otuz üçüncü bölüm

3.6K 398 152
                                    

Okula gelip de turnikelere yaklaştıkları sırada Yoongi kolunu Jimin'in kolundan -hiç istemese de- çekti. Jimin'e yakın olmak, onunla temas halinde olmak ve bazen onunla flörtleşmeyi denemek hoşuna gidiyordu ancak Jimin'den aldığı mesaj hep aklının bir köşesindeydi, ona emrivaki yapmak istemiyordu.

Turnikeleri geçip kampüs bahçesine doğru ilerlediler. Jimin biraz önce oldukça sıcak hissederken şimdi üşüyordu. Birkaç kez titredi.

Yoongi fakülte binasını görünce durdu. Canı hiç gitmek istemiyordu. Günlerce Jimin dibindeyken şimdi ondan ayrı kalma düşüncesi canını sıkıyordu. Onunla birlikte yürümeyi kesen Jimin'e baktı. "Burada ayrılıyoruz. Sonra görüşürüz?" Soru niyetiyle sormuştu, her ne kadar okul çıkışı Jimin Yoongi'de kalan eşyalarını almaya gidecek olsa da emin olmak istiyordu.

"Görüşürüz, hyung. İyi dersler." Jimin çok dalgın görünüyordu, Yoongi'ye sadece ufak bir tebessüm verdi ama bu Yoongi'ye yetmişti. Ağır adımlarla, acelesiz, binaya yürüdüğünde Jimin, kampüs bahçesinde önce bir süre ayakta durdu. Dersi yoktu, canı kantine gitmek istemiyordu -ya da kampüs içindeki herhangi bir kafeye- dışarıda kalırsa da çok üşüyecekti, fakültesine gitse bina onu boğacak gibi hissedecekti. Belki kütüphane-

Birinin hızla sırtına çıkması ile düşünceleri kırılmış porselen tabak misali etrafa dağıldı. Taehyung, arkadaşının boynuna sıkıca yapışmıştı. "Jiminie!"

Jimin Taehyung'un koluna birkaç kez vurdu. "Yavaş! Senin yüzünden artık kopacak bir ödüm yok ve galiba sırtım da incindi. Hâlâ duruyor. İnsene be!"

"Ama Jimin ben seni merak ettim." Jimin'in sırtından indiği gibi bu sefer boynuna sarıldı. Jimin, arkadaşının sabahın bu erken saatinde bir koalaya dönüşmesine anlam veremiyordu.

"Bırak da nefes alayım. Hem neden merak ettin? Biz seninle her gün yazışmadık mı?"

"Evet ama-"

"Fotoğraflar da gönderdim."

"Tamam da Jimin biri seni zorla alıkoyuyor olabilirdi."

Jimin kaşlarını kaldırdı. "Yoongi'de olduğumu söylemiştim."

"Yoongi seni zorla alıkoyuyor olabilirdi?" Taehyung da tek kaşını kaldırarak cevap verdi. "Neden Yoongi'de kaldığını bana söylemedin. Anlat her şeyi- ya da bekle, kantine gidelim. Burası soğuk." Arkadaşının elinden tuttuğu gibi onu kantine sürükledi.

Taehyung kendine bir çay aldı. Jimin bir şey içmek istemediğini söyledi. Birlikte kantinin en dip masalarından birine geçtiler.

Jimin yine dalgındı, avucunu çenesine yaslamış dışarıyı izliyordu. Taehyung alnına bir tane vurdu. "Hadisene oğlum! Tüm gün seni mi bekleyeceğim ben?"

"Ne vuruyorsun be! Acıdı. Dalmışım işte."

"Yoongi'yi mi düşünüyordun?" Jimin gerildiğini hissetti.

"Ne alakası var?"

Taehyung omuz silkti. "Bilmem, aklıma başka isim gelmedi. Hadi anlat neden Yoongi'de kaldın?"

Jimin her şeyi anlatması gerektiğini düşündü, her şeyi ama her şeyi. Ona sadece Yoongi hastaydı, ona baktım diyemezdi çünkü Taehyung biliyordu ki Yoongi Jimin için hiç kimseydi. Derin bir nefes aldı.

"Geçen gün sokağımda birinin beni gözetlediğini gördüm. Korktum. Sana haber veremezdi-"

Taehyung hızla araya girdi. "Nedenmiş o? Bir şey olduğunda haber etmeni söylemiştim Jimin."

Jimin alnını kaşıyor, daha fazla gerildiğini hissediyordu. "Önceki iki gece bendeydin zaten. Seni Hoseok hyungla daha fazla ayrı tutmak istemedim."

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Where stories live. Discover now