on altıncı bölüm

4.3K 459 107
                                    

Park Jimin, soğuk günlerde neden diğer insanlar gibi kahve, sıcak çikolata veya çay yerine sadece sıcak su içtiğini bilmiyordu. Sadece bir gün kantinde aldığı sıcak suyun içine kahve tozunu boşaltmayı unutmuştu ve o gün bu alışkanlığı başlamıştı. Tat veren bir şey yerine sadece su içmesi ilk başta garipti ama zamanla alışmıştı, aynı kantin çalışanlarının onun sadece sıcak su satın almasına alıştığı gibi.

Bugün ise Jimin kantine sıcak su almaya gittiğinde bir çift garip gözle karşılaştı çünkü karşısındaki çalışan onu tanıyamamıştı. Eğer karşısında dikilen bedenin Jimin olduğunu bilseydi sorgulamadan sıcak suyunu verir hatta afiyet olsun bile derdi ama karşısında siyahlar içindeki, gözlerini şapkası ile kapatan ve maskesi ile de yüzünü gizleyen bedenin Jimin olduğunu anlayamamıştı. Bir süre çocuğu inceledi, Jimin olsaydı diye düşündü, onunla konuşurdu. Halini hatrını sorardı. Kolaylık dilerdi ama karşısındaki beden sadece sabırsızca sıcak suyunu bekliyordu. Çalışan uzatmak istemedi ve sadece sıcak su doldurduğu karton bardağı çocuğa uzattı. Jimin bardağı alır almaz parayı uzatıp teşekkür etti. Çalışan o an, onun Jimin olduğunu anlamıştı. Ne kadar kısık sesle söylese de Jimin'in sesini her yerde tanırdı. Yüzüne istemsizce bir tebessüm oturduğunda aklında da onun neden böyle göründüğü sorusu vardı.

Jimin neden kendini gizleme gereği duyuyordu?

Olay çok basitti. Jimin'in bugün dersi yoktu ama bu boş gününde de evde pinekleyemezdi. Bir gün önce arkadaşı Taehyung'a da söylediği gibi aklında bir plan vardı, olayları çözmesi lazımdı yoksa rahatlayamayacaktı.

Öncelikle tanınmaması lazımdı bu yüzden üzerine siyah boğazlı kazağını giymişti. Baştan ayağa siyahtı. Yüzünü siyah bir maske ile kapatmıştı, bir de siyah şapka takmıştı. Ardından hemen okula gelmişti. Aslında planının ne kadar geçerli olduğundan emin değildi çünkü boş yere vakit kaybediyor da olabilirdi. İletişim Fakültesi binasının önüne gelip geri dönüşü olmadığını kendine tekrar etmişti ve Halkla İlişkiler bölümü kısmına gidip son sınıflara ait panodan ders programını kontrol etmişti. Gördüğü manzara rahat bir nefes vermesine neden olmuştu çünkü tüm gün boyunca izleyeceği çocuğun bugün sabahtan programı doluydu. İlk dersin hangi derslikte ya da amfide yapılacağına bakıp iki yanına bakınmış ve derse girmek için amfiye doğru ilerlemişti.

Dersin amfide yapılacak olması işine geliyordu çünkü kalabalık olan sınıfta kimse onu tanıyamazdı veya hocaların gözüne batmazdı. Rahat rahat durabilirdi. Henüz dolmaya başlayan amfide kimsenin pek tercih etmediği arka taraflara doğru ilerleyip beklemeye başlamıştı. Gözü kapıda, kalbi ağzındaydı. İyi mi yapıyordu yoksa fena halde her şeyi batıracak mıydı bilmiyordu ama yapma zorunluluğu varmış gibi hissediyordu.

Sonunda kapıdan uzun siyah paltosu ve yorgun gözleri ile Yoongi girdiğinde gözünü ondan ayırmadan oturacağı yere bakmıştı. Yoongi ilk önce en öndeki boş sıralara bakınsa da daha sonra fikrini değiştirmiş olacak ki üçüncü sıraya doğru ilerleyip orta kısımlardan bir yere yerleşmişti. Jimin oturduğu açıdan onu pek göremediği fark edip yerinden kalktı ve Yoongi'yi, özellikle de önünü iyi görebileceği başka bir yere oturmuştu ve tüm ders boyunca kendini gizleme hissi onu bırakmayarak Yoongi'yi izlemişti.

Derslerin bitiminde hiçbir şey olmamıştı. Jimin şimdiden sıkılmıştı. Ne telefonuna her gün gelen mesajlar geliyordu ne de Yoongi eline telefonu alıyordu. Jimin, Yoongi'nin hemen arkasından amfiden çıkıp onu takip etmeye devam etmişti. Birlikte kütüphaneye gittiler. Yoongi kendine boş bir masa bulur bulmaz çantasından bilgisayarını çıkarmış ve yazmaya başlamıştı. Jimin'in Yoongi'nin ne yazdığı hakkında en ufak bir fikri yoktu ama bunun onun canını sıktığını görebiliyordu çünkü hızlı hızlı klavyenin üzerinde dans eden parmakları yine aynı hızla yazdığı şeyleri siliyordu. Yoongi çoğu defa ses çıkarmamaya özen göstererek ofluyor ve saçlarını karıştırıyordu. Jimin Yoongi'yi izlemeye dalmışken telefonu gelen bildirim ile titredi. İlk kez bu bildirim onu bu kadar çok heyecanlandırmıştı. Önce ekrana daha sonra Yoongi'ye bakmıştı. Hâlâ gözü bilgisayarındaydı, yanaklarını şişirmişti ve öylece duruyordu. Düşünüyor gibiydi. Yeniden telefonunun ekranına döndü ve yazanı okudu.

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Where stories live. Discover now