X. || yeni ama eski gelen

1.9K 231 59
                                    

Sıradan bir gün gibi gözüken ama asla sıradan olmayan bir gün yaşanıyordu BT21 koğuşunda. Koğuştaki üç kişi hariç diğerleri aralarına yeni bir arkadaş katıldığını düşünüyorken, üç kişinin arasındaki kısa boylu yeşil saçlı olan iki arkadaşının kollarına sarılmasıyla ancak saldırmadan olduğu yerde durabiliyordu.

"Öldüreceğim lan seni! Ya bir bıraksanıza."

SeokJin ve Namjoon kısa boylu, agresif arkadaşlarını karşısındaki bedene saldırmaması için zapt etmeye çalışırlarken Hoseok ve Jungkook da onun saldırmaya çalıştığı bedeni korumak için kendilerini siper etmişlerdi. Geride kalan Jimin ve Taehyung ikilisi ise yalnızca bakıyor ve anlamaya çalışıyorlardı.

"Hyung ne olur sakin ol. Gardiyan gelecek şimdi lütfen!"

Jungkook, boşa çıkacağını bile bile yalvarmıştı yine de Yoongi'ye. Yoongi ise gözü dönmüş yaralı bir hayvan gibiydi, iki kolunu saran iki arkadaşı olmasa çoktan karşısındaki bedeni ezer geçerdi.

SeokJin, Yoongi'nin boğazına sarılıp onu arkasındaki duvara yasladı.

"Namjoon, al bunu avluya çıkar ve ne olursa olsun içeri sokma."

Namjoon hızla Yoongi'yi sürükleyip avludan çıkarırken bile Yoongi ondan kurtulmaya çabalıyordu. Nihayet ikili avluya çıktığında Hoseok ve Jungkook iki yana çekilip arkalarındaki bedeni görünür kıldılar.

"Görüyorsun değil mi, neye sebep olduğunu görüyorsun?"

SeokJin'in sesi şaşırtıcı bir sakinlikle çıkmıştı.

"Ben... üzgünüm hyung, çok üzgünüm."

"Üzgün olman mühim değil Yuta. Siktiğimin üzgünlüğü bize burada geçen yıllarımızı geri vermeyecek."

--

*Jimin*

Hayatım hiç istemeyeceğim bir şekilde ilerliyor ve ilerlerken beni sık sık şaşırtıyordu son zamanlarda. Özgürlüğümü kaybetmemin 42. gününde koğuşa yeni biri gelmişti, yani bizim için yeni Üç Büyükler için eski.

Yoongi hyung saatlerdir sakinleşememişti. En son avlu duvarlarını tekmeleyip hakaretler savuruyor olduğunu görmüştüm ve adımımı attığım avludan geri kaçmış, diğerleri gibi -Jin hyung hariç- masanın etrafındaki yerimi almıştım.

Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyelerini andırıyor olsak bile sesimi çıkarmayıp ortamdaki sessizliğe ayak uydurdum. Karşımızda isminin Yuta olduğunu öğrendiğim yeni gelen vardı, bizse yani Hoseok hyung, Jungkook, Tae ve ben karşısına dizilmiştik.

"Pekala, sanırım tanışmamız gerekiyor."

Jungkook ortamdaki sessizliği bozduğunda- ki bahsettiğim sessizlik Yoongi hyung'un avludan gelen küfürlerinden ibaretti, gerginliğin biraz dağılması için ilk adımı ben attım.

"Ben Park Jimin."

Yuta, bir uzattığım elime bir de bana baktığında Taehyung yanımda huzursuzca kıpırdandı. Onun yeni insanları sevmediğini fark etmiştim, o da tıpkı Yoongi hyung gibi az insan çok huzurculardandı.

Havada duran elimi iki yana sallayıp gülümsedim.

"Elimi sıkmayacak mısın?"

Yuta mahçup bir şekilde gülümseyip nihayet elimi sıktı bu sıcak tavrıma karşın. Benim ardımdan tek tek hepsiyle tanıştığında daha rahat görünüyordu. Onun rahat görünümünden gaza gelen Hoseok hyung, bana yaptığı gibi ona koğuşu gezdirmeye yeltendiğinde Jungkook onu durdurmuştu. Bir bakıma haklı sayılırdı. Yoongi hyung'un geçirdiği sinir krizinden anladığımız kadarıyla Yuta onların burada oluş sebebiydi, eh burada iyi ağırlanmayacağını biliyor olmalıydı.

Hoseok hyung ona kendi ranzasını paylaşmayı teklif edip birlikte yukarı çıktıklarında gözlerimi camın kenarına oturmuş, avludaki arkadaşlarını gözetleyen Jin hyung'a diktim. Üzgün veya sinirli gözükmesini bekliyorum ama o oldukça normaldi. Bir şeyleri çok çabuk sindirebiliyor oluşuna şaşıyordum.

"Amma adrenalinli bir gün he."

Jungkook'un mükemmel yorumuyla bakışlarımı tekrar arkadaşlarıma yönlendirdim. Jungkook çoktan kalkıp televizyonu açmış ve her zamanki sandalyesine konumlanmıştı. Ona üzülüyordum, üzülüyordum çünkü daha küçüktü ve dışarıda gününü gün etmesi gerekirken burada sabah akşam televizyon programlarıyla geçiriyordu günlerini.

"Evet yakışıklıyım ama çek artık gözlerini üzerimden."

Jungkook elini dalan gözlerimin önünde salladığında gülümseyip gözlerimi kırpıştırdım, daldığımın farkında bile değildim. Ben onu süzerken Taehyung'un yanımdan kalkıp gittiğini de fark etmemiştim. Pekala, dört duvar diye bahsedilen bu minik cehennem modülü beni oldukça dalgın birine çevirmişti ve bu hiç hoş değildi.

Ayaklanıp yukarıya çıkmak üzereyken koğuş kapısının ufak dikdörtgen aralığı açıldı. Bu aralıktan sadece karşıdaki gardiyanın gözleri gözüküyordu, genellikle buradan mektup alıp verilirdi.

"Nasılız bakalım? Cevap vermeyin umurumda değil çünkü. Evet şimdi... Jeon Jungkook, yaklaş bakalım mahkeme celbin gelmiş ve Park Jimin, senin de onanmış cezanın kağıtları var."

Uzanıp aralıktan zarfları aldım ve Jungkook için olan zarfı ona verdim.

"Sayın Jeon Jungkook bla bla... İşlediğiniz suç falan filan..."

Söylenerek bildiriyi okuyor oluşu beni gülümsetmişti. İkimizin yanına ağır adımlarla Jin hyung katıldı o sıra.

"Ne okuyor bu damla sakızlı kurabiye?"

"Mahkeme celbi gelmiş."

İkimizin de meraklı bakışları Jungkook'da iken sonunda kağıttan başını kaldırıp ikimize baktı. Az önceki neşesinden eser yoktu, omuzları çökmüş gözleri buğulanmıştı. Kağıdı masaya bırakıp tekrar bize döndü.

"İki gün sonra karar mahkemem var."

"E ne var bunda bu kadar üzülecek?"

Yutkunup soruyu soran bana baktığında gözündeki hayal kırıklığını görmüştüm ve bu beni ister istemez endişelendirmişti.

Yanına çömelip elimi dizine koydum.

"Jungkook, neler oluyor güzelim?"

"Avukatım... avukatım babam olmuş."

"Siktir!"

Jin hyung havaya küfrünü savurduğunda her zamanki gibi ne olduğunu anlayamamıştım. Öğrenmem gereken onlarca şey vardı ve ben bu insanların hayatlarındaki sırlara bir türlü yetişemiyordum.

Meraklı gözlerle bakışlarımı Jin hyung'a yönlendirdiğimde onun da endişeli olduğunu gördüm.

"Biri bana da ne olduğunu söyleyebilir mi?"

Jungkook hızla kalkıp banyoya gittiğinde çömeldiğim yerden kalktım ve arkasından gitmek istedim ama o sıra Jin hyung kolumu yakalayıp beni durdurdu.

"Jungkook anlatana kadar bekle, eğer o anlatmak isterse anlatır. Şimdi bırak biraz yalnız kalsın."

Başımla onu onaylayıp masaya oturdum. Ailenin herkesin yarası olmak dışında bir görevi var mıydı merak ediyordum.

"Evet, nerede o Yuta siktiğimin Nakamoto'su?"


Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Dilek ve önerilerinizi belirtin lütfen. Ve okuyan herkes oy da verirse çok mutlu olurum, boş geçmeyin plz. 🌿

IDYLLIC pt. 1  || vmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin