20. Bölüm "ANLAŞMA"

15.8K 682 17
                                    

Sabah gözlerimi hafifçe aralayıp pencereden yansıyan ışığa baktım. Gökyüzünden hafifçe süzülen pamukçular cama yapışıp anında ediyordu. Bir süre daha yatağımda oyalandım ve zar zor kalktım. Pencereyi açıp dışarıya baktım. Yerler kar tutmuştu. Anlaşılan tüm gece kar yağmışı. Gece...
Gece olanları düşününce bir anlığına gerçek mi yoksa rüya mı diye tekrar düşünme gereksinimi duymuştum. Hayır oydu. Rüya değildi. Burak dün gece buradaydı. Emindim. Aynaya baktığımda ağlamaktan kızarmış ve göz torbalarımın şişmiş olması bunu doğruluyordu. Yorgunluktan çökmüştüm resmen.
Mutfaktan gelen sesler ile gerçek dünyaya tekrar dönmüştüm. Üzerime uzun yünden yapılmış bir ceket alıp, ayağıma kafam kadar büyük ve yumuşacık patiklerimi giyip mutfağa geçtim.
"Günaydın."
"Günaydın yorgun savaşçı." dedi Burcu bir yandan tavadaki omleti çevirirken. "Aman Allahım şu gözlerinin haline bak! Makyaj bile zor kapatır bu morlukları!"
Omuz silkerek karşılık verdim. Omletleri tabaklara koyup servis etti. Karşıma geçip oturdu. "Kafeye yürüyerek gidelim mi? Hava çok güzel." dedi.
"Fark etmez."
Bir yandan omletimi mideme indirirken bir yandan da dün gece olanları Burcu'ya anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kalmıştım. Gerçi anlatsam ne olacaktı ki? Konuşmaya bile mecalim yoktu. Ben düşüncelere dalmışken Burcu çatalını kenara bırakıp aniden soru yöneltti. "Kabul edecek misin? Sadece 1 günün kaldı. Yarın kararını söylemiş olacaksın."
"Bilmiyorum." derken dün gece Burak'ın hafifçe fısıldaması kulağıma gelmişti. Sanki tek bir sözcük beynimde yankılanıyordu; reddet.
"Kabul edersem kuzeyle sık sık görüşmek durumunda kalacağım ve Burak da öyle. Tüm her şeyim Kuzeye bağlı olacak ve o adam güvenilmez kaçığın teki!"
Çatalını eline alıp minik bir dilim salatalığa batırdı. "Kesinlikle katılıyorum." dedi ve salatalığı ağzına attı.
"Ama bir yandan..." Reddet! Ne istersen yaparım! "Of bilmiyorum Burcu!"
Tabağımı bitirip odaya geçtim. Hızlıca üzerime ne giyeceğime bakımdım. Kahverengi botlarımla beyaz yünden yapılmış dizimin hemen altında biten dar bir elbise giyiverdim.
Toprak tonu hafif bir makyaj yapıp kırmızı bir ruj sürdüm ve özenle göz altlarımı kapattım. Saçlarımı at kuyruğu yapıp askılıktan kahverengi çantamı ve arabanın anahtarını aldım, kapıdan çıktım.
Burcu oturduğu yerden "Nereye?!" diye sordu.
"İş görüşmesine." dedim ve kapıyı kapattım.
Ayaklarımın altında gıcırdayarak ezilen karlı yolda düşmemeye bi hayli çaba göstererek arabaya bindim. Çalıştırdım ve ısıtıcıyı sonuna kadar açtım. Dün yeterince ıslanmıştım umarım hasta olmazdım! Yolda giderken FABURA'yı arayarak Burak'la acil toplantı ayarlamalarını istemiştim. Demek ne istersem yapacaktı...göreceğiz Burak Baysal!
Arabayı otoparka park edip şirkete girdim.
"Buyun nasıl yardımcı olabilirim?"
"Burak Beyle toplantım var."
"İsim alabilir miyim?"
"Çağla Kösem."
Sekreter kadın bilgisayardan bir şeylere bakıp
"Toplantı için 10 dakika var, kafeteryada bekleyebilirsiniz isterseniz." dedi.
"Teşekkürler yukarda beklemeyi tercih ederim."
"Ben size eşlik edeyim o zaman.."
"Gerek yok. Yeri biliyorum. İyi çalışmalar." dedim ve asansöre binerek toplantı salonuna girdim. Boştu. Bakalım Burak, beni görünce ne tepki verecekti?
10 dakika boyunca boş boş masada oturmuştum. Tam sıkılmaya başladığım anda kapı açılmıştı. Hızlı bir şekilde içeri girip arkası dönük kapıyı kapatırken konuşmaya başlamıştı. "Kusura bakmayın biraz geciktim..." Başını kaldırıp beni gördüğünde cümlesini tamamlayamadan öylece kalakalmıştı.
"Ça..Çağla?"
"Merhaba."
"Sen burda ne arıyorsun?"
"Başka birini mi bekliyordun?"
"Sanırım toplantıları karıştırmışım, kafam biraz dolu da. Afedersin kaba bir tepki verdim."
"Sorun değil."
Karşıma oturdu ve kıravatını çıkardı, gömleğinin bir düğmesini açtı. Bu hareketi sadece gerildiği zamanlar yapardı.
Masaya eğilerek "Nerde olduğumu nasıl bildin?" diye sorularımı sormaya başladım aniden.
"Takip etmek o kadar da zor değil."
"Niye? Sapık mısın sen?"
"Hayır."
Evet diyecek hali yoktu zaten!
"Bak çağla iki yıl..."
"Buraya eski meseleleri konuşmak için gelmedim Burak."
Dudağını ısırarak "Tamam." dedi.
Direkt konuya giriş yapmaya karar verdim.
"Şirketi kurmama ve diğer işlere yardım edersen reddicem." dedim net bir sesle.
Burak hafifçe gülümsedi. Konuşmaya devam ettim. "Ve bu teklifim sadece işinde onurlu, dürüst ve başarılı biri olduğunu bildiğim için."
Hala gülümsüyordu. "Tamam." dedi
"Ne tamam?"
"Kabul ediyorum teklifini. Bugün tüm işlemleri hallederim ben. Yarından itibaren mimarları çağırırız ve üst bölümü istediğin gibi yaparsın."
"Gerek yok. Burcu halleder."
"Burcu mimarlığa devam mı ediyor?"
"Kendi ofisi bile var.."
Burak takdir ederce başını sallamıştı. "Pekala mimarımız da halledildiğine göre.. kalan işlerle ben ilgilenirim."
"Tamam."
Asistan olduğunu tahmin ettiğim kız kahveleri masaya bırakıp odadan çıktı.
"Çağla?"
"Evet?"
"Hep böyle mi olacağız?"
"Böyle derken?"
"Böyle işte..buz gibi."
"Kim bilir..." Ayağa kalkarak "Kahve için teşekkürler ben artık kalkayım."dedim. Hiç bir şey söylemeden o da kalktı. Kapıyı açtı ve yanımda yürüdü. 
"Yolu biliyorum Burak." dedim. Umursamazsa yanımda yürümeye devam etti. Asansöre geldiğimizde hala yanımdaydı. Asansördeki herkes indiğinde biz bindik ve şirketten çıktık. Kar taneleri yavaş yavaş süzülüyordu. Yanımdaki Burak'a bakışlarımı çevirdiğimde bana bakan gözleri ile karşılaştım. Bende sessizce ona bakıyordum.
"Şoföre söyleyeyim seni eve bıraksın." dedi telefonunu çıkarırken.
"Teşekkür ederim arabam var. Kafeye geçeceğim."
Başını salladı.
"Hoşçakal." dedim hafif bir tebessümle.
Gülümsedi.
Arabaya binip Kuzey ve İlaydaya cevabımın olumsuz olduğunu bildiren bir mesaj attım ve arabayı çalıştırıp kafeye geçtim. Burcu beni görünce müşteriye kısa bir şey söyleyip koşarak yanıma geldi.
"Minik penguenim! Noldu? Merakta bırakıp gittin! Hemen anlatıyorsun!"
Gülerek oturma koltuklarına ilerledim. Meraklı gözlerine bakıp bir anda "Reddettim." dedim.
"Nee?"
"Burak'ın yanından geliyorum. Eğer bana ortak olursa reddedeceğimi söyledim ve kabul etti."
Minik bir çığlık atarak boynuma atlayıverdi. "Mükemmel bir habeeeer!"
"Evet öyle ama müşteriler bekliyor." diyerek yanından kalkıverdim. Tatlı bir önlük alıp müşterilerin yanına gittim. Akşama kadar kafedeydik. Burcunun yanına gidip siparişleri söylerken bir yandan da olanları anlatıyordum. Nihayet bütün müşteriler gittiği zaman bizde toparlanıp eve geçtik. Kendimi hızlıca duşa atıp bakımımı da yaptıktan sonra masa başına geçtim. Şirketi kurma kısmı netleştirildiğine göre artık gerekli düzenlemeleri ve planları yapma zamanı gelmişti. Temiz bir kağıt ve uğurlu kalemimi de aldıktan sonra bilgisayardan araştırmalara başladım. Ön çalışmaları planlamaya başladım. Yapılacak harcamalar, belgeler, evraklar... İlaydayı da arayıp biraz yardım aldıktan sonra avukatım olması için teklifte bulundum ama devam eden davalarından dolayı teklifimi kabul edemeyeceğini söyledi ve çok güvenilir bir avukat arkadaşını bana yönlendireceğini söylediğinde teşekkür ederek kabul ettim. Burcuyla da konulup mimari kısmı halletmesi için rica ettim ve seve seve kabul etti. Mutfağa gidip kendime bir kupa kahve yaptıktan sonra yatana kadar çalışmaya devam ettim. Artık kalan tek şey Burak'ın halledeceği kısımlardı.
Burakın o gece yanıma gelip reddetmemi söylemesinden sonra tüm düşüncelerim değişmişti. Kabul edecek olsam bile o andan sonra o teklifi kabul edip kuzeyin yardımı ile o şirketi kuramazdım. Burak'ın Yaptığı, söylediği her şey beni etkiliyordu. Hayatımı etkiliyordu, kararlarımı etkiliyordu, hareketlerimi, düşüncelerimi, duygularımı... her şeyimi etkiliyordu. Bu hiç mantıklı değildi! Kendi markamı kurup kendi hayatımı yönlendirmem gerekiyordu artık. Bu belkide Burak'tan son ricamdı. Onu artık hayatımdan çıkarmam gerekiyordu belki de?

*******************************************
Oy ve yorumları unutmayalııım😇💙

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now