2

28.8K 2.2K 1.2K
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum 😊

İyi okumalar...

_

|Bu kapının ardında geleceğim var

"Prensimiz bu gece beni odasına bekliyormuş."

Bir cümlenin beni bu kadar heyecanlandıracağını bilemezdim. Hep küçük şeylerden dolayı mutlu olsam bile ufacık bir cümle ile bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyordum. Neden bu kadar heyecanlandığımı da bilmiyordum. Prensin beni istemesi ve gözlerime o kısacık sürede yoğun duygularla bakması bile yetmişti belki de kalbime taht kurmaya.

Tahta çıkmasına vardı lakin benim tahtıma çoktan kurulmuştu.

Bunu fark ediyor olmak ise aynı zamanda korkutmuştu. İlk defa böyle bir duyguyu tadıyordum. Neydi bu aşk mı? Aşk bu kadar kısa sürede tanımadığın birine beslenilebilecek bir duygu muydu bilmiyordum. Masallardan duyardım sadece aşkı. Belki de bizimkisi şıpsevdi idi.

İlk görüşte aşk.

Söylemesi kolay olsa da yaşaması farklıydı. İlk görüşte tutulmuştum ben ona. Bunu şimdi hiç beklenmedik bir yerde ve anda kendime itiraf ediyor olmak ise garipti. Kim karşısında ki dans ettiği kişi gittikten sonra ona aşık olduğunu fark ederdi ki. Oysa onu gördüğüm zamanı toplasan bir saat etmezdi.

"O hizmetli sana ne dedi de böyle tutuldun kaldın?" Hoseok yanımda biterek gözlerini kısmış bir şekilde meraklı ifadesini yüzüne oturtmuştu.

"Prensimiz bu gece beni odasına bekliyormuş." Dedim. Aklımı uçuran kalbime depar attıran cümleyi bu kadar basit bir şekilde söylemem Hoseok'u olduğu kadar beni de şaşırtmıştı öyle ki ilk bir saniye suratıma bakmış ardından ne! Diye bağırmıştı.

"Bu kadar kısa sürede olmasını beklemiyordum." Demişti. Ardından kocaman gülümsemiş heyecanla kolumu tutup çekiştirmeye başlamıştı. "Hadi gel seni hazırlamalıyız. Bu gece beklediğine göre sadece birkaç saatimiz var demektir."

***

Odada bulunan yatağımda oturmuş vaziyette karşımda ki Hoseok'a bakıyordum. Sağa sola yürürken aynı zamanda hızlıca bir şeyler anlatıyordu.

"Odaya girdiğin zaman saygından ödün verme. Gidip kıyafetinin eteğinden öpüp bekleyeceksin." Ardından durmuş ve kaşlarını kaldırarak bana bakmıştı. "Anladın mı?"

Kafamı sallayarak onaylamıştım. Bu kadar olaya ne gerek vardı diye düşünsem de odasına çağıran kişi bir prensti ve her şey özenli olmalıydı.

Ben bu kuralların hiçbirine uymak istemiyordum. Dans ederken bile prensin gözlerine cesur bir şekilde bakmam onun hoşuna gitmişti ve aynı şekilde davranarak onun gözüne girecektim. Onda farklı bir etki bırakmak istiyordum. Daha fazla kendimi beğendirtmek istiyordum ve bunun için her şeyi yapacaktım. Bu hem burada oluşumun temelini atmamı sağlayacaktı hem de prense daha da yakın olmamı sağlayacaktı.

Hoseok hala benim oturduğumu görünce kolumdan kaldırmış ve yürürken "Daha çok işimiz var oturmak yok önce hamama gideceğiz." Demişti.

Kısa süre de hamama gelince yüzüme vuran sıcak buhar ile gülümsemiş, belime sarılı olan havlunun bel kısmından tutarak sıkılaştırmıştım. Hamamda kimse yoktu ve bu benim için daha iyiydi.

Giderek oturmuş ve Hoseok'un benim için görevlendirdiği iki kişinin bedenimi yıkamasına izin vermiştim. Biri saçlarımı güzelce yıkıyor diğeri ise vücudumu güzel kokulu bir sabunla yıkıyordu.

Durulanmamın ardından hamamdan çıkmış ve verilen kıyafeti giymiştim. Kırmızı tüllerden oluşan kıyafet iç gösteriyordu ve feminen bir görüntü sağlamıştı. İç gösterdiği için üzerime uzun bir kumaş giyip ipini belime bağlamış ardından diğer hazırlıklar için oturmuştum. Hizmetlilerden biri saçlarımı yaparken diğeri sade bir makyaj yapıyor ve boynuma güzel kokulu bir yağ sürüyordu.

Dalgalı saçlarım ve biten makyajım ile odadan çıkmış Hoseok'un beni görmesiyle duraksamısına ve Prensimizin seni görünce dibi düşmezse bana da Hoseok demesinler demesiyle gülümsemiştim.

Hoseok önde ben arkasında saray koridorlarında ilerliyorduk. Sarayın hiç görmediğim yerlerini arşınlarlen uzun koridoru aşmış ve merdivenden çıkarak bir başka alana çıkmıştık.

Koca gözlerim ile boş alanı tararken sade olmasına rağmen göz alıcı olması dikkatimi çekmişti. Koca bir avize üzerinde duran mumlar ile etrafı aydınlatırken yere serili ve tüm yüzeyi kaplayan kırmızı halı zengin bir görüntü sağlamıştı. Tavanda ve duvarlarda çeşitli çizimler varken yerden tavana uzanan camlardan görünen ay, ışığını açık perdeden içeri gönderiyordu.

"Burası neresi?" Dedim. Merakıma engel olamamıştım çünkü bu kat diğerinin aksine daha bir özenliydi.

"Burası soylular katı." Dedi Hoseok. "Kral, kraliçe ve çocukları bu katta kalır aynı zamanda gelen soylular da bu katta ağırlanır." Bakışlarını etraftan çekerek bana çevirmişti. "Buraya ilk çıkan gözde sensin ve bu katta yaşamak istiyorsan prense bir evlat vermen gerekiyor."

Çocuk sahibi olmayı hiç düşünmemiştim lakin prense bizden bir parça vermek içimi ısıtmıştı. Ona ve bana benzeyen bir çocuğun etrafta koşturma düşüncesi beni gülümsetmişti.

Hoseok daha fazla vakit kaybetmemek için adımlarını hızlandırmış ve koca alanın ayrıldığı üç koridordan soldakine girerek ilerlemeye devam etmişti. Bir çok kapıyı aşmış ardından diğerlerine oranla daha ihtişamlı bir kapının önüne gelmiştik. Önünde iki nöbetçi vardı ve elleri kınılarında duran kılıçlarındaydı.

Bizi görünce haberleri olduğu için bana yol vermişlerdi. Hoseok'a bir bakış atmış ardından yavaşça adımlayarak odanın kapısını çalmıştım. Bu kapının ardında geleceğim vardı ve gel demesiyle kapıyı aralamış onunla göz göze gelmiştim.

Bölüm sonu.

Bölümü sonunda yazdım. İlk yazdığım hoşuma gitmediği için tekrar yazdım. Ne yapayım içime sinmiyor :(

Umarım beğenmişsinizdir.

Bu arada kıyafeti sizin hayal gücünüze bırakıyorum ;)

Mutlu kalın 💜

Prince | TaekookWhere stories live. Discover now