XXI. || damla sakızlı kurabiye

1.6K 210 137
                                    

Bilinmeyen Numara:
Jungkook?

Jungkook:
Bilinmeyen numara?

Bilinmeyen Numara:
Ben Kim Joon Lee
Sana vermem gereken haberler
Ve ulaştırmam gereken eşyalar var
Görüşebilir miyiz?

Jungkook:
Eğer bu sikik bir şakaysa yapanı oturamayacak hale getiririm
Benimle uğraşmayın

Bilinmeyen Numara:
Yemin ederim benim
Kim Joon Lee

Jungkook:
Tamam o zaman
Tutuklanıp cezaevine getirildiğimde ilk ne yaptım?
Bunu söylersen Joon Lee olduğuna inanacağım
Çünkü o an sadece yanımda o vardı

Bilinmeyen Numara:
Ah pekala çok kolay
Kelepçeli ellerini gökyüzüne kaldırıp diz çöktün
Ve
Nihayet özgürüm teşekkürler diye bağırdın
Oldu mu?

Jungkook:
Sikeyim
Gerçekten sensin

Joon Lee:
Evet benim
Şimdi lütfen atacağım konuma gel
Olur mu?

Jungkook:
Hyung...
Az çok hayatımı biliyorsun
Eğer boş bir mevzu ise bunun için buradan kaçamam adamım
Bana bir sebep ver

Joon Lee:
BT21 koğuşu özgürlüğe koşuyor
Tek söyleyebileceğim bu
Şimdi
Geliyor musun gelmiyor musun?

Jungkook:
SİKTİR
Geliyorum

***

*Jungkook*

Penceresi tahta parçalarıyla kapatılmış, hücreden hallice olan odamda hızla ayaklandım. Kafayı yiyecek gibiydim. "BT21 koğuşu özgürlüğe koşuyor." cümlesi beynimin içinde dönüp duruyordu.

Duvarda asılı olan saate göre Dong Hyun'un beni kontrol etmesine daha bir saat on yedi dakika vardı. Bu da demek oluyordu ki gidip gelmem gereken zaman bu kadardı.

Hızlıca üzerime uzun kollu bir badi giydim, kesiklerimi kimsenin görmesini istemiyordum. Kırık aynanın önünde yüzümdeki morlukları kapatmak için bir şeyler bulunduruyordum ama şimdi zamanım yoktu.

Kapıyı açıp içeriyi dinledim. Herkes aşağı katta toplanmıştı her zamanki gibi. Yavaşça kapıyı kapatıp camdaki tahtalardan birini çıkarttım, kaçmak için kullandığım yol buydu.

Biliyorum, acınası.

Verandanın üst çatısından sokağa atlayıp var gücümle koştum. Ciğerlerim acıyana, beynim uyuşana kadar koştum. Kimsenin beni takip etmediğinde emin olmam gerektiğinden bir dükkanın önünde durdum ve vitrinden arkamı kontrol ettim, temizdi.

"İşte başlıyoruz..."

Telefonumdaki konumu açtım ve gösterdiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Bu uzun zamandır ilk dışarı çıkışımdı. En son Yoongi hyunga mektup yollamak için çıkmıştım.

Yoongi hyung demişken...

Ne yapıyordur ki şimdi? Telefonumdaki saati kontrol ettim. Öğle yemeği vaktiydi. Herkes masanın etrafında toplanmış olmalıydı. Jin hyung yine büyük olduğu için en zekinin o olduğunu iddia ediyordur ve muhtemelen Yoongi hyung gözlerini deviriyordur. Benim güzel zamanlarım...

Tutuklanma kararım mahkemede yüzüme okunurken ağlamaya başlamıştım. Herkes üzüntüden ağladığımı sanarken aksine mutluluktan ağlıyordum. Tüm bunlardan kurtulduğum için mutluydum. Ama şimdi yine aynı çukurun içine düşmüş olmakla kalmamış bir de batmaya başlamıştım.

IDYLLIC pt. 1  || vmin Where stories live. Discover now