yirmi dördüncü bölüm

3.9K 449 139
                                    

Gecenin ilerleyen saatlerinde, bir apartmanın üçüncü katında, sadece birkaç mumla aydınlanan salonda iki genç erkek aralarında bir calico kediyle oturuyordu.

Jimin Yoongi'den kalmasını istediğinde onun için temiz çarşaf ve üzerini örtmesi için battaniye getirmişti, bu arada büyüğüne de belli etmeden ısıtıcının derecesini yükseltmişti. Yoongi sorun olmadığını söylüyordu ama uyurken çok üşüyeceğini bilmiyordu, Jimin misafirin onun yüzünden hasta olmasına göz yumamazdı.

Birlikte çarşafı kanepeye geçirmişler, Yoongi için yatacak yeri hazırlamışlardı ama kimsenin uyumaya niyeti yoktu. Obur hazırlanan yere keyifli bir şekilde yerleşmişti. Temiz çarşaf hoşuna gitmiş olmalıydı. Yoongi ile Jimin de yere oturmuşlar, aralarına Obur gelecek şekilde kendilerini kanepeye yaslamışlardı. İkisinin de bir kolu kanepe üzerindeydi. Jimin çenesini koluna yaslamıştı, parmakları ile de Obur'u seviyordu; Yoongi ise başını yumruk yaptığı eline dayıyordu ve ara ara ona göz gülümsemesini sunan küçüğüne ilgi ile bakıyordu. Şu an o kadar mutluydu ki hayatındaki hiçbir anı buna değişmezdi.

"Her zaman Obur'un bana bir dış güç tarafından gönderildiğine inandım ben hyung." Geçen saatlerde birkaç şeyden konuşup birbirlerine alışmaya çalışmıştı iki genç de. Alışma sorunu yaşamayan tek canlı o an odada Obur'du, Yoongi'ye daha ilk dakikada ısınmış, kendini onun kucağına atıvermişti zaten. Şimdi de Jimin, Yoongi'nin Obur'u nasıl sahiplendiği sorusunu yanıtlıyordu. Küçüğün gözleri hatırladıkları ile gölgelenmişti.

"O gün sabah annemle telefonda konuşurken tartışmıştık ve telefonu birbirimize kırgın kapatmıştık. Şu an ne hakkında konuşmuştuk da tartışmıştık hatırlamıyorum. Muhtemelen küçük bir sebep büyümüştü ve ikimiz de abartmıştık. Günüm berbat geçiyordu, sürekli suratım asık dolanıyordum. Arkadaşım Taehyung ile okuldan birlikte dönmüştük. Obur'u apartmanın girişinde bulmuştuk. Hah, söylemeyi unuttum, o akşam çok yağmur yağıyordu. Evet oldukça çok, hava da baya soğuktu böyle baya hem de. Obur hem ıslanmış hem de üşümüştü ama kimse onunla ilgilenmemiş. Onu orada öyle görünce hemen yanına gitmiştim. Sokak kedisi olduğu bariz belliydi ama bir asilliği de vardı. Bana yanaşmaktan hiç çekinmedi. Taehyung da beni sevdiğini düşünmüştü. Onu kucağıma alıp ısıtmaya çalıştım, bir yandan da seviyordum sonra ne oldu bilmiyorum ve onu sahiplenmek istediğimi söyledim arkadaşıma. O da sevindi. Yağmura rağmen veterinere gittik. Temizlendi, aşıları yapıldı, bir hastalığı var mı diye bakıldı. Her şey tamamdı. Obur benim olmuştu, Taehyung onu tek başıma sahiplenmeme izin vermişti. Eve gelirken annemi aradım. Obur olmasa muhtemelen annemi aramazdım, o da beni aramazdı çünkü ikimiz de biraz inadız, bilirsin. Annemi arayıp ona Obur'dan bahsettim, onun için bir şeyler örmesini istedim. Annem örgü işlerini çok sever hyung. Bunu duyunca çok mutlu oldu. Annemle de barışmış olduk. Obur annemle aramı daha erken düzeltmemi sağlamıştı ve o geldikten sonra sanki daha mutlu biri oldum. Bilmiyorum, sanki yaşam isteğim artmış gibiydi. Her zaman yaşamayı seven biri oldum ama burada Taehyung dışında pek arkadaşım yoktu, ilk senemdi bazı zorluklarla karşılaşmıştım. Obur tüm sorunlarımın üstesinden gelmemin nedeni oluyor gibiydi. Bir çocuk gibi, sahip olduğun bir çocuk."

Yoongi tüm konuşma boyunca bir kez bile bir kelime etmedi. Jimin o günü öyle heyecanlı anlatıyordu ki Yoongi ona bu kadar yakınken değişen yüz ifadelerini izlemekten çok zevk aldı ve her bir mimiğini aklına kazıdı. Jimin çok güzeldi, hızlı hızlı konuşurken çok güzeldi, alnını buruşturunca çok güzeldi, gözleri kaybolana kadar gülence çok güzeldi, dudakları hafif aralanmış, gözleri büyümüş şaşkın şaşkın bakarken çok güzeldi. Yoongi o an bir kez daha sevdi Jimin'i, bir kez daha sevdi ve bu sefer de kalbine asla çözmek istemeyeceği bir düğüm attı. Bu düğümler Jimin'in tanık olduğu gülümsemelerinden ona düştüğünü belirten düğümlerdi. Yoongi'nin onları çözmeye hiç mi hiç niyeti yoktu.

"Adını ne zaman koydun? Görür görmez 'aa bu resmen Obur' dememişsindir herhalde."

"Hayır hayır. Onu bulduktan tam üç gün sonra ona Obur dedim çünkü çok fazla yiyordu, çok fazla! Görmeliydin hyung, onun için endişelenmeye başlamıştım ama veteriner hiçbir şeyi olmadığını söylüyordu. Artık o kadar yemiyor ama yine de çok yiyor." Jimin kedisinin kulağının arkasını kaşıdı. Obur bunu severdi, kulaklarını iki yanına oynatırken aklına bir şey gelmiş gibi kendini Yoongi'den tarafa kaydırdı. Onun tarafından da sevilmek istiyordu.

"Ya! Seni çok sevdi hyung."

Yoongi kediyi kucağına çekip onun kendine daha çok sırnaşmasına izin verdi. "Ben de onu sevdim." Göz ucuyla baktığında Jimin'in esnediğini gördü. Küçüğünün gecelerdir uyumadığından haberdar olduğu için onu yatağına yollamak istedi ama söylerse bunun doğru olmayacağını, ona bir çocukmuş gibi davranıyor görüneceğini düşünerek vazgeçti ve sahte bir şekilde o da esnedi.

"Hyung, uykun gelmiş senin. Ben de saatlerdir tutuyorum seni, ne aptalım. Biz gidelim, sen de uyu." Jimin Yoongi'nin oltasına çabuk düşmüştü. Yoongi daha cevap veremeden Obur'u kucağından aldı. "Sana iyi geceler diliyoruz hyung." Sarı battaniyesini de alarak salonu terk ettiğinde Yoongi omuzlarını sallandırarak gülüyordu. O... çok güzeldi. Bir çocuk gibi davranırken çok güzeldi. Sürekli özür dilerken bile çok güzeldi. Birini kırmak, üzmek, yormak istemezken çok güzeldi. Park Jimin çok güzeldi ve Yoongi onun her güzelliğine tek tek âşıktı. 

Yoongi Jimin gittikten sonra olduğu yerde bir süre daha kendi kendine gülümsedi. Hazırladıkları yere geçmeden önce pencereye ilerleyip sokağı yeniden kontrol etti ve boş olduğunu görünce rahatladı. Yine de bu gece uyumaya hiç niyeti yoktu.

Mumları söndürüp uzandı, şimdi üzerinde Jimin gibi kokan bir kazak varken ve Jimin gibi kokan bir yastığa başını koymuşken uyumayı düşünemezdi. Zaten uykusu da yoktu, Jimin aramadan önce uyuduğu ona yetmişti.

Tüm bu olanlar ona rüya gibi geliyordu. Sahi, kendi kanepesinde uyurken bu rüyayı görmeye başlamış olabilir miydi? Yoongi saçma olduğunu bilse de koluna bir çimdik attı. Gerçekti. Jimin'in onu araması, ondan yardım istemesi gerçekti. Ona çok yakın olup, onunla birkaç saat sohbet etmesi gerçekti. Ön yamuk dişini daha yakından görmesi gerçekti. Yoongi düşünüyor ve düşündükçe tebessüm ediyordu. Kendini durduramıyordu, yanaklarını ısırdı. Mutlu olmasını engelleyemiyordu. Artık karşılaşmalarının tatsız bir olaydan dolayı olmasına da içerlemiyordu. Hiçbir tanışma onları bu kadar kısa zamanda bu kadar yakın tutamazdı.

Yoongi yine tüm bencilliğini üstüne alıp şu an Jimin'in kanepesinde uzandığı için mutlu oldu. Belki yarın böyle hissettiği için vicdan yapabilirdi ama bu gece, en azından güneş yükselene kadar, mutlu hissedecekti.

[😻]

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

[😻]

[😻]

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Where stories live. Discover now