10. Bölüm "DAVETSİZ MİSAFİR"

22.6K 975 71
                                    

Çağla Kösem

Elimin altındaki sıcaklığa yaklaştım. Dudağımda da aynı sıcaklık vardı. Ne bu sıcak böyle? Çok güzeldi amaaa. Ah başım! Gözlerimi açtım..Bu vücut?
Gözlerimi kocaman açtım, Yerimden sıçradım. Burak?! Dünkü olaylar gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Ah salak Çağla!
"Uyandın nihayet."
Utanarak yüzümü yine aynı yere gömdüm, gözlerimi kapattım. Bir dakika bu yaptığım çok daha saçmaydı!!!
"Üzerimden kalkmayacak mısın?"
"Hayır. Yüzüne bakamam."
"Rahat uyudun mu bari?"
"E..evet. Sen?"
"Hayır uyumadım sen rahat rahat uyu diye." dedi.
"Ben.. özür dilerim. Gideyim de uyuyun siz."
Yattığım yerden kalkmak için hamle yaptığım gibi kendimi yeniden onun kollarında buldum.
"Sizli bizli mi olduk yine?" dedi.
"Burak ne yapıyorsun?"
"Bana uyku borçlusun." dedi ve arkamdan bana sarılarak kendine çekti. Bir süre durduktan sonra önümü ona doğru döndüm, bu sefer de belimden çekip kendine yasladı.
"Çok rahatsız ettim mi seni?"
"Beni rahatsız etmiyorsun, aksine..." dedi kapalı olan gözlerini açarak. "Seninleyken huzurlu hissediyorum çağla." Gözlerini yeniden kapadı. Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım. "Ben..."
Nefes alışından uyuduğunu anlamıştım. Üzerinde hiç bir şey yoktu, sadece eşofmanı vardı. İkindi vaktine kadar uyumuştu. Uyandığında başını kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı.
"Günaydın." diyerek gülümsedi. Telefonuma gelen mesajla ayağa kalktım. Mesajlara bakarken Burcu'dan gelenlere hızla göz attım

Gönderen: Burcu
Akşam seninle görüşücez çağla hanım ;)

Gönderen: Babam
Yemeği unutmadın umarım akşam 7'de alayım mı seni?

Ah! Yemek tamamen akılımdan çıkmıştı. Burak'a döndüm. "Benim artık gitmem lazım."
Şüpheyle baktı "Nereye?"
"Babama akşam yemeği için sözüm var." dedim.
"Tamam. Ben seni bırakırım."
"Ge..gerek yok. Dünden beri yeterinde zahmet verdim zaten..."
"Sormadım çağla."
O an yarı çıplak olduğum aklıma geldi kıpkırmızı olmuştum. Üzerimde ona ait olan tişörte baktım.
"Kıyafetim nerde?"
Bir şey söylemeden kalkıp hızlıca elbisemi getirdi. Giyinmem için de çıktı, sanki gerek vardı. Dün her yerimi görmüştü yine de düşünceliydi.
Kot pantolon ve gri tişörtünü giymiş karşımda duruyordu bile.
"Evine mi bırakayım direkt mi geçeceksin?"
"Eve gitmem lazım." dedim üzerimdeki abartılı elbiseyi göstererek. Elbiseye bakınca kaşlarını çatıp direksiyondaki ellerinin kasıldığını fark etmiştim. Ah Çağla! Ben olsam bende sinirlenirdim. Rezillik! Adamın evinde kalmıştın, yarı çıplak bir halde yatağından kalkmıştın, uykusundan etmiştin.. ne dese hakkı vardı ve senin hiç bir şey demeye hakkın yoktu.
Yolu tarif ettim ve yol boyunca da konuşmadık. Anlaşılan yaşananlardan bayağı rahatsız olmuştu ama bir şey de söyleyemiyordu çünkü kendisi sorumluydu. Tamam, benim sarhoş olup beni evine getirmesi benim sorumluluğumdaydı ama sabahtan bu vakte kadar olan o kısım onun sorumluluğundaydı.
"Burası mı?"
"Evet."
Etrafa bakındı. "Güzel bir yermiş."
"Bıraktığın için teşekkür ederim, dün için de.."
Sıcacık gülümsemesi ile derin bir şekilde baktı "Dün çok güzeldi Çağla. Bugün de öyle."
Az önce öfkeli ve umursamazdı şimdi niye böyleydi? Afallayıp gözlerimi kaçırarak arabadan indim. "Yarın görüşürüz." dedim ve kapıyı kapattım. Hızla eve girip odama koştum. Kendimi hemen duşa attım. Yarım saat kadar sonra hazırlanmaya başladım. Siyah pantolonumun üzerine beyaz çiçekli yeşil bluzumu giydim. Beyaz stilettolarımı da giyip saçımı at kuyruğu yaptım. Hava güzeldi ne de olsa. Korna sesiyle çantamı da alıp bahçeye indim.
"Merhaba baba." Arabaya binip kısa bir kucaklaşmadan sonra her zaman gittiğimiz restoranda gittik. Burcu'ya geç geleceğimi mesaj attım, siparişleri verdik.
"Nasılsın Çağlacığım?"
"Çalışıyorum, yoğunum bu aralar."
"Yeni şirkete girmişsin."
"Evet."
"Annenle görüşüyor musun?"
"Çok nadir."
"Evlenmiş."
"Evet baba. Evli değil nihayetinde."
"doğru. Aslına bakarsan bende bir şey söyleyecektim..."
"Evet?"
"Kızım benim de birlikte olduğum biri var, tanışalı çok olmadı ama bil istedim."
"Mutluluklar."
"Bir şey daha var.."
O an telefonum çaldı.
"Affedersin."
Masadan kalkıp ilerledim.
"Alo?"
"Burcu Şahin'i tanıyor musunuz?"
Hatta kalın ve gür bir erkek sesi vardı. N'oluyor???
"Evet siz kimsiniz?"
"Karakoldan arıyoruz."

*

"Bende diyordum bu hafta ne eksik hayatımızda? Aaa evet karakolluk olmadığımız kalmıştı bir haftayı da es geçme aman Burcu!"
"Kızım bişi yapmadım diyorum."
"Tabi ki! Adama bıçakla yürümek nedir Ya manyak mısın sen?! Müşterin o senin!"
"pasta istiyor ÇÖK ŞÖKÖRLÖ BÖ, içecek istiyor ÇÖK SÖĞÖK BÖ... kaç kere gittim gittim geldim en sonunda pizzanın boyutuna laf etti bıçağı getirdim masaya sapladım kendin ayarla dedim bu yani!"
"Of Burcu !!!"
"Ne kızıyorsun 2 hafta önce de sen burdaydın hatırlatırım."

Gecenin bu vaktinde karakolluk olmamız yetmiyormuş gibi Burcu karakolda adamın üzerine atlamıştı bir de onunla uğraşmıştık, en sonunda da karakoldan kovulmuştuk. Sürekli orda yatıp kalktığımız için malum herkes bizi tanıyordu. Yetmezmiş gibi taksiler de durmamıştı. Bugün neden her şey üst üste geliyordu?? Eve gitmemiz tam bir buçuk saat sürmüştü eve gelince Burcu salona geçip televizyonun başına kurulmuştu. Üzerimi değişmeye üşenip kıyafetlerimle burcunun yanına oturmuştum. "Patlamış mısır?" diye gülümseyerek Burcu yerinden kalktı. Güzel bir film açıp izlemeye başlamıştık filmi başlatacakken zil çalmıştı.
"Ben bakarım." Kapıyı açınca karşımda gördüğüm kişiye bakıp kalakalmıştım.
"B..Burak?"
"Habersiz geldim bu saatte kusura bakma."
"Sorun değil de.. bir şey mi oldu?"
Elini ensesine koydu mahçup bir şekilde gülümsedi. Elindeki fları uzattı. "Bunu bende unutmuşsun.."
"Ah, Flarım. Teşekkür ederim gerek yoktu buraya kadar gelmene..."
"Sorun değil."
Bir kaç saniye birbirimize baktık sonra kendime geldim. Bu adamla konuşurken bir şeyler oluyordu bana. Bilincimi kaybediyordum resmen!
"İçeri gelmek ister misin?"
"Aras aşağıda bekliyor." diyordu ki Aras kolunu Burak'ın omzuna atıp ikimize baktı. Burcu "Çağla gelen kimmiş??" dedi ve elindeki patlamış mısır kovasından aldığı Mısırı ağzına götürürken gözlerini bölerterek kapıya baktı.
Aras gözlerini Burcu'ya çevirdi, derin bir iç çekerek "Patlamış mısır mı o??" diyerek beni ezerek eve girdi. "AYAKKABILAR!" diye arkasından bağırdım. Aynı hızda geri dönüp ayakkabılarını çıkarıp tekrar içeri girdi. Burak "LAN?!" diyerek Arası tutmaya çalışmıştı ama Aras çoktan içerdeydi bile. Burak tekrar bana bakarak az önceki gülümsemesi ile baktı. Güldüm ve içeri gelmesi için kenara çekildim.
Eve girip etrafa göz attı. O arada ben mısır için birbirini yiyen burculara bakıyordum. Burcu arasın elindeki kovayı kapmak için mükemmel kıvrak bir hareketle üzerine atladı. İkisi birlikte yere düşünce aynı anda "ATEŞKES!" diye bağırdılar. Koltuğa yayılıp Mısır'ı ortalarına koydular. Ağzım açık onları izliyordum. Burak'ın bakışlarını üzerimde hissedince ona döndüm. Ellerini 'tanımıyorum ben' derce kaldırdı. Gülerek mutfağa gidip aburcubur dolabını boşaltıp salona götürdüm. Burcuyla Aras gözlerini kısıp birbirlerine bakınca yakınlarından hemen çekilmeye karar verdim Burak'ın yanına oturdum. Filmi izlerken arasla burcunun ağzı şapırtısı dışında hiç ses yoktu. Film sarmayınca kimseyi rahatsız etmeden salonun sağında, koltukların hemen çaprazında bulunan balkonu sessizce açıp çıktım. Saatlerdir telefonumu kontrol etmemiştim bir
Sürü mesaj birikmişti ama bir tanesi başımdan aşağıya kaynar sular dökülmesini sağlamıştı.

Gönderen: Babam
Çağla bugün yemekte söyleyecektim ama sen acil çıkınca fırsat olmadı. Ben gidiyorum Çağla gelmemek üzere.
Özür dilerim.

Telefondan kaç kere aramıştım ama hat iptal edilmişti. Ve yeniden tek başıma kalmıştım. Resmen terk edilmiştim. Annemle ayda yılda bir görüşüyorduk ki onun da umurunda değildim, babamda yeniden çekip gitmişti yıllar önce olduğu gibi. Gözlerim yanıyordu, telefonu yere fırlattım. Daha fazla tutamadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu sanki. Hızla içeri girip kapıyı hışımla açıp dışarı çıktım. Şarıl şarıl yağan yağmuru umursamadan yürüdüm, nereye gittiğimi umursamadan sadece yürüdüm...

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now