yirmi birinci bölüm

4.3K 430 216
                                    

Taehyung ve Jimin karşılarında Hoseok'u görene kadar ikisi de bir hayaletten farksızdı, ancak ne zaman büyüklerini kampüsün bahçesinde gördüler işte o zaman ikisi de soğuk suyun altına girmiş kadar ayıldı.

Jimin, Hoseok hyungunu gördüğü için oldukça mutluydu, onu pek sık göremezdi. Aynı okulda olsalar da dersleri çakışıyordu ve haftalarca birbirlerini görmedikleri oluyordu, Taehyung'la da farklı evlerde kalmaya başladıklarında görüşmek için fırsat yaratmaları olanaksız olmaya başlamıştı. Jimin Hoseok'u çok severdi, onu bazen bir ağabey gibi bazen de bir arkadaş gibi görürdü. Onunla tanışması Taehyung sayesinde olmuştu ama bazen bu ikili Taehyung'dan da fazla takılabiliyorlardı. Kısa zamanda ikisi de birbirinin dilinden anlar olmuştu. Taehyung bazen onların bu haline kıskanıyormuş gibi yapsa da uzun yıllar arkadaşı olanla sevgilisine asla kıyamıyordu.

Jimin Hoseok'a karşı birazcık mahcup hissediyordu. İki gecedir sevgilisinin onu görmesine engel oluyor, evine gitmesine izin vermiyordu. Birbirlerini oldukça fazla özlemiş olmalılardı, yine de Jimin Taehyung'tan hızlı davranarak Hoseok'a sarılan ilk kişi oldu. Ona oldukça sıkı sarılmıştı ki Hoseok bir ara nefes alamadığını düşündü. Jimin'in bu tarz çıkışlarına alışkındı, sarılışı garipsemedi ve o da Jimin'e elinden geldiğince sıcak bir kucaklaşmayla karşılık verdi. Hoseok henüz kucaklaşmanın içindeyken hapşırdı. Jimin başını kaldırıp büyüğüne, "Üzgünüm, evden çıkmadan önce Obur'la biraz oynamıştım." dedi. Sesi oldukça mahcup çıkıyordu.

"Sevgilimi hemen bırak çocuk!" Taehyung Jimin'i Hoseok'tan ayırırken söylediğinde Jimin alt dudağını sarkıtarak büyük olandan uzaklaştı ve çifte izin verdi. Hoseok'un Taehyung'un saçlarını öperek "Seni özledim" diye fısıldaması Jimin'i üzmüştü. İki gecedir Taehyung'u alıkoyuyordu ve onların görüşmelerine engel olmuştu. Elinde değildi, oldukça korkuyordu, evinde yalnız kalamazdı ve Taehyung'tan başka da evine davet edecek bir arkadaşı yoktu.

Ayakta durmaktan sıkılıp üçü de bahçedeki masalardan birine geçtiler. Demir sandalyeler oldukça soğuk olmasına rağmen bunu umursayacak tek kişi o an için sadece Hoseok'tu. Jimin, kendi derdi ile meşgulken Taehyung da uykusuzluktan oturduğu zeminin soğuğunu düşünemiyordu. Jimin ve Taehyung aynı anda esnedi.

"Jimin?" Hoseok elini küçüğünün omzuna koyup sıvazladı. Onu böyle görmek hiç hoşuna gitmiyordu ve üzülmesine dayanamıyordu. "Bak ne diyeceğim, belki de sana şu takıntı olan kişi sadece bir klavye delikanlısıdır? Ha, ne dersin? Belki de birisi sana kötü bir şaka yapıyor, sana zarar vereceği falan yok. Sadece fotoğraflarını çekip sana gönderiyor ama yanına yaklaşmaya bile cesareti yok. Bence korkmayı bırakmalısın. Birinin seni evine kadar takip edip sana zarar vereceğini sanmıyorum. Sırf sen kork diye yapıyor, bundan zevk alıyor olabilir."

Jimin düşündü, hyungu iyi diyordu ama mesajları aldıkça hissettiği korku o kadar fazlaydı ki bunu görmezden gelebileceğini düşünmüyordu.

"Bilmiyorum. Belki dediğin gibi sadece liseli bir ergen benimle dalga geçiyor olabilir ama hyung sürekli okul içinde çekilen fotoğraflarım var."

Taehyung ikiliyi sadece izlemekle yetinirken Hoseok küçüğüne sıcak bir gülümseme sundu. "Okula herhangi bir lise öğrencisi de giriş yapabilir Jimin, biliyorsun kütüphane halka açık."

Jimin Hoseok'a inanmak istiyordu. Ama ya dünkü takip olayı ne olacaktı? Hyungu gibi düşünmeye çalıştı. "Haklısın aslında. Belki de bu kişi sadece eğlence arıyordu ve beni buldu ve belki de beni dün takip eden kişi aslında o değildi, belki bir kapkaççıydı ve tek derdi çantamdı."

Kendini kandırmak ne kadar da kolaydı. Jimin hayret etti. Böyle söyleyince her şey çocuk oyuncağıymış gibi geliyordu ama hiç de öyle hissetmiyordu. Hâlâ çok korkuyordu ve hâlâ ona zarar vermek isteyen bir sapığının olduğunu düşünüyordu. Karşısındaki arkadaşına baktı. Yüzünü buruşturmuş boynunu ovalıyordu. Gece hem geç saatlere kadar maketleriyle uğraşmıştı hem de evde başka yatak olmadığı için koltukta uyumuştu ve bu iki gecedir devam ediyordu. Kendisine bir hayrı olmadığı gibi arkadaşına da zarar veriyordu. Hiç öyle düşünmese de "Evet, korkmayı bırakmam gerek. Korkmamalıyım. Benden istenen zaten bu," dedi. Sonra Taehyung'a döndü. "Hey Tae, bu gece bende kalmana gerek yok. Kimsenin evime geldiği yok zaten. Sen kendi evinde kal."

Taehyung ağzı biraz açık Jimin'e baktı. "Emin misin? Bak benim için sorun yok, yani sen istediğin sürece kalabilirim." dediğinde Jimin başını hemen iki yanına salladı. Bu iş onunla ilgiliydi ve çevresinin zarar görmesini istemiyordu. Hem nereye kadar bu böyle devam edecekti ki? Eninde sonunda o kişi Jimin'i illâ ki tek yakalayabilirdi. Bu erken ya da geç olmuş fark etmezdi.

"Eminim. Kendi başımın çaresine bakarım ben."

Hoseok ile göz göze geldiklerinde ona ufak bir gülümseyiş verdi. "Ben iyiyim. Bir şey olursa zaten ararım."

Hoseok Jimin'in saçlarını karıştırdı. "Hep yanındayız Jimin. Bu kötü şakayı yapanı hep birlikte bulacağız." Kol saatini kontrol etti. "Derse geçmem gerekiyor." Ayaklandığında Taehyung da ayağa kalkmıştı.

O sırada Jungkook yanlarına fırtına gibi geldi. Üçünün de önünde saygıyla eğildi. "Günaydın hyunglarım." Sonra Jimin'e döndü. Bu ikisinin ilk defa yüz yüze karşılaşmasıydı. Jungkook çantasının sapını tek eliyle sıkıca tutarken diğer elini de ona meraklı gözlerle bakan Jimin'e uzattı. "Bunu sana vermeye geldim hyung. Şimdi gitmeliyim." Ve geldiği gibi hızla ortadan kayboldu.

"Bu neydi şimdi?" Taehyung sorduğunda sevgilisini kolunun altına aldı. 

"Kan bağından sorumlu olamamamız çok yazık." Hoseok mırıldandığında Taehyung gülümsedi. 

"O iyi bir çocuk ama biraz yaramaz. Ve şu biraz önce yaptığı... Bence bu da bir şaka. Jungkook'un kişiliğini biliyorsun. Eminim boş bir kâğıt verdi ve şu an bizi düşünüp düşünüp gülüyor. Değil mi Jimin? Elindeki sadece boş bir kâğıt?"

Jimin elindeki kağıttaki Min Yoongi yazısına ve altındaki numaraya bakarken dalgınca kafasını salladı. "E-evet, kağıt boş."

"Ah şu çocuk..." Hoseok söylenirken Taehyung Jimin'e bakıyordu. "Sen gelmiyor musun?"

Jimin elindeki kağıda bakmayı kesip arkadaşına döndü. "Siz gidin, benim dersime daha bir saat var." 

Vedalaştıklarında Taehyung sevgilisini de alıp uzaklaşmıştı. Jimin ise elindeki kağıda numarayı ezberleyecek kadar uzun süre bakmıştı. Jungkook neden ona Yoongi'nin numarasını vermişti anlamıyordu ama kağıdı düzgünce katlayıp cüzdanına koymayı da ihmal etmemişti.

Ders saatine daha vardı ama dersi pek umursadığı yoktu. Okula biraz kafa dağıtmak, arkadaşları ile görüşüp iyi hissetmek için geliyordu. Birkaç dakika için de iyi hissediyordu ama derslerde kendisi ile baş başa kaldığında ne derse odaklanabiliyordu ne de başka şeye. Aklı sürekli aldığı mesajlardaydı. Artık kendi fotoğraflarını görmek istemiyordu. Hoseok'un dediği gibi olabilir miydi her şey? Gerçekten bu sadece eğlence arayan birinin ona yaptığı kötü bir şaka mıydı? Birisi onun korkmasını zevkle izliyor olabilir miydi? Eğer öyleyse Jimin daha fazla korkak görünmek istemedi.

Elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve bir süredir paylaşım yapmadığı uygulamaya girdi.


edebiyat öğrencisi olmam kötü bir bölüm yazmayacağım anlamına gelmiyor, arada böyle baya batırıyorum -genelde de batırıyorum- ama bu fazla olmuş kusura bakmayın artık 😢

umarım jimin tumblr'a geri döner, galerim onun paylaşmasını istediğim kedi postları ile dolu

[😻]

[😻]

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Where stories live. Discover now