15. Bölüm "ÇİZİM"

19.1K 835 25
                                    

Herkese hayırlı bayramlar diliyorum...
🥰

Sabah erkenden kalkıp duşa girdim. Saçlarımı tost yapıp güzel bir kot ve salaş bir tişört geçirdim üzerime. Kamptan iki gün önce yol yorgunu bir şekilde eve girdiğimde kendimi yatağa atıp öğlene kadar uyumuştum. Hafta sonunu, uyuyarak ve uyandığım zaman da çizim yaparak geçmişti. Bugün herkes çizimleri teslim edecekti ve çizimlerime her zamankinden çok daha fazla güveniyordum. Bu ihalenin alınması gerekiyordu. Burak için çok önemli bir ihaleydi. Çantamı alıp Burcu'ya minik bir öpücük vererek evden çıktım. Taksiciye Burak'ın evini tarif ettikten sonra kulaklığımı taktım. Bahçıvan bahçede çiçeklerle uğraşıyordu.
"Günaydın Fikret amca!"
"Günaydın güzel kızım."
"Domateslerimi getirdin mi Fikret amca biliyorsun Burak bey hazretlerinin takıntısı var!"
"Buz dolabındalar." dedi göbeğini tuta tuta gülerken.
"Kolay gelsin o zaman sanaa."
"Saol yavrum."
Bahçeden mutfağa girip mutfak önlüğümü giydim. Ellerimi güzelce yıkayıp güzel bir kaşarlı omlet yaptım. Domatesleri ve kalan şeyleri de tabağa koyup ıspanak ve maydonoz karışımı iğrenç karışımı da masaya koyduktan sonra kirlettiğim yerleri temizlemeye koyuldum.
"Günaydın."
Arkamda birden beliren Burak'ın sesiyle yerimden sıçradım.
"İnsan biraz ses yapar!"
Gülerek "Seni korkutmak istememiştim." dedi.
"Kahvaltınız hazır beyfendi."
"Teşekkür ederim hanımefendi."
Bir koşu çantamdaki ajandayı alıp yapılacaklar listesine baktım.
"Çizimleri bugün istemiştiniz, ımm üst kat için tadilat çalışmaları var, öğleden sonra toplantınız var.. hah! Bir de akşam yemeğiniz varmış.."
Elindeki çatalı kenara bıraktı. "İş mi konuşacağız?"
"Evet. Ne konuşacağız başka?"
Aniden elini belime koyarak kucağına oturturken "Kamptan sonra hiç konuşamadık..." dedi.
Gözlerimi kocaman açarak "Burak ne yapıyorsun?? Biri görecek!"
"Görsün. Ayrıca kendi evimde kim bizi görüp ne diyecek?"
"Geç kalacağız çok iş var! Hadiii." diyerek üzerinden kalktım. Kahvaltısını bitirip giyinmek için odaya gitti. Gömleğini ve pantolonunu giyip yan tarafa geçti
"Siyah kıravatımı verir misin lütfen." 
Uzattığı elini umursamadan Kıravatı çekmeceden çıkarıp gömleğinin yakasını kaldırıp bağladım. Sıcacık gözlerle bakıp gülümsedi. Yanağına minik bir buse kondurup odadan çıktım.

*

"Günaydın arkadaşlar! Ceren çizimleri getir lütfen!"
Ceren elinde bir tomar kağıtla odaya doğru koşmaya başladı.
"Yardım edeyim.." diyerek kağıtların bir kısmını da ben aldım.

Şirkette sabahtan akşama kadar koşuşturma vardı. Herkes bir şeylerle ilgileniyordu. Çizimleri sabahtan üretilmesi için göndermiştik bile. Akşama ayakkabılar elimizde olacaktı. Burak basamakların olduğu kışıma ilerleyip iki üç basamak çıkarak insanların dikkatini çekmeye çalışmıştı.
"Arkadaşlar hepinizin eline emeğine sağlık. Yarın büyük gün hepiniz dinlenmek için evlerinize gidebilirsiniz." dedi ve gözleri bir şeyleri ararca etrafa bakındı. "Aras, Öykü, Ceren, Cüneyt ve Çağla odama lütfen."

"Ne demek çizimler yeterli değil?!" Öykü oturduğu yerden sinirle kalktı. "Burak bunca zaman ne yaptınız peki?! Bu ikisini neden alınız buraya o zaman?! Otursunlar diye mi?! Kusura bakmayın ama şirketin yarısını vermeye hiç niyetim yok!"
Burak yaslandığı masadan doğruldu. "Çizimler gayet güzel Öykü, demeye çalıştığım şey Kuzey'in tasarımları. Onun ki de bizimki kadar iyi olmasaydı bu ihaleye girmez, risk almazdı o herif. Demek ki çizimlerine o kadar güveniyor ki bizi karşısına aldı."
Aras boşluğa bakan gözlerini kapatıp başını koltuğa yaslayarak "Burak çıkar ağzındaki baklayı artık. Bittik mi Yani?"
"Ben asla pes etmem. Yedek tasarım yapacağız."
"İmkansız, sadece bir kaç saatte yeni çizimleri oluşturamayız. Oluşturduk diyelim üretilmesi için de yeterli süremiz yok." dedi Jün.
"İmkansızı başaracağız bugün o zaman. En azından deneyeceğiz." dedi Burak.
"Bütçe bende" dedi Aras.
"Kumaşlar, deriler, malzemeler.. bende" dedi Öykü göz devirerek.
"Fabrikayla konuşmaya gideyim kapatmasınlar, üretim kısmı bende" dedi Jün.
Burak'a bakarak "Tasarım bizde." dedim.
"Haydi işe koyulalım."
Öykü ne olur ne olmaz diye bir sürü yeni model deri getirtmişti. Yarım saat içinde elimize ulaşmıştı. Şanslı günümüzdeydik.
"Burak bütçe biraz sıkışık ama halledebilirim." dedi Aras elinde telefonu ile. Bakışlarını öykünün masasına çevirdi "Öykü bu kadar deri neden burda?? Bütçeyi görmüyor musun?!"
"Aman ne var abartma! Kozmetik kısmından da ayarlayabiliriz bütçeyi!"
"O kadar maddiyatı ayarlayabileceksen bizlik sıkıntı yok."
Burak "Tartışmayı kesin artık. Ayarlarız bütçeyi bir şekilde yeter ki yedek parçalar hazır olsun! Çağla Cüneyt'i arar mısın ayarlamış mı?"
"Tabi."
Telefonumu çıkardığımda Burcu'dan cevapsız arama olduğunu görünce hemen aradım.
"Burcu?"
"Aras aramıştı ondan aradım kuzum."
"Aras beyle ne işin vardı ki?"
"Sizin şirkette mimari bir kısım varmış tadilat mı ne.."
"Evet?"
"Konu açılmıştı söylemiştim bende mimarlık okuduğumu. Müsaitse geleyim diye aramıştım."
Aras beyle bakıştık telefonu elimden aldı. "Burcu kusura bakma çok yoğunuz açamadım telefonu.. Yarın sabah uygun musun?
Tamam süper. Hoşçakal."
Jün'ü de arayıp işleri hallettiğini öğrenince derin bir nefes aldım.
Gece geç saate kadar çizimlerle uğraştık. Nihayet bitirince fabrikaya derilerle birlikte yolladık.
"Cüneyt yarın sen alıyorsun ayakkabıları." dedi Burak.
"Tamam Burak bey."
"Ben çok yoruldum izinizle eve gideyim artık. Burak sen bırakabilir misin beni?" dedi öykü.
"Ben biraz daha burdayım Öykü. Aras bıraksın?" diye sorarca Arasa baktı.
"Yolumun üstü. Hadi gidelim öykü."
"İyi akşamlar Öykü hanım." dedim imalı bir gülümseme ile.
"Sana da canım." dedi. İtici şey!
"İyi geceler Burak bey, Çağla."
"İyi geceler Cüneyt çok teşekkür ederim." dedi Burak minnetle bakarak.
Tebessüm ederek başını eğip arsaların peşinden gitti. Saçımdaki kalemi çıkarıp saçlarımı serbest bıraktım.
"Acıktın mı?" dedi Burak.
"Hemde nasıl!!"
Elimi tutarak ayağa kaldırdı. "Gel bakalım seni favori yerime götüreyim."
"Burak saat gecenin 1'i. Nere açık olur bu saatte??"
"7/24 açık olur orası." dedi.

*

Arabadan inip sahil kenarının civarında minik bir kafe gibi bir yere girdik. Kokoreççiye gelmiştik. Bu saatte bile tıklım tıklım doluydu.
"Sever misin?" diye merakla sordu.
"BAYILIRIM!" dedim dudağımı ısırarak. Dudağıma minik bir öpücük bıraktı ve gülerek köşedeki masaya sürükledi. İnce yapılı, saçlarına ak düşmüş yaşlı amca buraya bakarak işini bırakıp koşarak geldi.
"Hoşgeldin Burak Bey oğlum." dedi gözleri gülen adam.
"Hasan usta, beyleri bıraktık sanıyordum?" dedi hafif kızarak.
"Alışkanlık işte.." dedi. Gözlerini bana çevirdi "Bu güzeller güzeli kızımız da kim?" dedi imalı imalı.
"Çağla. Kız arkadaşım." diye tanıttı beni.
"Memnun oldum." dedim gülümseyerek.
"Demek senin neşeni bu güzel kıza borçuyuz?" dedi gülerek.
Burak gözlerime bakarak "Öyle." dedi.
Gözlerini Hasan amcaya çevirdi "Her zamankinden iki tane." dedi.

"Sence kazanacak mıyız?" dedim kokoreçimi bir yandan mideye indirirken.
"Bilemiyorum çağla. O adamdan korkulması gerektiğini yıllar önce anladım."

Yemeğimizi yedikten sonra hesabı ödeyip arabaya geçtik.
"Sahilde oturmak ister misin?" diye sordu.
"Olur."

Arabayı kenara park etti. Suratı asıktı. Direksiyondaki eline uzandım. "Elimizden geleni yaptık Burak, hepimiz. Endişelenme bu kadar lütfen."
"Yıllarımı verdim Çağla bu işe. Müşterilerin çoğunu Kuzey yüzünden kaybettim. Şimdi de şirket söz konusu... Dedim size, bu seferki bir kumar oyunu ve rakip güçlü."
Bir şey diyemiyordum adam sonuna kadar haklıydı. Yanağını minik bir öpücük bıraktım. Arabadan indik. Ayakkabılarımızı çıkarıp kumsalda gezinmeye başladık. Hafif bir meltem saçlarımla dans ediyordu.
"Çağla?"
"Efendim?"
"Seni seviyorum."
Kalbim resmen göğüs kafesinden çıkmak isterce hırsla çarpıyordu. Bana her dokunduğunda, her baktığında, her konuştuğunda... Kendimi şanslı hissediyordum çünkü böylesine bir adam beni seviyordu, çok şanslıydım çünkü sert mizaçlı olmasına rağmen içinde bir çocuk barındırdığını görebiliyordum, çok şanslıydım çünkü bu adama aşık olmuştum.
"Bende seni seviyorum."

Yeni AsistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin