12. Bölüm "KAMP"

22.7K 941 52
                                    

Bu beklenmedik öpücük karşısında hiç bir tepki verememiştim. Karşılık vermiştim öpücüğe ama birkaç saniye kadardı. Dudaklarını geri çektiğinde gözlerimi bir müddet sonra açabilmiştim ancak. Gözlerini gözlerime sabitlemiş, sadece bakıyordu. Dudaklarının hafiften titrediğini fark ettiğimde çenesinin gerilmişti. Bir şey söylemeye çalışmıştım ama nafileydi.
"Hiç bir şey söyleme." dedi ifadesiz bir suratla. Az önce beni öpen adam birden bambaşka biri olmuştu sanki afallayarak gözlerimi kırpıştırdım.
"Gidelim mi artık?"
Başımı sallayarak onayladım. Yol boyunca bir kelime bile etmemişti. Her hangi bir şey söyleseydi belki de rahatlayacaktım? Evin önüne geldiğimizde çantamı alıp kapıyı açtım. Tekrar yüzümü ona çevirerek "Yarın kampa gelecek misin?" dedim.
Bir elini direksiyondan indirip vücudunu bana doğru çevirirdi. "Gelmezsem Aras evimi basar ve zorla götürür." dedi göz devirerek. "Ayrıca orda olmam lazım patron olarak."
"Haklısın." Hafifçe gülümsedim ve onaylayacak başımı salladım. Gözlerimi kaçırarak "İyi geceler." dedim.
Başını sallayarak başını çevirdi. Eve girdiğimde Burcu uzanmış çekirdek çitliyordu. En sevdiği programı izlediği için bakmadan selam verip geçiştirmişti. Odaya geçip kapıyı kapattım, üzerimi değiştirip yatağıma oturdum. Ne yaşamıştım ben az önce? Çizimlerine, tasarımına, kariyerine hayranlık duyduğum adam beni öpmüştü! Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Kafam allak bullak olmuştu resmen. Beni öpmüştü ve sonra hiç bir şey olmamış gibi sessiz kalmıştı. Amacı neydi? Tamam magazin haberlerinde bir zamanlar çapkın olduğunu yazan yerler yok değildi ama bu şekilde bahsetmemişlerdi. Beni kullanmaya mı çalışıyordu yoksa?! Akıllı ol Çağla sen öyle bir kız değilsin ayrıca o senin patronun! İşine odaklan sadece! Evet aynen böyle yapmalıydım. Ayağa kalkıp kilerden orta boy valizimi çıkarmaya gittim.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
Burcu elini kapıya koymuş tuhaf tuhaf bana bakıyordu.
"Bir kaç günlüğüne yokum, işle alakalı." derken bir yandan da valizi çıkarmaya çalışıyordum.
"Hıhı! Eminim öyledir."
"Bu imanın altına ne vardı kuzucuğum?"
"Ben bilmem Burak bilir." diyerek bir kahkaha patlattı.
"Ha ha! Aman ne komik! O benim yalnızca patronum ve öyle kalacak."
"Bir şey demedim." diyerek göz kırptı.
Valizi alıp odama geçtik. Burcu dolabımda ne var ne yok aşağı indirdi.
"Nereye gidiyormuşsunuz?"
"Bilmiyorum sadece sıcak dediler. Kamp yapılacakmış."
Kısa kollu tişörtleri koymak için elimi uzattığımda Burcu elime vurarak beni uzaklaştırdı.
"Tabi ki bunları götürmeyeceksin! Çekil kenara!"
"Neyi var bunların!"
Saatlerce kıyafet kavgası yaptıktan sonra nihayet orta yolu bulmuştuk. Elbiseleri tek tek valize koyduk. Benim isteğim üzerine kot şortlar ve bir kaç tane de askılı salaş tişört koyduk. Spor ayakkabı, topuklu ayakkabı ve bilekten sarmalı sandaletimi de koyduktan sonra gerekli kalan şeyleri de içini tıkıp valizi kaldırdık.
"Mayo koymadık!" diyerek valizi tekrar açtı Burcu.
"Yüzme bilmediğimi biliyorsun."
"Olsun. Ne olur ne olmaz dursun." diyerek beyaz mayomu de bir kenara sıkıştırdı. Valizi kapatacakken Burak'ın verdiği yeşil mendil gözüme takıldı. "Bekle kapatma." diyerek valizi tekrar açtım mendili de içine attım.
"Tamam artık kapatabiliriz." diyerek valizi kapattı ve aniden valizi alıp koşarak uzaklaştı.
"Nereye götürüyorsun??"
İçerden bağırdı "SEN ŞİMDİ DURAMAZ İÇİNDEKİLERİ ÇIKARIRSIN! BENİM YANIMDA GÜVENDELER!" dedi.
Göz devirerek elimi başıma koydum. Telefonumu elime alıp gelen mesajları kontrol ettim.
Değerli Fabura çalışanları; Yarın ki düzenlenmiş olan kamp gezimiz için herkes sabah aynı saatte şirkette olacak. Ulaşım şirket tarafından karşılanacaktır.

*

Sabah erkenden kalkıp buz gibi bir duşa girdim. Saçımı havluya sardım ve gardropun önüne geçip ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Beyaz yazlık incecik bir elbiseyi üzerime geçirip spor ayakkabımı da giyip saçımı taramaya çalıştım. Duştan sonda saç tarama faaliyetinden nefret ediyordum. Saçımı düzleştirip makyaj yapmadan mutfağa geçtim.
"Erkencisin?"
"Sen bavuldaki kıyafetlerini çıkarma diye nöbetteyim." dedi Burcu. Beni baştan ayağa süzdü "Çok şirin olmuşsun." dedi. Gülerek yanağına minik bir öpücük bıraktım. "Ben yokken lütfen karakolluk olma. Bir kaç gün idare edebilirsin öyle değil mi?"
"Tamam seni bekleyebilirim sanırım." diyerek güldü.
Bir parça simit yiyip portakal suyunu kafama dikerek evden çıktım. Şirkete geldiğimde herkes bahçede oturmuş kalkış vaktini bekliyordu. Meltem ve Jün'ün olduğu yere geçtim.
"Günaydııın." diyerek Meltem boynuma sarıldı.
"Ne bu enerji?" diyerek güldüm.
"Ay çok güzel olacak Deniz, sahil, doğa.."
Jün, göz devirerek Meltem'in cümlesini tamamladı "Ve iş"
Meltem jünün omzuna vurarak "Çalışmaktan bu kadar nefret ederek nasıl bu şirkete alındın hiç anlamıyorum." dedi.
Onlar didişirken Burak ve Aras siyah spor arabadan konuşarak indiler. Aras bey beni görünce el sallayarak olduğum yere yürümeye başladı. Burak'la bir iki saniye göz göze geldik ama gözlerini başka bir yere, Öyküye çevirerek onun yanına gitti. Bu hareket neden beni öfkelendirmişti ki şimdi?
"Günaydın çağlacık."
"Günaydın." diyerek gülümsedim.
Kısık bir sesle"Arkadaşını da getirseydin keşke." dedi.
"Çok istiyorsanız hala evdedir alın gelin." dedim imalı bir sesle.
Utanarak elini ensesine koydu. Bu haline gülmemek için dudağımı ısırdım.
"Ben bi Burak'a bakayım o zaman.." dedi ve yanımdan uzaklaştı. Meltem durumu hemen anlamış ve göz kırpmıştı bile.
Otobüs şirketin önüne geldi ve tek tek valizleri bagaja yerleştirdiler. Tek tek otobüse binip yerleştik. Meltemle yan yana en arkalara doğru geçtik.
"Meltem cam kenarına geçsem olur mu? Uzun yolculuklar beni tutar da biraz.." dedim utanarak.
"Tabi ki minnoşum." diyerek güldü.
Öykünün bölümünde olanların sayısı çok azdı, 4-5 kadar kişi gelmişlerdi. Ön taraflara geçip grup şeklinde oturmuşlardı her zamanki gibi.
Aras hemen yan sırada bir ön tarafımızdaydı. Burak şoförle konuştuktan sonra Arasın yanına geçip oturdu. Şirkette hep smokin giyiyordu ve tam bir.. patron gibiydi işte ama şirket  dışındaki yerlerde apayrı biriydi sanki. Daha özgür ruhlu ama kendini kısıtlayan biriydi. İnsanların giyimleri onların kişiliklerini belirttiği hakkında bir yazı okumuştum. Burak'tan gözlerimi çekip kulaklığımı takarak gözlerimi yumdum. Yol boyu sadece şarkı dinledim. Yanımda bir hareketlenme hissedince gözümü ilk defa açtım. Burak yanıma oturmuş gözlerini kapatmıştı. Gözlerini açmadan "Uyuyorsun sanmıştım." dedi.
"Ha..hayır. Sadece.. öyle işte." Konuşamamıştım, içimden kendime küfredip başımı eğdim. O sırada telefonumu eline alıp şarkılarıma göz attı. Birini açtı, kulaklığın birini alıp kendi kuşağına takarak tekrar gözlerini kapattı.
"Zevklisin." dedi.
"Teşekkürler."
O sırada bize bakan öykü ile göz göze geldik.
"Öykü buraya bakıyor." dedim çekinerek.
"Baksın."
"Ne?" Şaşırarak suratına baktım.
"Garip bir durum yok. Şarkı dinliyoruz şurda. Şimdi susarsan eğer.. şarkı dinliyorum." dedi.
Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.
"Çift kişiliğin falan mı var senin?"
"Anlamadım?" dedi gözlerini açıp bakışlarını yüzüme çevirirken.
"Bir öylesin bir böyle.."
"Ben aynı benim Çağla?" dedi anlamamış bir surat ifadesiyle.
"Hayır değilsin."
"Açıkla."
"Soğuk davranıyorsun ve bir anda.. aynı zamanda da sıcak. Beni öptün ve bunu konuşmamız gerekiyor artık.." açıklamakta zorluk çeke çeke nihayet konuşabilmiştim.
"İlla konuşmamız mı gerekiyor?"
"Benim bildiğim insanlar konuşarak soru işaretlerini çözerler?" dedim gülerek.
"Yanında huzurlu hissediyorum Çağla. Gözlerine bakınca, sesini duyup o tatlı kahkahanı duyunca.. iyi hissediyorum Çağla. Yeterli mi bu senin için?"
Gözlerime kenetlediği gözlerine baktım. Bir şey demem gerekiyordu, o da bir şey dememi bekliyordu ama sadece susup gözlerimi kapatarak şarkıyı dinlemiştim. Şimdi de ben susmayı tercih etmiştim. Bir kaç saatin sonunda kalacağımız yere gelmiştik. Ahşaptan yapılmış yan yana dizilmiş, site şeklinde bir konaklama yerine gelmiştik. Burak son kez yüzüme baktı, kulaklığı çıkarıp otobüsten inerek otel çalışanlarının yanına gitti. Eşyalarımızı alıp oda arkadaşlarımızın yanına geçtik. Meltem fısıltıyla "Burak bey yanına geçince rahatsız etmek istemedim bende Aras beyin yanına geçtim." dedi.
"Sorun değil, bizde havadan Sudan konuştuk öyle." dedim.
"Eminim öyledir." dedi kolumu çimdikleyerek.
Acıyla inledim. "Ne alaka ya?"
"Yalan söylediğinde kızarıyorsun kuzucuğum."
Burak oda anahtarlarını herkese dağıttı. Anahtarı uzatırken gözüme baktı Meltem imalı bir şekilde öksürünce Burak boğazını temizleyerek anahtarı verip gitti.
"Napıyorsun Meltem?!"
"Öksürdüm ne var yani?"
Burak elini birbirine vurarak "Arkadaşlar saat 19:00'da akşam yemeği var herkes dinlensin şimdilik, sabah da iş var." dedi.
'102' nolu oda. Odamızı geçerken Arasla Burak da itişip kakışarak hemen karşımızdaki eve girdiler. Hemen karşımız...
Eşyalarımızı yerleştirip yataklarımıza attık kendimizi.
"Ben bir duşa gireyim." dedi Meltem.
Akşam yemeğine kadar bende çizim yapmak için bilgisayar başına oturdum. Kağıt kalemle uğraşmak yerine dijital tercih etmiştim bu sefer. Önceden çizdiğim taslakları bitirmeye çalıştım. Hava çok sıcaktı bunalarak saçlarımı dağınık bir topuzla topladım. Üzerimdeki elbiseyi bir kenara attım. Kısa bir gri şort ve üzerine göbeği açık salaş askılı bir tişört geçirdim. Ayakkabılarımı kenara atarak siyah parmak arası terliğimi geçirdim. Meltem şık bir elbise giyip giderken ben spora gider gibi gidiyordum. Aman bende böyleydim ne yapalım yani?
"Hadi çıkalım anca yetişiriz." diyerek Meltem kapıyı açtı.
"Sen git, ben yetişirim."
"Geç kalma."
"Tamam."
Çizimlerden bir kaç tanesini bitirip anahtarı alarak evden çıktım. Yolun yarısında telefonumu unuttuğumu fark ederek tekrar eve dönüp telefonumu alarak evden çıktım.
Çıktığım sırada Burak da kapının önündeydi.
"Aras ben çıkıyorum abi!" dedi, kapıyı kapattı. Başımı telefonuma çevirerek yürüyüp ondan önce uzaklaşmaya çalıştım ama arkamdan seslendi.
"Benden mi kaçıyorsun?"
Arkamı döndüm "Ne münasebet canım?"
"Tamam kızma, ben yanlış anlamışım." dedi gülerek.
Yürürken bir anda önümüze bir köpek çıktı.
Bağırarak Burak'ın arkasına geçiverdim.
"BURAK UZAKLAŞTIR ŞUNU!!!"
"Korkuyor musun?"
"YOK EĞLENİYORUM! GÖNDER ŞUNU!!!"
Köpek buraya yaklaşınca tiz bir çığlık atarak Burak'a yapıştım. Burak eğilerek köpeğin başını okşadı.
"Korkma bir şey yapmaz, hem daha küçük."
"YA ŞUNUN SURATINA BAK ISIRACAK ŞİMDİ DİŞLERE BAK YA!"
"Çağla bak, hiç bir şey yapmıyor sen korktukça onu da korkutuyorsun. Gel hadi başını okşa."
"Ya saldırırsa?"
"Ben varım merak etme."
Hafifçe yaklaşarak eğildim. "Yok ben yapamayacağım."
"Elini ver."
"Ne?"
Elimi alıp köpeğin başına koydu.
"Burak?!"
"Bak hiç bir şey yapmıyor, sakin ol."
Bir süre sonra elimin üzerinden elini çekti ve köpek elimi yaladı.
"Iy! İğrenç."
Köpek kuyruğunu sallaya sallaya yanımızdan uzaklaştı.
"Korkacak bir şey yokmuş değil mi?"
"Hayır yine de korktum."
O an bir şey diyecekken bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Sen bu halde.. üşütmez misin?" dedi.
"Bu hava sıcaklığında mı?" dedim sıcak havayı kastederek. "Hayır, sanmam."
Bir anlığına çenesi kasıldı. "Pekala." dedi.
Restorana geçtik ve yerlerimize oturduk. Öykü Burak'ı çekiştirerek kendi masasına oturttu. Yemekten sonra şarkılar çalmaya başladı. Jün beni yerimden kaldırıp dans etmeye zorladı. Sonra gülerek ona eşlik ettim. Alkol dağıtan garson yanıma geldiğinde kadehe uzanmaya yeltendiğim an bir el elimi tutarak beni etrafımda çevirdi ve ritme uygun bir şekilde sallanmaya başladı.
"Alkol aldığında son olanları unutmadın herhalde?" dedi Burak çapkın bir sırıtışla.
Göz devirerek karşılık verdim. Müzik bitince elimi çekip yanından hızla uzaklaştım. Yerime oturup jünle birbirimizin telefonundan komik fotoğraflar çekindik. Burak'ın ifadesiz yüzünü umursamadan eğlenmeye devam ettim.
Millet tatlıyı beklerken ben sıkılıp yerimden kalktım.
"Meltem ben odaya geçiyorum."
"Tatlı yeseydin bari."
"Hiç canım istemiyor."
"Peki tamam birazdan bende gelirim."
"Takıl sen." diyerek yanından ayrıldım.
Eve doğru yürürken Burcu'yu arayıp ayaküstü konuştuk. Telefonu kapatıp kapıyı açarak içeri girdim. Bir beş dakika kadar sonra kapının çalması ile oturduğum yerden kalktım. Kapıyı açtığımda Burak karşımda duruyordu.
"Burak? Ne arıyorsun burda?"
"Bilmiyorum."
Suratına öylece bakıyordum. Gözlerini hafifçe bir anlığına kıstı, gözlerime baktı, yavaş bir adımla içeri bir adım attı ve aniden belimden çekerek dudağını sertçe dudağıma bastırdı. Hafifçe geri çekilip konuştuğunda dudakları hala dudağıma değiyordu.
"Senden uzak kalamıyorum." dedi hala gözleri kapalıyken.
"Kalma o zaman." dedim fısıldayarak.

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now