6

23.2K 1.9K 1.2K
                                    

Selamm ben geldim ehehe

Şimdi, bölümü beğenirmisiniz bilmem ama yinede yorum yapıp beğenirseniz sevinirim :D

İyi okumalar... <3

________

|Haksız ceza

"Sen benimsin ve benim olana benden başkası dokunamaz." yeşil gözleri koyulaşmış iken yutkunmuştum. "Yoksa onu tereddüt etmeden öldürürüm."


Yeşil gözlerinden belki de ilk defa ölümün soğukluğunu hissetmiştim. Tereddüt etmeden birini öldürme düşüncesi kan dondurucu olsa da o bir prensti. Elbet savaşlarda bile olsa birilerini öldürecekti. Lakin bunu soğuk kanlı bir biçimde söylemesi beni ürkütmedi değildi. Ona nasıl bir ifade ile baktığımı bilmiyordum, lakin ifadesi yumuşamış, dudakları iki yana gerilmiş ve o güzel gülümsemesini gözler önüne sermişti. 

"Korkma meleğim. Bunu sana korkman için değil, senin için neler yapabileceğimi gör diye söyledim." bir eli şimdi saçlarımı okşuyor, önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyordu. Alnıma, içini çekerek dudaklarını bastırmış ve "Hadi şimdi git. Nasıl da üşümüşsün, narin tenin bu soğuğu kaldıramaz. Sonra hasta olursun." demişti. Utangaç bir gülümsemeyle suratına bakarken, elleri yanaklarımı okşamış ve soğuktan kızaran burnuma küçük bir buse kondurmuştu. Ardından dudakları kulağıma yaklaşmış ve burnunu sürtmüştü. En ufak teması bile beni etkiliyor, uçurumdan atlıyormuş gibi bir his peyda oluyordu. Nefesini kulağımda hissettiğimde irkilmeme karşın, elleri belimi bularak hafifçe okşamış ve fısıldamıştı.

"Tenine bir gün geçmesine rağmen hasret kaldım. Akşam odama gel güzelim, hasret giderelim." Hızlanan nefesimle bana bakan yüzüne bakmış ve kafamı sallayarak utangaç bir gülümsemeyle "Peki, prensim." demiştim. Ardından son kez gülümseyerek, bana bakan yüzüne bakmış ve arkamı dönerek geldiğim yoldan geri dönmüştüm. 

Ellerim kızaran yanaklarımda iken, hızlı adımlarla saraya girmiş ve odama yönelmiştim. Sahi, sabahtan beri Hoseok'u görmemiştim. Bu yüzden gözlerim onu arayarak, yoluma devam ediyordum. Dong Hyuk'da ortalarda yoktu. Bu yüzden adımlarım odama doğru yönelmişti. Diğer cariyelerin olduğu yerden geçerken, çoğu bana bakıp fısıldaşıyordu. Neden öyle baktıklarını bilmediğim için merakla suratlarına bakarken, önüme çıkan iki kız ve bir erkekle duraksamıştım. Ne söyleyecekler diye beklerken, aralarından sarışın olanı öne çıkmıştı. Sarı uzun saçları, göğsünün altında bitiyor ve diğerlerinin de giydiği gri elbise, vücudunda oldukça iyi duruyordu. 

Gözlerine baktığımda gördüğüm öfke ve çatık kaşları beni biraz ürkütmüştü. Neden bana böyle öfkeli baktığını anlayamasam da, diğerlerinin de onlardan bir farkının olmayışı, anlayamadığım bu öfkeden daha çok ürkmeme neden olmuştu. Sarışın olan bağdaştırdığı kollarını çözerek, işaret parmağını bana uzatarak "Sen," demişti. "ne yaptın da prensin altına yattın?" kocaman olmuş gözlerim ile ona bakarken, neden böyle konuştuğunu sorguluyordum. Nasıl böyle kirli konuşabilirdi? Oysa ki burada olan cariyeler, sıkı eğitimlerden geçerdi.

Susmam onu sinir ediyormuş gibiydi, öyle ki uzattığı parmağı ile sağ omzuma baskı yapmış ve gerilememe neden olmuştu. "Ne yaptın da onu baştan çıkardın, seni sürtük?!" kaşlarımı kaldırmış bir şekilde "Ne diyorsun sen?" demiştim. "Lütfen saygını bozma. Bana böyle ithamlarda bulunamazsın." alaylı bir şekilde gülmüştü. "Neden? Prensin altına girdin diye bir bok olduğunu mu sandın?" daha fazla onun gibi biriyle muhatap olmamak için yanından geçmek istemiş, lakin kolumu tutup omuzlarımdan ittirmesiyle, dengem bozulup yere düşmüştüm. Sakin olmalıydım. Herhangi bir kavga cezaya neden olabilirdi, lakin bu karşımda duran kızın ve arkasındakilerin umurunda değil gibiydi. 

Prince | TaekookWhere stories live. Discover now