on dördüncü bölüm

4.7K 477 133
                                    

Kar, bembeyaz bir örtü gibi yeryüzünü kapladığı sıradan bir gündü. Aralık ayının soğuğu kendini belli etmekten çekinmezken soğuktan oldum olası nefret eden Min Yoongi okulun kantininde her şeyden habersiz bir şekilde kahvesini yudumlayarak ders saatini bekliyordu. Bugün kantin diğer günlere nazaran daha az kalabalıktı. Kar yağışıyla birlikte çoğu genç kendine kafa tatili vermişti. Yoongi, Jimin'in de kendine tatil verdiğini düşündü çünkü onu bugün henüz görmemişti.

Jimin. İsmi bile ince dudaklarının yukarı kıvrılmasına yetiyordu. Çok seviyordu Yoongi, öyle çok seviyordu ki hafta sonu onu görememenin hasreti onu dışarıdaki soğuğa rağmen yakıyordu. Ve Yoongi'yi bu karlı pazartesi sabahı sıcacık yatağından kaldıran en büyük güç Jimin'i görecek olması düşüncesi idi. Yoongi Jimin'i birkaç saniye de olsa uzaktan görmeyi yeğliyordu, ona bu bile yetiyordu ama saat çoktan iki olmasına rağmen Jimin ortalarda görünmüyordu. Yoongi en az kendi programı kadar biliyordu ki Jimin'in çoktan kantine gelip kantin kapısına yakın olan masaya oturup sadece bir bardak sıcak su içmesi gerekiyordu. Nedenini bilmiyordu Yoongi, sadece Jimin'in kış aylarında sıcak su içmek gibi bir alışkanlığı olduğunu biliyordu. Bir sapık gibi onu takip ettiği falan yoktu. İlk başlarda çok fazla tesadüf eseri karşılaşıyorlardı ve Yoongi Jimin'e olan ilgisini fark edince ve bunu görmezden gelmekte zorlandığında bu tesadüfleri kullanır olmuştu. Zaten gün boyu onu toplam iki dakika boyunca bile göremezdi. Çoğu zaman dersleri çakışırdı ama kantin onların görüşmesi için en ideal yerdi. Bazen Yoongi derse geç kalmayı umursamaz, Jimin'in her zaman oturduğu masayı oldukça iyi gören bir masaya geçer ve onu izlerdi ama en fazla bir dakika. Çünkü Yoongi fazlasının onu üzeceğini biliyordu. Daha fazla izlerse daha fazla bağlanırdı. Yoongi, Jimin'e karşı olan duygularını seviyordu, onları göz ardı etmiyordu ama fazlasını da istemeye korkuyordu. Yoongi en çok bir gün Jimin tarafından reddedilmekten korkuyordu bu yüzden ne onu izlediği saniyeleri uzatıyordu ne de karşısına geçip ona her şeyi anlatıyordu.

Artık bu yıl mezun olacaktı, mezun olacak ve bu okuldan gidecekti. Muhtemelen bir daha Jimin'i görmezdi. Bunu düşünmek onu biraz üzüyordu, çokça da kalp ağrısına neden oluyordu ama Yoongi her zamanki gibi buna da omuz silkiyordu. Elinden bir şey gelmiyordu çünkü. Jimin'in bir şekilde ulaşılmazlığı vardı sanki, böyle düşünüyordu Yoongi ya da bunu bahane ediyordu çünkü dedim ya Yoongi Jimin tarafından reddedilmekten çok korkuyordu.

Başka korkuları da vardı Yoongi'nin. Geçen hafta başlamıştı bu korkusu. Birileri Jimin'i rahatsız ediyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu. Jimin'in de korktuğunu biliyordu, onu arkadaşı ile konuşurken görmüştü. Nasıl da telaşlıydı, nasıl da korku barındırıyordu gözleri. Yoongi onu öyle görmekten hoşlanmamıştı ve bir şey yapamamasına, elinin kolunun bağlı oluşuna da ayrı sinirliydi.

Geçen hafta ne çok şey olmuştu öyle. Yoongi, Jimin'in blogunu takibe almasını düşünmek dahi istemiyordu. Düşündükçe geriliyordu. Fark edildiğini ummak canını yakıyordu çünkü. Yazmıyordu da artık, yazamıyordu. Kelimeleri ona inat yan yana dizilmeye karşıydılar sanki. Yoongi düşünüyordu; Jimin onu gerçekten fark etmiş miydi? O çocuk olduğunu biliyor muydu? Ne çok sorusu vardı Yoongi'nin cevaplarına ulaşamadığı.

Kahvesinden bir yudum aldı. Düşünce deryasına çok fazla dalmış olacak ki aldığı yudum biraz fazlacaydı, sıcak kahve dilini haşlamıştı. Karton bardağı dudaklarından hızlıca uzaklaştırırken karşısındaki sandalyeye sertçe oturan bedene gözlerini çevirmesiyle dudaklarından sızan sıvı ile ağzını da yakmayı başarmıştı.

Jimin çattığı kaşları ve soğuktan pespembe olmuş yüzü ile karşısında oturuyordu ve kendisine kötü kötü bakıyordu. Dışarıdan yeni geldiği belliydi, kendisiyle birlikte soğuğu da getirmişti ve nedenini bilmediği bir şekilde göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu. Çok mu acele etmişti buraya gelmek için yoksa başka duygular mı barındırıyordu o küçük bedeninin içinde? Yoongi'nin gözleri soğuktan pembeleşen basık buruna ve yanaklara kaydı. Şu an ne sıkılasılardı... Sarı saçları da mavi beresinin altında alnına dökülüyordu. Bakışlarını saymadığımız zaman bu haliyle çok sevimli görünüyordu. Bakışları... Yoongi Jimin'in gözaltlarında oluşan morluklara baktı. Kaç gecedir uyumuyordu? Yoongi düşünmemeye çalıştı, sonuçta burada önemli olan başka şeyler vardı: Jimin neden onun masasına gelmişti ve onu birazdan öldürecek gibi bakıyordu?

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin