26. Bölüm "DOĞRULUK MU CESARETLİK Mİ?"

12.6K 614 26
                                    

Burak arkasına yaslanıp bacağını diğer bacağının üzerine attı. "Ben oynamam." dedi.
Kaşlarımı çattım "Neden, korktun mu?" dedim.
"Ben mi? Ne münasebet?"
"O zaman doğruluk mu cesaretlik mi?" dedim sinsice gülümseyerek.
"Doğruluk."
"Beni bıraktığın zaman canın yandı mı?" dedim. Birden neden böyle bir soru sorduğumu bilmiyordum.
"Çağla bunu bu ortamda..." dedi ve Burcu sözünü keserek "Yabancı yok. Oyunbozanlık yapma." dedi.
Derin bir nefes aldı "Evet."
Aras "Tamam şimdi sıra sende, istediğine sorabilirsin." dedi.
"Doğruluk mu cesaretlik mi?" Dedi bana sorarak.
"Doğruluk."
"Şu.. Kuzey... ne ayak?" dedi.
"Sadece arkadaştık. Bugün veda etmeye geldi, gidiyormuş."
Gözlerindeki mutluluk tarif edilemezdi. Utanmasa kalkıp oynayacaktı.
Sıra bendeydi. Pislik yapma zamanı!
"Arascığım?"
"Doğruluk demeye korkuyorum ama cesaretten daha da korkuyorum... sor bakalım." dedi.
"Burcuyla siz... ne ayak?" dedim Burak'ı taklit ederek.
"Biz..." dedi ve sustu. "Aslında bu sorunun cevabını bende çok merak ediyorum. İzninizle..." diyerek yanında oturan Burcu'ya döndü. "Beni ne olarak görüyorsun, hayatındaki yerimi merak ediyorum." dedi.
Burcunun yanakları al al oldu. "Şey..."
Aras gülümseyerek "Ben cevabımı aldım." dedi ve yerinden kalkıp burcunun elini bir hamlede tutup Burcu'yu kaldırdı. "Size iyi geceler." dedi, Burcu'yu belinden tutup dışarı götürdü.
"Az önce ne oldu?" dedim şaşkınlıkla. Ağzım gerçekten açık kalmıştı.
"Yeni bir aşk doğdu sanırım." dedi sırıtarak.
Gözlerimi kırpıştırarak kendime geldim. Burak derin bakışlarıyla bana bakıyordu. Elini başına koyarak "Doğruluk mu cesaretlik mi?" dedi.
"Ama gittiler." dedim.
"Olsun. Sadece seni merak ettiğim için benim için bir şey değişmedi." dedi.
"Bugün biraz fazla mı açık sözlüsün acaba?" dedim.
Omuz silkti.
"Doğruluk" dedim.
"En büyük korkun ne ?" dedi.
"Yalnız kalmak, terk edilmek... sanırım." dedim.
"Bu korkuyu sana bir daha yaşatmayacağım Çağla." dedi.
"Ya senin?" dedim merakla.
"Sensiz kalmak." dedi ve devam etti "Bana sakın bir daha arkanı dönme." dedi.
İstifamı verdiğim gün gözümün önüne gelmişti. Arkamı dönüp çekip gitmiştim.
Başımı sallayarak onayladım.
"Seni ilk gördüğüm gün gibisin, yeşillerin içinde." dedi.
Garson siparişleri getirdi. "Şaraplar iptal." dedi Burak.
"Başka bir şey?" dedi garson.
"Teşekkürler."
Sıcak salepimden bir yudum alarak Burak'a döndüm. "Bir ilişkimiz vardı ama oysaki birbirimizi neredeyse hiç tanımamışız." dedim.
"Tanırız." dedi gülümseyerek.
"Doğruluk mu cesaretlik mi?" dedim.
Bir süre düşündü "Cesaret." dedi.
"Yarın yapacağın şeyi söyleyeceğim." dedim. Aklımda süper bir plan vardı.
Sorarca baktı gülümseyerek omuz silktim.

Saleplerimizi içtikten sonra Burak beni eve kadar bıraktı.
"Üşüme, yeni iyileştin. Bir şey olursa hemen beni ara." dedi.
"Tamam."
Elini hafifçe yanağımda gezdirdi ve çekti "İyi geceler." dedi.
"İyi geceler." dedim, arabadan indim.
Eve girip hızlıca duşa girdim, güzelce ısındım. Kafamı yastığa koyduğumda salak gibi gülümsüyordum.
Onu çok özlemiştim...

Sabah burcunun horultusuyla uyandım. Parmak uçlarımda kalkıp sessizce elimi yüzümü yıkadım. Mutfaktan sürahiyi alıp yarısına kadar doldurdum, tekrar parmak uçlarımda sessizce odaya girdim. Yılların intikamını alma zamanı gelmişti!!!
3,2,1!
Sürahinin tamamını tek seferde burcunun yüzüne döktüm. Burcu yattığı yerden zıplayarak yere düştü. Yatak sırılsıklam olmuştu!
"NE HALT ETTİĞİNİ SANIYORSUN SEN GERİZEKALI!"
Kahkahalarımın arasından zar zor konuşmayı başarabilmiştim. "Günaydın!"
"Sayende karardı!" dedi. Gözlerini ovuşturdu, yatağa baktı. "Burayı beni öldür gene de temizlemem. Sen döktün sen toplayacaksın."
"Hiiiiç kusura bakma." dedim koşarak odadan çıktım.
Burcu duş alıp mutfağa yardıma geldi.
"Aferin kız! Mutfağı yakmamışsın." dedi.
Göz devirerek cevap verdim. Tostları tabağa koyup masaya geçtim.
"Anlat bakalım." dedim merakla.
"Neyi?"
"Arasla diyorum..."
"Beni öptü."
"NE?!" dedim çığlık atarak. "Yani...siz..ikiniz..."
"Galiba öyle bir şey." dedi utanarak.
Kahkaha atarak "Kızım daha dün kavgalı olduğun adamla aşk yaşıyorsun, ne dengesizsin Ya sen?!" dedim.
"Ya siz?"
"Ne biz?"
"Burak'la sen, ne yaptınız bizden sonra?"
"Oyuna devam ettik birazcık. Sonra kalktık beni eve bıraktı." dedim.
"Ne? Bu kadar mı?" dedi gözlerini kocaman açarak.
"Ne bekliyordun? Nikah masasına gitmemizi mi?" dedim.
"İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz, niye uzatıyorsunuz?" dedi.
Bu soru gerçekten çok mantıklı ama benim için cevap vermesi bir o kadar da zordu...
Burak'la tanışmam bile çok enteresandı. Onu ilk görmem de öyle... Patronum olduğunu öğrendiğim zaman zaten küçük dilimi yutmuştum. Bir kaç hafta sonra birbirimize olan duygularımız değişmişti ve kaşla göz arasında sevgili gibi bişey olmuştuk. Gerçi sevgililik de denmezdi. Anlık şeylerdi açıkcası. Bir kaç gün sonra hayatımın en acı dönemini yaşamıştım, bunu bana Burak yaşatmıştı. Her şey alt üst olmuştu. Sevdiğim veya sevdiğimi sandığım adam bana arkasını dönmüştü sadece o değil! Herkes dönmüştü! Meltem ve Cüneyt hariç şirketteki herkes.
En son da ben Burak'ı terk etmiştim. Kendimi kanıtlayıp onun bana arkasını döndüğü gibi bende ona arkamı dönmüştüm. Aynı acıyı yaşasın istemiştim. Acı çekeceği bile muammaydı ama sadece yapmak istemiştim ve yapmıştım da...
Benim yokluğumda şirketteki çoğu şey değişmişti; Çalışanlar, şirketin dekorasyonu, renkler... hemen hemen her şey. Öykü butik açıp istifa etmişti, çalışanlar çıkarılmış daha iyi yerlerden mezun olanlar alınmıştı, ki bence bu çok yanlıştı, ardımda hiç bir şey kalmamıştı kısacası.
Geri döndüğüm zaman yabancı hissetmiş miydim? Evet. Burak'ı görmek istemiş miydim? İçten içe evet ama korkmuştum, kırgındım.. ama onu görünce içimde solan bir çiçek geri açmıştı, sanki suyun altında tuttuğum nefesi bırakmışçasına rahatlamıştım, en sevdiğim kokuyu koklarmışçasına huzur bulmuştum... O bana huzur veriyordu.
"Uzatacağım kim söyledi?" diyerek masadan kalktım.
"Nereye??"
"Çıkmam lazım, akşam anlatırım." diyerek odaya giyinmeye çıktım.
Siyah kotumla krem rengi bir kazak geçirip tüylü botumu ayağıma geçiriverdim. Saçlarımı dağınık gelişi güzel toplayıp odadan fırladım.
"Senin hurdayı alıyorum." dedim montumu giyerken.
"Hurda değil o tabii haberin bile yok... araba sağlam. Arasınkinin parasını öderken kendiminkini de yaptırttım." dedi.
"İşte buna sevindim." dedim.

Arabaya binip teknelerin kiralandığı yere gittim. Ücretini ödeyip tekrar arabaya atladım. Burak'ın evinin önüne gidip kapının önüne park ettim. Telefonu çıkarıp Burak'ı aradım.

Burak Aranıyor...

'"Çağla?"
"Burak hemen aşağı in çok acil!" dedim telaşlı bir sesle.
"Ne oluyor?!" dedi panikleyerek.
"Açıklayacak zaman yok! Eline geçen ilk şeyi giy hemen aşağı in! Hava soğuk montunu da al!" diyerek telefonu yüzüne kapattım.

Çok fenaydım gerçekten! Kim bilir şu an nasıl korkmuştur. Aradan 3 dakika geçmeden Burak fırlayarak kapının önüne çıktı. Kot pantolon siyah kazak ve montu ile her zamanki gibi mükemmel görünüyordu. Çuval giyse adama yakışırdı ya... Kornaya basarak gelmesini işaret ettim. Arabaya binip korkan gözleriyle bana bakıyordu.
"N'oluyor?!" dedi.
Sinsi sinsi gülümsedim "Seni kaçırıyorum." dedim.
"Ne?"
Cevap vermeden gazladım. Yol boyu meraklı ve hafif tedirgin bakışlarla bana bakmıştı.
"Nereye gidiyoruz bari onu söyle!" dedi.
"Dün doğruluk mu cesaretlik mi dediğim zaman cesaretliği seçmiştin... şimdi cesarete götürüyorum seni." dedim.
"Bir şey anladıysam ne olayım."
Teknelerin olduğu yerin yan tarafındaki ara sokağa park edip arabadan indim. Burak'ın kapısını açıp inmesini bekledim.
"Sen ciddisin." dedi.
"Oyun oynadığımı mı sanıyordun?" dedim.
"EVET!" dedi.
Kenara çekilip inmesi için bekledim. İndiğinde arabayı kitledim.
"Gel." dedim. Sokağın karşısına geçip köprüden geçerek teknelerin olduğu yere geldik.
"Hoş geldiniz çağla hanım." dedi kaptan.
"Hoşbulduk." dedim ve Burak'a döndüm.
Gözlerinde küçücük bir çocuk gördüğüme yemin edebilirdim. Korkuyordu. Elini tutup bana bakması için diğer elimi yüzüne koydum.
Gülümseyerek "Uzun zamandır denize açılmadığını söylemiştin. Şimdi cesaret zamanı." dedim.
"Çağla..."
"Gel." dedim. Tekneye bir adım atıp çıktım. Burak da peşimden geldi. "Bunu bana yaptırdığına inanamıyorum." dedi.
Kaptan motoru çalıştırınca etrafı bir gürültü kapladı. Köşeye oturup hareket etmeyi bekledik.
"Ve işte gidiyoruz." dedim gülümseyerek.
Yolculuk boyunca Burak bir yandan hüzünlü ama bir yandan da hiç olmadığı kadar mutluydu ve yol boyunca elimi hiç bırakmamıştı. Sanki benim de bırakmamam için sımsıkı tutmuştu. Ben onu izlerken o da denize bakıyordu. Başını çevirip bana baktı.
Elimi bırakıp beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.
"Geçirdiğim en güzel Cumartesiydi." dedi ve hafifçe geri çekildi. "Sen olmasaydın bunu asla yapamazdım." dedi.

Tekne limana ulaşınca kaptan inmemize yardım etti. Arabanın yanına gidene kadar da elimi yine bırakmadı. Elimize baktığımda gülerek serbest olan eliyle saçımı düzeltti.
"Bu eli bir daha bırakacağımı sanıyorsan çok yanlıyorsun." dedi.
Gözlerinin içine bakarak "Bırakma zaten." dedim.

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now