24. Bölüm "SÖZ"

12.6K 601 26
                                    

Dakikalar birbirini kovalıyordu ama annem hâla ortalıkta yoktu. Yine bana yalan mı söylemişti? Yeniden terk mi edilmiştim? Yeniden başkalarını bana tercih mi etmişti? 2 yıl kadar önce yaşadığım olaylardan sonra annemle görüşmeye başlamıştık ama aramız hiç ısınmamıştı. Anne kız değildik kısaca ve yıllar sonra onu buraya tekrar çağırmıştım. Babamla boşandığından beri buraya ayak basmamıştı...
Gözlerim dolmuştu görüş alanım bulanıklaşmıştı. Gözlerimi kırpıştırarak göz yaşımı göndermeye çalıştım. Pes edip arkamı dönerek yavaş adımlarla çıkışa yürümeye başladım ama bir sesle olduğum yerde durdum.
"Çağla'm?"
Hızla sesin sahibini aramaya koyuldum. Bana doğru yaklaşan tanıdık yüze bakıyordum. Hiç değişmemişti. Koyu yeşil gözleri ile gözlerime bakıyordu. Kendime gelip koşarak annemin boynuna atladım. Gerçekti! Gelmişti işte! Burada, Kollarımın arasındaydı! Kokusunu içime çektim. Tanıdık kokuyla çocukluğum gözümün önüne gelmişti. "Anne." dedim. Gözlerim yeniden dolmuştu.
"Çok güzelleşmişsin." dedi.
"Sen hep güzeldin hâla çok güzelsin." dedim gülerek. Bir adım geriledim ve tekrar yüzüne baktım. "Hadi eve gidelim." dedim. Başını sallayarak onayladı. Annemin koluna yapışmıştım, bir anda ortadan kaybolmasından ve gitmesinden korkuyordum. Dışarı çıktığımızda lapa lapa kar yağmaya başlamıştı. Mont almamakla hata etmiştim! Araba kornasıyla yerimden sıçradım. Kuzey hâla buradaydı.
"Ne bekliyorsunuz kardan adam olmayı mı?" dedi. Annem merakla bana bakıyordu. Fısıldayarak "Erkek arkadaşın mı?" dedi.
"Arkadaşım." dedim.
Pis pis sırıtarak "Arkadaşını (!) bekletmeyelim o zaman." dedi bastıra bastıra. Göz devirerek arabaya doğru ilerledim. Kuzey arabanın bagajını açıp annemin elindeki valizlerini yerleştirmeye koyuldu. O sırada yolun karşısında bizi izleyen bir kişinin olduğunu fark ettim. Beyaz boğazlı kazağı ve siyah pantolonu ile şöför kapısına yaslanmış, bu tarafa doğru bakıyordu. Kar, Kim olduğunu görmemi engelliyordu.
"Çağla hadi." dedi Kuzey. Son kez yolun karşısına bakıp arabaya bindim.
"İstikamet neresi?" dedi Kuzey.

Burcu Arıyor...
"Efendim Burcu?"
"Karakolu özlemişsindir diye düşündüm."
"Burcu bu sefer ağzını yüzünü parçalayacağım kızım!" diyip telefonu kapattım. Kuzeye dönerek "Karakola." dedim.

*

Karakola sürekli olarak geldiğimizden dolayı artık kırmızı halılarla karşılanıyordum.
"Oo çağla! Seninki komiserin yanında" diye güldü pis pis genç polis memuru.
"Ali dalga geçme ya! Ne yapmış bu gene?"
"Bilerek bir arabaya çarpmış."
"ARABA MI? BENİM ARABAM DEME SAKIN!!" dedim gözlerimi fal taşı gibi açarak.
Kuzeye dönerek "Siz annemle arabada bekler misiniz?" dedim.
"Hayır." dedi.
Salak salak yüzüne bakıyordum.
"Ben arabada sizi bekliyorum." dedi annem ve karakoldan çıktı.
Annemle aramızı düzelttiğim aralar karakol mevzularımızı da en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım. Kadında önceden bir normal karşılama iç güdüsü oluşmuştu...
Ali odaya kadar eşlik etti. İçeri girdiğimde ağzım bir karış açık kalmıştı.
"Burcu?" dedim şok içinde.
"Çağla." dedi gülümseyerek.
Karşısında oturan kişiye dönerek "Aras?" dedim.
"Çağla." diyerek karşılık verdi. Yanımdaki kuzeye dönerek "Siz ne alaka lan?!" dedi.
Sorduğu ani sorunun farkına varınca toparlanıp boğazını temizledi.
Komiser sinirlenerek "Birbirinizin adını öğrenmeyi bitirdiyseniz buyrun lütfen." dedi.
Koltuğa oturup sessizce komiseri dinledik.
"Aras bey şikayetini çekmezse Burcu'ya işlem başlatmak durumunda kalacağım." dedi.
Kapı çaldı. Komiser "Gel." dedi. Burak içeri girdi. Beyaz kazağı ve siyah kot pantolonu ile aşırı cool görünüyordu gerçekten. Bir dakika! Havaalandaki... beyaz kazaklı... Burak mıydı o?!
İçer girer girmez sadece kuzeye baktı, arasa döndü "Şikayetini çek Aras, çocukluk yapma gidelim hadi." dedi.
"Oğlum arabamı pert etti kız!" dedi Burcu'ya gözlerini kısarak bakarken.
"Aras! Uzatma! Şurdan siktir olup gidebilir miyiz artık?! Hazırlık bile yapmadık daha geç kalıcaz !" diye hafif sesini yükseltti. Aras dişlerini sıkarak Burak'a baktı. Komisere dönüp "Geri çekelim." dedi.
"İşlemleri hallet, dışardayım ben." dedi Burak ve arkasını dönüp yüzüme bile bakmadan çekip gitti. Nereye gidiyordu ki? Arkasından gidip sormak gelmişti ama kim olarak? İş arkadaşıyım belki toplantısı var bilmem gerekmez miydi? İş toplantısı olsa asistanı da giderdi en iyisi yeni gelen asistanının ağzını bir arıyayım. Beynimde minik ajandama not ettim. İşlemler hallolduğunda bir kenara geçip asistan kızı aradım.
"Buyrun çağla hanım?" dedi merakla.
"Kusura bakma rahatsız ettim seni..."
"Estağfirullah, buyrun."
"Bazı organizasyonlar planlıyorum parti, yemek...vb. Burak beyin de dahil olmasını istiyorum... her hangi bir toplantısı veya iş gezisi var mı?"
"Hemen bakayım çağla hanım..."
Bir kaç saniye defter karıştırdı ve net bir sesle "Hayır yok, hatta hiç bir planı yok... her şeyi iptal ettirmiş... nasıl boş oluyor bu ajanda?" dedi kendi kendine konuşarak.
"Hiç bir planı yok Yani... toplantılar falan, doğru mu duydum?" dedim.
"Aynen öyle çağla hanım." dedi.
"Tamam teşekkür ederim canım." dedim ve telefonu kapattım. Burak'ın asistanıyken onun ajandasının boş olmasını bırak iki sayfadan aşağı not bulunamazdı bir günlük de olsa... Bu İşte bir şeyler vardı... Burcu yanıma gelip soran bakışlarla baktı. Dudağımı kemirmeyi bırakıp 'hadi gidelim' derce arabayı işaret ettim. Aras da hızlı adımlarla yanımızdan geçerek dışarı çıktı. Peşinden bizde dışarı çıktık. Hava aşırı derecede soğuktu, evet resmen kış gelmişti...
Burcu o an arabanın yanında bekleyen kuzeyi fark etti,içerdeki yoğunluktan fark etmemişti anlaşılan, bakışlarını bana çevirdi.
"Çağla bu ne ayak? Niye seninle beraber bu?"dedi.
"Saçmalama Burcu sadece arkadaşız." dedim göz devirerek.
Aras Burak'ın arabasına bindi, Burak arabayı çalıştırdı ve önümüzden geçerken bana göz ucuyla bakıp tekrar önüne döndü, hızla uzaklaştı. Benimle konuşmamıştı bile.. Canı bir şeye mi sıkılmıştı acaba? İşle alakalı bir şey miydi ki? Kuzey arabanın kornasına bastığında irkilerek kendime geldim. Arabaya bindik ve eve gidene kadar hiç konuşmadık. Sessizliği Burcu bozarak annemle sohbete daldı. Eve geldiğimizde Kuzeye teşekkür edip arabadan indik. Annemle Burcu çantaları alıp eve yöneldiler.
"Çağla." diye seslendi Kuzey.
"Evet?"
Başka bir şey söyleyecekmiş gibi oldu ve "İyi akşamlar." dedi. Gülümseyerek karşılık verdim.
Kendimi çok halsiz hissediyordum eve girer girmez kendimi duşa attım. Kafamı dinlemek için oyalana oyalana suyun altında kaldım tabii Burak buna engel olmuştu. Onu düşünmeden edemiyordum. Her şeyi neden iptal etmişti? Bir yere mi gidiyordu? Peki nereye? Neden?
Kafamın içinde bir sürü ardı arkası kesilmeyen sorular vardı. Duştan çıkıp saçlarımı kurutup annemle burcunun yanına, içeriye geçtim. Yanlarına oturup koltuğun üzerindeki kalın örtüye sıkıca sarıldım. Annem tuhaf tuhaf bakarak "Ev çok sıcak?" dedi Burcu'ya soru sorarca.
Burcu şortunu göstererek onayladı.
"Duştan çıktım ondandır." dedim omuz silkerek.
Gece yatana kadar bir yandan donarken bir yandan da annemle uzun uzun konuştuk. Bir kaç güne dönmesi gerektiğini söyleyince biraz üzülsem de bir şey diyememiştim. Benim dışımda çocukları, bir ailesi vardı nihayetinde...
"Ben yatmaya gidiyorum başım ağrıyor biraz." diyerek yerimden kalktım.
"İyi geceler." dedi annem ve Burcu tek bir ağızdan.
Odama geçip kapıyı kapattım. Kaloriferler sonuna kadar yanıyordu ve ben hala üşüyordum. Kan değerlerim mi düşmüştü acaba? Yatağıma sokulup üstüme iki tane kalın örtü aldım. Örtüye iyice sarılıp gözlerimi kapattım ve bir süre sonra yorgunluktan uyuya kaldım.

Burak Baysal

Çağla'yı takip etmekten çok sıkılmıştım. 7/24 takip ediyordum. Nerde, ne yapıyor, kiminle... En son kiminle sorusu beni çok büyük hüsrana uğratmıştı. Çağla'nın Annesi olarak tahmin ettiğim kişiyi havaalanından almaya gittiğinde yanında kuzey vardı. Ve... mutlulardı. Bu mutluluklarını görene kadar Fransa'ya  gitme konusunda tereddütteydim ama gördükten sonra net kararımı vermiştim. Çağla'dan uzak durmalıydım. Onun kafasını karıştırıyordum. Bunu yapmaya hakkım yoktu ve o bunu hak etmiyordu. Valizimi hazırlamak için eve geri döndüğümde arasın yine başını belaya sokması ile arabaya binip karakola gittim. Karakolda çağla ve kuzeyi yan yana görmüştüm. Daha fazla bu manzaraya dayanamayıp arasa şikayetini geri çekmesini söyleyip dışarı çıktım. Aras da geldiğinde arabaya binip karakoldan uzaklaştık. Çıkmadan önce Çağla'ya istemsizce göz ucuyla bakıp yoluma devam ettim.
"Gitme konusunda kararlı mısın?" dedi Aras düşünceli düşünceli.
Hiç bir şey söylemeden direksiyonu sıktım.
"Sabah 6'ya biletleri aldım." dedim.
Bir şey söylemedi.
Arası evine bırakıp eve döndüm. Gerekli her şeyi hazırladıktan sonra kendimi yatağa attım. Biraz dinlenmenin iyi geleceğini düşünüp kitabımı aldım. Tek bir kelime bile okuyamıyordum her kelime 'çağla' diyordu sanki...
Saat gecenin 11'iydi. Direnmeye çalıştım ama nafile. Montumu alıp evden çıktım. Ayaklarım beni Çağla'ya götürüyordu. Evine geldiğimde ne yaptığımı sorgulamaya başladım. Ne yapıyorsun Burak? Ne diye geldin ki buraya? Ne diyeceksin kıza???
Kafamdaki soruları bir kenara atıp binaya girdim. Kapılarının önüne gelince uyuyan vardır belki diye düşünerek elimle hafifçe kapıya vurdum. Bir kaç saniye sonra Burcu karşıladı.
"Burak?" dedi gözlerine inanamayarak.
"Merhaba."
"İçeri gel." dedi kenara çekilerek. Montumu astı, arkamdan geldi.
"Bu saatte ne arıyorsun burada?" dedi.
"Çağla'yı görmem lazım." dedim.
"Uyuyor."
"Uyandırmadan iki dakika görsem sorun olur mu?" dedim ısrarla.
"Benlik sorun yok." dedi ve eliyle odayı işaret ederek mutfağa gitti.
Yerimden kalkarak odanın kapısını açtım. Arkamdan yavaşça kapıyı kapatıp yatağın yanına geçtim.
Çağla çok huzursuz görünüyordu. Çok solgundu. Ve bir şeyler mırıldanıyordu...
'Gi..gitme.' Elimle başına dokunup hafifçe okşadım. Çağla hafifçe gözlerini araladı beni görünce gözleri doldu. "Nereye gidiyorsun?'" dedi. Cevap vermeden başındaki elimi çekmeye yeltendim. Elleriyle bileğimi tuttu, müsade etmedi. Elleri buz gibiydi... telaşla üzerindeki örtüleri kaldırdım. "Burak çok soğuk!" dedi büzülerek. Boynuna ve alnına dokunarak "Çağla yanıyorsun! Çok ateşin var." dedim. Ve sonra Birden aklıma geldi. Bugün üzerinde mont yoktu ve hava buz gibiydi. O kuzey olacak şerefsiz Çağla'ya iyi bakamamıştı. Ben de sinirimden umursamamıştım. Aptaldım! Aptal!
Çağla'yı kucaklayıp oturma odasına geçtim. "BURCU!" dedim yüksek sesle.
Koşarak geldi ve gözlerini kocaman açtı. "Hastaneye gidiyoruz hemen Çağla'nın montunu ver." dedim. Çağla'nın annesi pijamaları ile koşarak geldi. "KIZIM!" dedi endişeyle. "Merak etmeyin hastaneye götürüyorum." dedim.
"Bende geliyorum." dedi.
"Burcu ben hallederim siz evde kalın." dedim ve cevap vermelerini beklemeden Çağla'yı kucaklayıp arabaya bindirdim. Isıtıcıyı açıp Çağla'nın üşümesin engellemeye çalıştım.
"İyi olacaksın." dedim. Biraz da kendimi inandırmaya çalışıyordum. Hastanenin otoparkına arabayı park ettim. Çağla Yorgun gözlerini bana çevirdi. "Beni bırakma." dedi.
"Seni bırakmayacağım." dedim. Çağla'yı alıp hastaneye girdim. Acilde hemen müdahale ettiler. Gözleri kapanmadan önce "Söz mü?" dedi. Alnını öperek "Söz." dedim.

*

Burcu ve annesi sabaha karşı telaşla geldiler odaya hışımla daldılar ve uyuyan Çağla'yı uyandırdılar. "KIZIM!" diye koşarak Çağla'nın yanına geçti.
"Ne oldu bana?" dedi etrafa bakarak.
"Gece çok hastalandın.. Burak da seni alıp hastaneye getirdi, tüm gece yanında o vardı." dedi Burcu. Çağla yattığı yerden bana baktı.
"Biz kantinden bir şeyler alalım." dedi Burcu ve Çağla'nın annesini alıp odadan çıktılar. Çağla'nın yanına geçip oturdum. "Nasıl hissediyorsun?" dedim merakla.
"İyiyim." dedi. "Biraz başım ağrıyor sadece."
"Çok yorgunsun dinlen hadi." dedi.
"Ha..hayır uyursam gidersin!" dedi telaşla yattığı yerden doğrulmaya çalışarak.
Ellerimi yüzüne koyarak gözlerime bakmasını sağladım.
"Dün gece sana bir söz verdim unuttun mu yoksa?" dedim.
Çağla düşünerek en sonunda hatırladı.
"Söz mü?" diyerek tekrarladı.
"Söz." dedim gülümseyerek.

❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️
Bölüm çok gecikti üzgünüm🥺
Bir sonraki bölüm olabildiğince hızlı gelecekkk☃️😇

Yeni AsistanWhere stories live. Discover now