altmış dört

81K 5.1K 1.9K
                                    

Medya: Berfu ve Cem.

Bunlara bölüm yazmamı çoğu kişi istemedi. O yüzden bölüm yazmadım, bari medyaya koyayım dedim. Yok oldular sanmayın, karşımıza çıkacaklar. :)

🌈

Şu an hayatımın en tuhaf ortamlarından birinde bulunuyordum.

Sınav olacaktık ve bizim okul bu sene sınavları kelebek sistem şeklinde yapmaya karar vermişti. Her sınıftan bazı kişileri bir sınıfa alıp karma şekilde sınava tabii tutacaktı. Ve daha ilk sınavdan şans bana kıçıyla gülmüştü. Düştüğüm sınıfın gerilim IMDB puanı 9.9 falandı şu an. Bu gerilimi yaşatan bir araya gelen kişilerdi. Kadroyu sayıyorum size: ben, Sonercim, Ilgazcım, Yüsracım, Berfu, Cem, Mine ve Arif. Ayarlasam böyle güzel (!) bir sınıfa denk düşemezdim herhalde. Tam Ilgaz ve Yüsra'yla aynı sınıfta olduğumuza sevinecekken aklıma diğerleri geliyordu ve ben sevinemiyordum bile. Oturduğum yerde gergince bekliyordum. Bir an önce sınavı olup gitsek iyi olacaktı. Yoksa gerçekten biri, birini dövecekti.

"Çocuklar sınav kağıtlarında bir karışıklık olmuş ben hemen düzeltip geliyorum."

Hocanın sesini duymamla çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Ben bir an önce kurtulmak istiyordum ama evren bana hiç yardımcı olmuyordu!

Hoca sınıftan çıktıktan sonra birkaç kişi kendi arasında konuşmaya başladı. Ne şanslıyım ki yanımdaki de benimle konuşmaya başladı. "Müsaade edersen şurayı bir sileceğim."

Sabır dilenerek geri çekildim ve o da sıranın üstünü ıslak mendille silmeye başladı. Bu, geldiğinden beri kaçıncı silişiydi? Beni onunla yan yana oturtan hocayı...

"Eee," dedi silme işini bitirip geri çekilirken. "Nasılsın Nilcim? Uzun zamandır konuşamıyoruz."

"Mümkünse uzun bir süre daha konuşmayalım, Mine."

Bakışlarımı ona değdirmeden sınıfta gezdirdim. Hemen yanda, benimle aynı sıra hizasında oturan ikiliye baktım. Soner ve Ilgaz. Benim 1.90'lık minik bebeklerim. Onların yan yana geldiği iyi olmuştu. Soner herhangi bir atağa kalkarsa Ilgaz onu engellerdi. Tamam belki başta onunla eğlenirdi ama bir yandan da tutardı. Ona bu konuda güveniyordum. Kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Daha doğrusu Ilgaz konuşuyor, Soner salladığı bacağıyla onu dinlemiş gibi yapıyordu. Ilgaz'ın onun aklını özellikle sınıfta gevşek gevşek gülen Arif'ten uzaklaştırmaya çalıştığını biliyordum. Umarım başarılı olurdu.

"Onun gibi yakışıklı biriyle günlerini geçirip nasıl gönlünü kaptırmazsın aklım almıyor."

Aniden duyduğum cümleyle oturduğum yerde zıplayıp yanıma döndüm. Mine dibimde girmiş, baktığım yere bakıyordu.

"Hadi o mecburiyetten hoşlanamıyor bizden ama sen? Şu oyun esnasında sürekli dip dibeydiniz, nasıl hoşlanmadın ondan?"

Bakışları Ilgaz'ın üzerindeydi. Bana dediği cümlenin içinde onu kastettiğini anlamam 1 saniyemi almıştı zaten. Göz devirerek karşılık verdim. "Aklının almamasına hiç şaşırmadım Mine. Çünkü sen aklında belirlediğin yakışıklılık düzeyine göre birilerinden hoşlanmayı tercih edersin. Bense kalbimin sesini dinlemeyi..."

Gözündeki gözlüğünü düzeltirken bana burun kıvırdı. "Hı kesin öyledir canım şu an çıktığın çocuğu da biliyoruz. Soner Kaygusuz. Erkeklik karizmasının %90'ını tek başına karşılıyor çocuk. Kalbinin sesini dinlemişmiş. Kalbin de maşallah tüm yakışıklı erkekleri etrafına toplamanı söylemiş sana."

Onu sinir edici bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. "Kalbim ve ben sözlerine çok gülüyoruz Minecim. Sen böyle benim hayatımı konuşup hazmedememeye devam et. Ben sana malzeme çıkartmaya devam ederim. Bu iyiliğimi de unutma bak."

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Where stories live. Discover now