25. Bölüm "AÇILIŞ PARTİSİ"

12K 586 16
                                    

Çağla Kösem

Bugün büyük gündü. Yeni iş yerimin açılış partisi için günlerdir uğraşıyordum ve nihayet o gün gelmişti. Şık bir koyu yeşil elbise giyip gümüş rengi ince topuk ayakkabımı kombine ettim. Saçlarımı ördüm ve örgünün aralarını minik çiçeklerle süsledim. Ayakkabımla uyumlu gümüş bir taç taktım. Hazırdım. Burcu odaya telaşla girdi.
"Kırmızı rujumu bulamıyorum!?" dedi etrafı kırıp dökerken.
"Banyoya baktın mı?"
"Ha, doru!" dedi koşarak odadan çıktı. Aniden tekrar odaya girip beni süzdü. "On üzerinden on bir yıldız veriyorum." dedi tekrar odadan çıktı.
"Burcu telefonumu getirsene taksiyi arayayım." dedim.
"Gerek yok! Aras alacak!" dedi diğer odadan yüksek sesle konuşarak.
"Onun arabası...?"
"Evet ödedim parasını." dedi.
Omuz silktim. Burcu ve arası anlamak zordu.
Hazırlanıp aşağı indik. Aras arabanın önünde bizi bekliyordu.
Burcu ön koltukta oturmuş şarkıya eşlik ediyordu. Aras da ara sıra Burcu'ya kaçamak bakışlarla bakıyordu. Yakalamıştım.
İçim içimi yiyordu. Burak gelecek miydi? Neden burda değildi?
Hastaneden sonra hiç konuşmamıştık. Tam tamına 5 gün. Acaba sözünü çiğnemiş miydi? Gitmiş miydi?
Arasın sesiyle derin düşüncelerimden sıyrıldım.
"Çağla?"
"Aa pardon! Dalmışım. Ne demiştin?"
"Karakoldayken kuzeyle birlikteydin?"
"Ah! Evet."
"Özel değilse..."
"Hayır, sadece arkadaşız. Yardımcı oldu." dedim cümlesini önceden tahmin ederek.
Başını sallayarak gülümsedi.
"Neden merak ettin?"
"Hiç." dedi sırıtarak.
Kutlama için güzel bir kafe tutmuştuk. Davetli herkes gelmişti bile. Gözüm Burak'ı arıyordu. Meltem gelip bir anda üzerime atladı.
"İşte patroniçelerin en güzeli de geldi!" dedi.
Cüneyt elinde tepsiyle içeceklerle yanımıza geldi. "Sarhoş olmak isteyen var mı?" dedi sırıtarak. Kafası hafif güzeldi anlaşılan. Meltem tepsiyi alıp masaya koydu. Aras ve Burcu birbirine bakıp "NESİNE?" dediler.
"Yo yo! Saat erken sarhoş olamazsınız!" dedim.
Burcu somurtarak başını salladı. Aras Burcu'ya "Akşam kapışalım." dedi. Burcu saçını savurarak 'sen benim rakibim olamazsın' bakışı atmıştı.

Akşama doğru Herkesle tek tek konuşup birebir ilgilendim tam o sırada Meltem hafifçe beni dürtükledi.
"Ah! Acıdı!"
"Şuna baksan iyi olur!" dedi.
"Neye?" dedim merakla etrafa bakarken. Meltem'in kaşlarıyla işaret ettiği yere döndüm. Kuzey bu tarafa doğru geliyordu. Meltem göz devirdi.
"Çok güzel bir parti." dedi kuzey.
"Teşekkürler." dedim.
"Seninle biraz konuşabilir miyiz?" Dedi ve hafifçe Meltem'e bakarak "Yalnız." diye vurguladı.
Başımı sallayarak elimle terası işaret ettim.
Hava buz gibiydi ceketini çıkarmak için hamle yaptığında. "Kalsın." diyerek reddettim.
Merakla bakarak "Seni dinliyorum?" dedim.
"Buraya veda etmeye geldim." dedi.
Veda? Ne vedası?
"Anlayamadım?"
"Kendim için seni kullandığım zamanı hatırlıyorsun. Defile gecesini... O gün istediğimi elde ettim zaten. Burak'ın gözlerindeki yıkılışı ve yenildiğini görmek istemiştim. Onun her zaman bir numara olmadığını göstermek istemiştim ve bunu yaptım." dedi ve devam etti. "Burda kalmak için bir sebebim kalmamıştı geldiğim yere geri dönecektim ama... sonra sana tutuldum."
"Kuzey..." dedim ama cümlemi devam ettirecek bişey bulamıyordum.
"Biliyorum çağla. Beni sevmeyeceğini biliyorum. Sende artık kendini kandırma. Onu hala çok seviyorsun." dedi kendinden emin bir şekilde.
Merakıma yenilerek sordum.
"Neden yaptın bunu? Neden Burak'tan bu kadar nefret ediyorsun?" dedim.
"Lisede onunla çok yakın arkadaştık. Her şeyi birlikte yapardık ama hep herkesin gözdesi oydu! Öğretmenlerin gözdesi, basket takımının kaptanı, kızların gözdesi... hep oydu! Bir kez de ben olmak istedim... ama bunu yaparken sana çok zarar verdim. Özürüm hiç bir işe yaramayacak biliyorum ama... özür dilerim Çağla." dedi ve arkasını dönüp gitti.
Kuzey açısından düşününce ona hak veriyor muydum? Hayır. Ama ona üzülmüş müydüm? Evet. Rüzgarın şiddetiyle bir anda üşüdüm ve hızla içeri girdim. Burcuların yanına gidip oturdum.
Müziğin şiddetinden bağırarak "Nerdeydin?" Diye sordu Burcu.
"Kuzey konuşmak istedi." dedim.
"Ne dedi?" dedi merakla gözlerini bölerterek.
"Veda etti, gidiyormuş."
"BU GÜNLERİ DE Mİ GÖRECEKTİM YARABBİM!" dedi Sevinçle.
Burcu sevincinden kalkıp müzik eşliğinde dans etmeye başladı. Arası da zorla çekiştirip kaldırdı. Meltem de Cüneytle çerez kavgası yapıyordu. Masadaki kurabiyelerden birini alıp kemirmeye başladım. Arasla dans eden Burcu halinden çok memnun görünüyordu. Bunun hakkında Burcu'nun ağzını aramam lazımdı. Burcuyla göz göze geldiğimizde gülümseyerek kaş gözle giriş kapısını işaret etti. Kapıya baktığımda Burak'la göz göze geldik. Orda öylece durmuş bana bakıyordu. Gitmemişti...
Gözlerini ayırmadan buraya doğru geldi.
"Çok güzelsin..." dedi.
"Sende..."
NE?! SENDE Mİ?! Gerizekalı!!!
"Yani sende çok... ah! Neyse..." dedim gözlerimi kaçırarak.
Aferin kızım! Ne güzel konuştun sen öyle. YİNE!
Tüm gece Burak'la birlikte masada oturduk. Ara sıra konuşsak da pek de muhabbet etmemiştik.
Cüneyt sahneye çıkıp ağzını yaya yaya "Çağla gibi bir dostum vaaar! Eveet o benim en yakın arkadaşım! Çağla gel de konuşma yapsana herkes seni bekliyor!" dedi.
Rezillik! Ayağa kalkıp sahneye çıktım.
"Herkese iyi akşamlar." dedim gülümseyerek.
"Öncelikle Cüneyt'e çok teşekkür ediyorum." dediğimde Cüneyt gözleri kapalı gülümseyerek elindeki kadehi kaldırdı. Deli çocuk...
"Aslında söyleyecek çok şey var ama bugün eğlence günü. Çalışma arkadaşlarıma başarılar diliyorum ve bu başarımın en büyük destekçisi olan, her zaman yanımda olan Burcu'ya teşekkür ediyorum." dedim gülümseyerek ve Burak'a baktım.
"Ama en çokta Burak'a..." diyerek sustum. Bir süre ona baktım. "O zaman DJ!" diye bağırarak müziği tekrar başlattım. Herkes eğlencesine geri döndü. Sahneden inerek içecek almaya gittim.
"2 kokteyl alabilir miyim?"
"Tabi, alkol olsun mu?"
Arkama dönüp Burak'a baktım. Gözlerini kısarak karşılık verdi. Tekrar önüme döndüm. Burak genelde alkol kullanmazdı özel geceler ve kafa dağıtma hariç. Ama bugün de özel bir gece değil miydi? Kuralları ben koysam ne olurdu ki?
"Olsun."
İçecekleri alıp masaya geçtim. Bardağı Burak'ın  önüne koydum. Bir bardağa bir de bana baktı. Etrafa bakarak "Sarhoş mu olmak istiyorsun? Bugün mü?"dedi.
Omuz silktim. "Ayrıca sarhoş olacağımı nerden çıkardın?"
Bıyık altından güldü. "Hiç." dedi.
Burcu ve Aras yanımıza gelip oturdular. Burcu elimdeki kadehi alıp kafasına dikti.
"Afiyet olsun Burcu?" dedim kaşımı kaldırarak.
"İçim yanmış ya!" dedi sırıtarak.
Telefonumun çalmasıyla yerimden kalktım.
"Pardon." diyerek terasa geçtim.

Annem Arıyor...

"Alo?"
Sevecen bir çocuk sesi mutluluk ve heyecanla karşılık verdi "Abla!"
Abla mı? "Siz kimsiniz?"
"Annem bir ablam olduğunu söyledi. Yoksa sen benim ablam değil misin?" dedi. Telefondan annemin sesini duyunca kendime geldim.
"Ah! Evet benim tatlım. Nasılsın?"
"İyiyim." dedi arkadan gelen gürültüden sonra "Abla annem çağırıyor yemek yiycez biz. Ben seni yine ararım tamam mı? Özlemezsin beni." dedi ve telefonu kapattı.
Hayat çok tuhaftı. Annem bir tarafta, beni tamamen unutmuş olan babam bir yanda...
"Seni tekrar hastaneye götürmem için mi bu buz gibi yerdesin?" dedi hemen arkamdaki fısıldayan ses. İrkilerek narince arkamı döndüm. Havanın soğukluğunun yeni farkına vardım.
"Hadi içeri geçelim, daha fazla üşüme." dedi. Gülümseyerek içeri geçtim.

Saat ilerledikçe millet daha çok sarhoş oluyor ve deli gibi dans ediyordu. Burak'ın kulağına yaklaşarak müziğin şiddetli sesinden sesimi duyurmaya çalışarak "Aşağı kata geçelim mi? Orası daha sakin." dedim.
"Bende ne zaman soracaksın diye bekliyordum." dedi şükrederek. Arasa dönüp
"Aras hadi aşağı kata geçelim. Burası rahatsız edici olmaya başladı." dedi.
Aras Burcu'ya sorarca baktı. Burcu alkol tepsisini bir çırpıda eline alarak "Şimdi oldu." dedi.
Aşağı kata geçtiğimizde kafede hiç kimse yoktu. Şöminenin yanındaki ahşap masaya oturduk. Üst kata göre çok daha klasik tasarlanmıştı burası.
"Siparişlerinizi alayım." dedi garson.
"Ben bir salep alayım." dedim.
"Aynısından." dedi Burak'ta.
"Beyaz şarap." dedi Burcu. Aras da aynısından istedi.
"Önünüzde zaten bir tepsi alkol var, şarap ne alaka?" diye sordum merakla. 
Burcu omuz silkerek arasa gülümsedi. Burak çarpık bir gülümsemeyle Burcu ve Arasa bakıyordu. 'Bunlar ne iş' derce bana bakış attı. Sırıtarak 'sus' işareti yaptım.
Burcu: "Eee hadi bir şeyler yapalım sıkıldım ben."
Aras Burcu'ya baktı daha sonra dönüp pis pis Burak'la bana baktı ve kendinden emin bir ses tonuyla "Doğruluk mu Cesaretlik mi?" dedi.

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now