final

4.6K 491 576
                                    

Jimin, odası ile banyo arasında mekik dokuyordu. Bu randevu işi onu çok geriyordu ve bir türlü görünüşünde bir karara varamıyordu. Sabah erkenden uyanmıştı ve o andan beri hazırlanmaya çalışıyordu. Neden bu kadar gerildiğini o da bilmiyordu, yalnızca Yoongi'nin karşısına oldukça iyi çıkmak istiyordu.

Aksesuar kutusunu belki de yüzüncü kez yatağına boşalttı. Sırf Yoongi yüzüklerle bezeli parmaklarını daha çok sevdiği için yüzük seçmeye çalışıyordu ama bir türlü karar vermiyordu.

En sonunda vazgeçti.

Salona geçip kanepede oturan Obur'a seslendi. Kedi, sabahtan beri Jimin'in kendi içinde hazırlanmak için verdiği savaştan bunalmış, saatlerdir Jimin'e bulaşmıyordu. Yumuk gözlerini açıp Jimin'e baktı.

"Sence üzerim olmuş mu?" diye sordu Jimin. "İyi görünüyor muyum?" Jimin elleri gömleğinin üzerinde bir üstüne bir kediye bakıyordu. Kedi kanepeden atlayıp tekli koltuğa tırmandı ve başını ön patilerinin üzerine yerleştirip gözlerini yeniden yumdu.

"Sağ ol, gerçekten çok yardımcı oldun." Jimin o kadar gergindi ki kediden ciddi bir yanıt beklediğinin mantıksızlığını kavrayamamıştı.

Obur'u boş verip yeniden odasına döneceği zaman çalan kapı ziliyle kanepenin yanındaki sehpada bulunan sarı masa saatine baktı. Gözleri şimdi şaşkınlıktan kocaman olmıştu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan ve henüz kendini hazır hissetmeden Yoongi gelmişti bile.

Ne yapacağını bilemez bir halde iki yanına bakındı. Sonunda telefonunu ve montunu alıp kapıyı açmaya karar verdi. Biliyordu ki bir on saat daha verseler yine kendini hazır hissetmeyecekti.

Elindekileri kanepeye koyup —bunu neden yaptığını bilmiyordu— kapıyı açtı. Yoongi karşısında gayet şık bir şekilde ve o damak gülümsemelerinden birini Jimin'e sunarak bakıyordu. Gülümseyişi çokça utangaçlık da barındırıyordu. Jimin'e "Selam" derken biraz daha utanmış ve başını hafifçe eğmişti. Ne yapacağını bilemiyordu.

Jimin de ondan farksız değildi. Yoongi'nin selamına yanıt bile verememişti. Sonunda karşısındaki bedene sarılmakta karar kıldı. Sadece küçük bir adımla Yoongi'ye yaklaşıp ona sıkıca sarılmıştı. Yoongi de aynı şekilde karşılık verdi. Sanki daha iki gün önce yan yana değillermiş, ikisi de birbirlerine bir süredir söylemek isteyip de sustuklarını haykırmamış gibiydi.

Hani soğuk bir günde dışarıda buluştuğunuz birine sarıldığınızda sanki soğuğu da kucaklıyor gibi hissederdiniz ya, Jimin de Yoongi'ye sarılınca böyle hissetti. Yoongi'nin üstü başı hep soğuk olmuştu. Jimin bunu garipsemeyebilirdi çünkü kendisi içeride o ise dışarıdaydı ama yanağına değen kulağın ciddi derecede soğuk oluşu kaşlarını çatmasına neden oldu.

Yoongi'nin boynuna sardığı kollarını çözüp aynı ifadeyle Yoongi'ye baktı. "Hyung, kulakların üşümüş."

Yoongi'nin eli istemsizce kulağına gitti. "Olabilir." Sadece omuz silkmişti.

"Ama hyung çok üşümüş." Jimin Yoongi'den gerçek bir yanıt bekliyordu.

Yoongi yorgunca omuzlarını indirdi. "Pekâlâ. Yarım saattir kapının önünde zili çalmak için cesaretli olmayı bekliyorum. Oldu mu?" Minik itirafının ardından Jimin omzuna pek de yumuşak olmayan bir şekilde vurdu.

"Ya hyung! Hasta mı olmak istiyorsun? Bak bu sefer sana bakmam." Çenesini hafifçe yukarı kaldırıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Böyle çok sevimli görünüyordu.

"Ne yani, tüm o ilgilenmeler, çorba yapmalar falan beni tavlayana kadar mıydı?" Yoongi kendi içinde alaylı bir şekilde sorduğunda Jimin'in kolları hemen iki yanına düşmüştü.

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin