0

51.6K 2.7K 2.2K
                                    

Six prince'yi silip taekook şeklinde yazmak istediğimi söylemiştim ve sözümü tuttum umarım okur ve beğenirsiniz.

_

|Hediyeni kabul ediyorum efendi.

Şiddetli dalgaların esir olduğu denizin üzerinde yüzen bir gemideydim. Dalgalara eşlik ederek sallanan gemi midemi bulandırmaya başlamıştı. Köşeye sinmiş bir şekilde oturuyordum. Üzerimde diğer kölelerin giydiği gibi beyaz bir kıyafet vardı. Kasabaları yağmalayarak aileleri katledip kız, erkek karışık olarak gençleri topluyorlardı. Ben de onlardan biriydim.

Beni büyüten yaşlı teyzem kan bağımız olmasa da bana sahip çıkmıştı. Ailem balıkçılıkla uğraşıyordu ve onları fırtınalı bir gece gemi ile denize açıldıkları gün kaybetmiştim. O gün küçük olsam da yaşadığım acı büyüktü. Ben o gün dalgalara sadece ailemi değil küçük kalbimi de gömmüştüm.

Beni büyütüp sahip çıkan teyzem ise yağmacıların kurbanı olmuştu. Beni kurtarmak isterken kendini feda etmişti lakin işte buradaydım. Nereye gittiğini bile bilmediğim bir gemideydim.

Kimseyle konuşmuyordum. Ağzımı bıçak açmıyordu ve yemek yemiyordum. Sadece nereye gideceksek artık varmak istiyordum. Geminin küçük penceresinden dışarı baktığım da uzaktan gördüğüm yer yaklaştığımızı anlamamı sağlamıştı. Geceydi ve bir kutlama olmalıydı ki gökyüzünde havai fişekler patlatılıyordu. Renk renk havai fişeklerin ışıkları ortama kısa süreli hoş bir görüntü sunuyordu.

Sonunda bulunduğumuz yere gelen tiksinç adamlar ile yüzümü buruşturmuştum. İğrenç sırıtışları ve gülünce gözüken sarı dişleri üstüne üstlük burun direğimi sızlatan kokuları ile zaten bulanan midem daha da kötü olmuştu. Her birimizi kolumuzdan tutup kaldırmış ve güverteye kadar peşlerinden götürmüşlerdi. Neden bir anda güverteye getirildiğimizi bilmiyordum. Lakin çıkınca gördüğüm adamlar ile gerilmiştim.

Önde duran adamın kıyafetlerinden soylu olduğu belliydi. Önünde zorla diz çöktürülen bedenlerde olan bakışları her birimizin yüzünde geziniyor, uzun sakalını ise bu esnada tek eliyle okşuyordu. Bende duran bakışları ile gerilmiş ve kafamı eğmiştim. Onunla göz göze geldiğimde gözlerinde gördüğüm parıltılar beni ürkütmüştü. 

Adım seslerinin bana doğru gelmesi,  zaten hızlanan kalbimin olacakmış gibi daha da hızlanmasına yol açmıştı. Derin derin nefesler alarak uzun gelen saniyelerin ardından kolumdan tutularak kaldırılmış, az önce ki sakalıyla oynayıp bizi süzen soylunun önüne getirilmiştim.

Tek eliyle çenemi tutup kafamı sağa sola çevirerek yüzümü incelemiş. Ardından kolumdan tutarak etrafımda dönmemi sağlayarak vücudumu süzmüştü. Şu an ne olduğuna dair bir fikrim yoktu. İzinsizce vücuduma dokunulması beni rahatsız etse de bu adamlardan tırstığım için çıt çıkaramıyordum. Her an kılıçlarını çekip kafamı gövdemden ayırabilirlerdi. 

"Güzel." demişti adam mırıldanarak. "Bunu beğendim güzelce hazırlayın." 

Bana 'bu' diyerek hitap etmesi sinirlerimi bozsa da ses çıkarmadan yanıma gelip kolumdan tutanlara ayak uydurmuştum.

Geminin içinde bulunan bir odaya getirilmiştim. Bizi tuttukları yerden daha temiz ve bakımlıydı. Koca bir yatağın iki yanında bulunan ahşap komidinlerin üzerinde yer alan mumlar etrafı aydınlatıyordu. Kırmızı tonlarının hakim olduğu oda da bulunan başka bir kapıya yönelerek açmış ve beni içeri sokmuşlardı. Tamam bir geminin içinde hamam beklemesem de şaşırtıcıydı. Genelin aksine küçüktü ama şirindi. 

Beni getiren bedenler hiç ses çıkarmıyor işlerine odaklanmış bir şekilde duruyorlardı. Önce üzerimdeki kıyafetlerden kurtulmuş sonra beni sıcak su dolu küvetin içine sokmuşlardı. Bedenim yıkanırken sıcak su vücudumu mayıştırmıştı. Lakin neden bir anda böyle bir muamele gördüğümü anlayamamıştım. O adamın altına girmemi istemezlerdi umarım çünkü buna kesinlikle karşı çıkardım. O yaşlı bunakla sevişmektense ölmeye bile razıydım. 

Prince | TaekookWhere stories live. Discover now