2. jihoon l.

134 19 21
                                    

hakkımda yazılıp çizilenleri bilmiyor değilim. şirket içinde bile tonla dedikodu dönüyor ve her ne kadar ben bunlardan kaçınıyor olsam da seungcheol bir şekilde beynimi boş şeylerle doldurmayı başarıyor. önceleri gündem doluyken kendimi eve kapatır stüdyomdan çıkmazdım. zamanla bunu aştım, kulak ardı etmeye alıştım ancak bazen –özellikle de pisliğin ta içindeyken– bazı haberlere tepkisiz kalamıyordunuz.

kwon soonyoung'la sorunum yoktu. daha önce birebir konuştuysak bile hatırlamıyordum. aslında sektörde kimseyle kişisel bir sorunum yoktu. müzik yapan diğer insanlar gibi sessizce yaşayıp gidiyordum. büyük hayalleri ya da hedefleri olan biri olmamıştım hiç. belki de bundan sebep böyle kaygısız biriydim.

suratsız, soğuk ama işinde başarılı. sektörde yara almadan hayatta kalmanın yolu buydu. kötü deneyimlerden sonra başka şansım kalmamıştı zaten. seungcheol bir keresinde emekli olmayı beklediğimi söylemişti. ona göre, gençlik yıllarında tutkuyla müzik yapan kişi uzun zaman önce yok olmuştu. buna da kayıtsız kalmıştım ancak bazenleri bu düşünce beni dürtüyor, rahatsız ediyor.

"gitmemişsin."

ters ters kapıya baktığımda seungcheol çabucak içeri girip tabureye çöktü.

"soonyoung'un gittiğini gördüm. nasıldı? üstesinden gelebilecek mi?"

"istiyorsa gelmesin." neticede benim sorunum değildi.

seungcheol derince bir nefes alıp tabureyi iyice yaklaştırdığında suratımı buruşturarak sandalyemi arkaya itekledim. oluşturduğu başkan tipini yanımdayken bir köşeye bırakmasından nefret ediyordum.

"baksana, wonwoo'yu engelledin mi yine?" suratındaki yılmış ifade kendini belli ediyordu. haksız sayılmazdı. jeon wonwoo başımızın en büyük belasıydı. arkadaş kartı üzerinde işe yaramıyordu ve alanında en yetenekli gazetecilerden biriydi.

suratımı ovuşturup telefonuma bir bakış attım.

"sana sorması gereken çok önemli bir soru—"

"ya! zaten kwon soonyoung'u benim başıma attın. wonwoo'yla da sen ilgilen. daha geçen hafta birlikte içmiyor muydunuz?"

"iş başka arkadaşlık başka."

"ben onunla arkadaş değilim." diye kestirdim. sonra bilgisayarları kapatıp eşyalarımı toplamaya başladım. seungcheol de ayaklanmış iki adımlık yerde dolanıp duruyordu.

"beni sürekli seninle tehdit ediyor. ya şirketin olayını ifşa ederse?"

sırıttım. aynı taktiği yıllardır hem wonwoo hem de seungcheol üzerimde uyguluyorlardı. bazen gerçekten de yanlış kararlar vermiş olabileceğimi düşünüyordum.

"iyi. engelini kaldırırım." bir şeyleri ifşa edeceği falan yoktu ama seungcheol'ü korkutmaya yetmişti.

"bazen tüm bunları kaldıramayıp kalpten gidecek gibi hissediyorum..."

dramatikliğine gözlerimi devirdim. "daha kötü zamanlarımız oldu."

"doğru ama linç kültürü gittikçe korkunç bir hal aldı. artık neden sessiz ve sakin bir hayatı tercih ettiğini daha iyi anlıyorum." ağlamaklı bir şekilde suratıma baktı.

kötü hissetmem gerekiyormuş gibi bir ortam oluşmuştu. bu yüzden "pişman mı oluyorsun?" diye sordum. "istifa edebilirsin."

oyunculuğu iz bırakmadan gitti. ciddiyetle "saçmalıyorsun." dedi. "ne zaman seni yalnız bıraktım?"

güldüm. "hiçbir zaman."

çocukluğumdan beri benimleydi. japonya'ya sürüldüğümde bile sık sık yanıma gelmiş, yalnız kalmama fırsat vermemişti. karakterinde olmasa da yapışkan tavırlar sergileyebiliyordu. muhtemelen güvenebileceğim tek insan da seungcheol'dü.

"şimdi biraz iş konuşalım."

iç çektim. "konuştuk ve bitti sanıyordum."

tabureye tekrar çöküp beni de sandalyeme oturttu.

"bir hafta yeterli mi?"

gözlerimi belerttim. "ne saçmalıyorsun sen!"

"biliyorum çok kısa ama imkansız değil. şarkıyı kısa sürede halletmeniz gerekiyor. bu sırada geri dönüş hazırlıklarını bitirmiş olacağız. totalde iki haftamız var."

sinirden gülmeye başladığımda hala ciddi ciddi suratıma bakıyordu.

"planlama ekibini kov."

"ya! jihoon!"

"bana bir hafta ve bir dansçı veriyorsun. ne bekliyorsun?"

"soonyoung'un bunun altından kalkabileceğini biliyorum. yetenekten yoksun değil sadece sıkı çalışması lazım."

"bunu bir haftada halletmek için yemeden içmeden çalışmalı."

sırıttı ama gerginliği görebiliyordum. "işte bu noktada," dediğinde ben de gerildim. "senden biraz karakterinin dışına çıkmanı isteyeceğim."

gıkımı çıkarmadan önerisini bekledim. aynı zamanda neden bu herifin üzerine bu kadar düştüğünü anlamaya çalışıyordum.

"hemen karşı çıkma tamam mı?"

"seungcheol, söyle."

"yalnız çalışmayı sevdiğini biliyorum. özellikle de evdeki stüdyona kimseyi almadığını da biliyorum. tek yaşamayı seviyorsun—"

"kabul etmiyorum."

"bu stüdyoda günde birkaç saatle halledebileceğinize inanıyor musun cidden? ayrıca şirkete bir sürü insan girip çıkıyor...."

tüm problemleri sıralamaya devam ediyorken baş ağrısıyla kafamı eğdim. artık onu dinlemiyordum bile. ne kadar süre geçti bilmiyorum ancak 'ölüm' kelimesini duyduğumda kafamı kaldırıp çatık kaşlarımla suratına baktım.

"ne dedin sen?"

"o sıralar eve kapanıp haberlerden uzak durduğundan bilmiyorsun ama soonyoung'un yakın arkadaşıydı. şirkete birlikte girmişlerdi." ortamın havası gittikçe boğucu bir hal almaya başlıyorken iç çekti. tüm ikna cümlelerini bırakıp samimiyetle baktı suratıma.

"yıllardır bununla ilgili tek kelime etmedim sana ama soonyoung da kötü durumdaydı. onu toparlamak çok zor oldu."

"yakın olduklarını bilmiyordum." diyebildim sadece.

yıllardır hiç olmamış gibi davrandığımız o acı olay şimdi ikimizin de nefes almasını güçleştiriyordu.

"soonyoung'a o zamanlar her zaman yanında olacağıma dair söz vermiştim. sözümün arkasında duracağım jihoon. bu çöplükte hayallerini gerçekleştirmek için binbir zorluğa katlanan insanlar var. hayallerini unuttuklarında onlara hatırlatacağım. bir kişinin daha kaybolmasına izin vermeyeceğim."

"hayallerini unuttu mu?" beynim bomboştu.

"biraz senin gibi," soru dolu bakışlarıma güldü. "hayalleri orada ama tutkusunu kaybetti. azıcık iteklenmeye ihtiyacı var."

aptala yattım. tamam, ona yardım etmemi istiyor, yeter ki sussun diye düşündüm. tek kelime etmeden ayrıldım. bir şeyler üzerine uzun uzadıya düşünecek biri olmayı çoktan bırakmıştım. rahatsız hissetmek istemediğim için yine kaçtım.

ben bu fiki cidden çok seviyorumm ama son zamanlarda hyunsuk enayiliğim sağolsun sadece onun olduğu fiki yazmak istiyorum ühü😭

hurry, scandals and couple of the year!Where stories live. Discover now