XIV. || psikolojik çöküntü geliyorum demez

2K 233 147
                                    

*Jimin*

Olaylar tahmin ettiğimden daha berbat bir hal almıştı. Görüş gününün üzerinden yalnızca 24 saat geçmişti ve Yoongi hyungun tavırları hepimizi fazlasıyla korkutuyordu. Korkuyorduk çünkü o umulmadık bir şekilde sakince davranıyordu.

Öyle sakindi ki dün gece sigara paketinin üzerine su dökmüştüm, normalde şu anda cesedimin aileme teslim ediliyor olması gerekirken o bu durumu oldukça sakin karşılamış ve problem olmadığını söyleyip sırtımı sıvazlamıştı.

Dediğim gibi, korkuyorduk.

Hobie hyung onun kafayı yediğini, elektrik şokuyla kendine getirilmesi gerektiğini öne sürüyordu. Haklı olabilirdi, Yoongi hyung eski haline oranla şu an kafayı yemiş gibiydi.

Sabah her zamanki gibi avlu kapısının açılış gıcırtısıyla uyandım. Yatak keyfi yapmak için bir sağa bir sola dönüyordum ama ultra rahatsız şiltem keyif yapmama izin vermiyordu.

Şiltemle kavgama son verip ayaklandım, aşağı inmek en mantıklısıydı. Merdivenlerin sonuna geldiğimde henüz aydınlanmamış havanın, henüz aydınlatmadığı koğuşumuzda oturan bir beden gördüm. Pekala... sanırım hayat benim için burada son buluyordu çünkü korkudan ruhumu teslim etmek üzereydim.

Olduğum yerde kalıp nefesimi tuttum. Bacaklarım titreyerek bana ihanet ediyordu resmen. Yavaşça son basamaktan inip yutkundum ve gözlerimi bedenden ayırıp kaçmak için bir yol aradım ama tabiki bulamadım. Dört duvar arasındaydım, nereye kaçabilirdim ki?

Büyükannemin küçükken bana anlattığı hayalet hikayeleri bir bir beynime hücum ediyorlardı. Teşekkürler büyükanne!

Aldığım kararla duvarı elleyerek anahtarı bulmaya çalıştım, ışığı yakacak ve bu eziyete son verecektim. Elim duvarı okşarken beden hareketlenip ayaklandı ve bana döndü.

"Ne zamandır oradasın sen?"

Olduğum yere çöküp derin bir nefes verdim. Boncuk boncuk ter olan alnımı kendime çektiğim dizime yaslayıp sinirle tısladım.

"Işığı yaksan olmaz mıydı ya da bir yaşama belirtisi göstersen?"

Sanki kilometrelerce koşmuş gibi nefes nefeseydim ve yorgundum. Korkudan kasılan midem hafiften ağrımaya başlamış, sırtım terden tişörtümü bedenime yapıştırmıştı.

Yoongi hyung yaklaşıp yanıma çömeldi ve eliyle saçlarımı karıştırdı.

"Korktun mu?"

Alay dolu sorusuna cevap vermemişken bile gülmeye başlamıştı çoktan. Elini saçımdan ittirdim ve başımı kaldırıp gözlerine baktım.

"Ne diye bu saatte burada hayalet gibi oturuyorsun, kafayı mı yedin?"

Kıkırdaması kahkahaya döndüğünde başını geriye atıp kahkahasını gürleştirdi. Bense ona olan gıcıklığımla pis pis bakmaya devam ediyordum.

Onun sesine karşın yukarıda bir hareketlenme oldu ve diğerleri uykulu ve telaşlı bir şekilde merdivenlerde belirdiler. En önde Tae vardı ve oldukça endişeli gözüküyordu.

"N-Ne oldu? Seni yatağında göremedim. Bir şey mi oldu? Neden yerdesin? N'oluyor?"

Sorularını peş peşe sıraladı ve meraklı gözlerini üzerimde gezdirmeye devam etti. En arkadan elleri cebinde usulca Jin hyung indi. Saçları dağınık, gözleri şişti.

"N'oluyor burada? Chim, dövdü mü bu seni? Lan Yoongi.."

Duvardan destek alıp ayağa kalktım.

IDYLLIC pt. 1  || vmin Where stories live. Discover now