ve panoya baktım. Mükemmel çizimlerin yanında benim çizimim de vardı. Başımı çevirdiğimde bal rengi gözleri ile karşılaştım.
"Asistanım olur musun?"

✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
Yeni bölümü nasıl buldunuz? 😇

Bir sonraki bölümde neler olacak sizce?💃🏻
Yorum ve oy yapmayı unutmalayııım🥳

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now