3

35.3K 2.2K 2.2K
                                    

Cinsel içerik bulundurur ⚠

Bu arada pek smut yazma deneyimim yok. Toplasan 3 kere falan yazmışımdır bu yüzden pek bir şey beklemeyin bence yaniii 😈

Yorum dememe gerek yok herhalde jdjdhdhdhhd ☺

İyi okumalar...

________

|Şarabı dudaklarından içmek...

Bu kapının ardında geleceğim vardı ve gel demesiyle kapıyı aralamış; onunla göz göze gelmiştim.

Kapıyı ardımdan kapatıp arkamı döndüğümde gözlerinin içine bakıyordum. Kaşlarını kaldırmış; gözlerinin içini şehvetin rengi kaplamıştı. Tek elini kaldırarak bana uzatınca ona doğru adımlamış ve uzattığı elini tutmuştum. Elimi kaldırarak dudaklarına götürmüş ve naif bir öpücük bahşetmişti.

Onun eteğini öpmem gerekirken, o benim elimi öpmüştü.

Elim dudaklarından ayrılınca öptüğü yer adeta yanıyordu. Kan yanaklarıma toplanmış; kalbim hızını arttırmıştı. Vücudum heyecandan titrerken beni yeni fark ettiğim yer masasının etrafında dizili minderlerden birine oturtmuş, kendi de yanımdaki yerini almıştı.

Önümüze koyulu gümüş bardaklara şarabı doldurunca bakışları beni bulmuştu. "Adın nedir?" Doldurduğu kadehi önüme koymuş ve ağzına çerezlerden birini atarak bir kolunu kırdığı dizine yaslamıştı.

"Jeongguk." Dedim. "Prensim." Önümde duran bardağı alarak şaraptan bir yudum almış gelen mayhoş tatla alışık olmadığım için yüzümü buruşturmuştum.

"Jeongguk." Dedi gülümseyerek. "Ne de güzel bir isim." Gözlerimin içine bakıyordu ve bir an içini düşüncelerimi okuyabildiğini düşünerek korkmuştum. Çünkü düşüncelerimin hepsinde o vardı. Üzerine giydiği gecelik sanki benimle uyumlu olmak istermiş gibi beyazdı. Kahve tutamlar alnını okşuyor ve şaraptan dolayı kızaran dudaklarını öpmek istiyordum. Şarabı onun dudaklarından içmek istemem ne kadar garipti?

Çubukları elime alarak tatlıyı almış ve damlamasın diye altına elimi tutarak ona uzatmıştım. Uzattığım tatlıya bakmış ardından kabul ederek ağzını aralamıştı. Memnuniyetle tatlıyı yerken gülümsüyor ve bakışları beni utandırıyordu.

Yemeklerimizi ve tatlılarımızı yememizin ardından ayaklanarak beni de kaldırmış; elinde tuttuğu şarap dolu bardaklar ile teras olduğunu tahmin ettiğim yere çıkmıştık. Gece olduğu için karanlık gökyüzü bizi karşılaşmıştı ve geceyi süsleyen yıldızlardan gözlerimi alamamıştım. Ay tam karşımızda bulunan denizi hafif ışığı ile aydınlatıyor; yansımasını üzerine sunuyordu.

Terasta bulunan kırmızı uzun bir koltuk önünde ise kısa ahşap bir masa vardı. Üzerinde dizili mumlar ise terası hafif ışığı ile aydınlatıyordu. Loş ve romantik bir ortamdı işte. Hava kıştı ve vücudumdan geçen titremeye engel olamamıştım. Yanımda bir hareketlilik olunca önemsememiş lakin omuzlarıma konulan şal ve belime sarılan kollarla yerimde sıçramıştım. "Üşümüşsün." Demiş ardından çenesini omzuma yaslamıştı. Kafam istemsizce sağa dönmüş yüzlerimizin arasında santimler kalmasını sağlamıştım. Dudaklarımı dişliyor hızlanan nefeslerimi ve kalp atışlarımı hissetmemesini umut ediyordum.

Sonra bakışları dudaklarıma kaymıştı.

Dişlemekten ve şaraptan kızaran dudaklarımı istemsizce yalamış bakışlarının daha da karardığını fark etmiştim. Belimde ki elleri sıkılaşmış yutkunduğu için adem elması oynamıştı.

Benden etkileniyordu.

Bu beni gülümsetmiş ve bu tam o anda gülüşümden öpmesine neden olmuştu. Gözlerim kocaman açılmış şaşkınca ona bakıyordum ve o kıkırdamış "Çok tatlısın." Diyerek ölüm fermanımı imzalamıştı. Tam şu an da tutmasa yere yığılıp kalabilirdim çünkü bacaklarımdaki güç çekilmiş; belimi tutan kollarından destek alıyordum.

Prince | TaekookWhere stories live. Discover now