XXII. || bir çocuğun kalbinde yer edinmek

1.6K 206 87
                                    

*Jimin*

"Şöyle yapacağız; bir iki ay göl evinde saklanacağız ve asla topluluk içersine çıkmayacağız çünkü tüm ülke bizi arıyor olacak. Ardından ayarlattığımız sahte kimlik ve pasaportlarla her ülkede en az bir ay kalmak üzere sürekli ülke değiştireceğiz ta ki unutulana kadar. Anlaştık mı?"

Hepimiz Namjoon hyungu onayladık. Gidişimize 1-2 gün kalmıştı, doğal olarak heyecan ve stres hat safhada yaşanıyordu koğuşumuzda.

"Jungkook Bee ile birlikte göl evinde kalıyor yaklaşık iki haftadır. Joon Lee'nin söylediğine göre o da şehire fazla inemiyormuş çünkü babası dört bir yanda onu arıyormuş."

Jin hyungun söylediklerine göre hepimiz kaçak hayatı yaşayacaktık. Bunun bir çok kötü yanı vardı. Örneğin merkezde doyasıya gezemeyecek ve bir ihtiyacımız olup şehire indiğimizde saklanarak dolaşacaktık.

Her şeye rağmen mutluydum çünkü rutubet kokulu bu küçük cehennem simülasyonundan kurtulmamıza ramak kalmıştı. Mutlu olduğum kadar endişeliydim de. Endişeliydim çünkü dışarıda Tae ile aramızın bozulmasından korkuyordum. Aramızdaki şeye bir isim veremezdim sanki koca bir belirsizlik gibiydi. Ona olan hislerimi de bilmiyordum yani doğrusu üzerine hiç düşünmemiştim. Sadece onu görünce gülümsüyor ve heyecanlanıyordum. Bir de sürekli ona dokunmak istiyordum ki bu benim oldukça başımı belaya sokan bir dürtüydü.

Geçen gece sabaha kadar onu izlemiştim ki bu benim yapmayacağım bir şeydi. Ömrüm boyunca hiç aşık olmamış veya sevmemiştim. Hayatıma çok insan girmemişti. Yatağıma girenlerse hayatıma girenlerle ters orantılıydı maalesef ki. Hayatımı idame ettirmek için paraya, parayı da kazanmak için iğrenç bir işe ihtiyacımın olduğu o acınası zamanlarda gurur duymayacağım bir çok şey yapmıştım.

Merak ediyordum, benim neler yaptığımı bilseler yine de bana kol kanat gererler miydi?

Aklımı kaybetmeye yaklaştığım o zamanlarsa kabuslarımı süsleyen şeyler ya ailemdi ya da para uğruna altına yattığım insanlar. Diyorum ya acınası zamanlardı. Çöpten yarım sandviç bulup sevindiğim, otobüs duraklarında uyuyup, alışveriş merkezi tuvaletlerinde yıkandığım ve kendimi oldukça kaybettiğim zamanlardı.

Ne zaman kabuslarımdan uyansam Taehyung'u buluyordum karşımda. Herkesin uyuduğu ve ölüm sessizliğinin hakim olduğu yatakhanede sabaha kadar oturup başımda bekliyordu. Ona minnet duymanın dışında sürekli etrafımda olsun istiyordum. Adını bilmediğim, ona karşı gün geçtikçe körüklenen bu his her neydiyse beni yakıyordu. Ve ben her seferinde küllerimden yeniden ona doğuyordum.

***

*Jungkook*

"Bee! Neredesin?"

"Buradayım!"

Aniden koltuğun arkasından sıçradığında neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Bee ile geçirdiğim haftaların sonucunda anlamıştım ki ben ondan daha çocuktum. Böceklere dokunmaktan korkmuyor ve durmadan hayaletlerden bahsediyordu. Dediğim gibi ben ona oranla daha fazla 5 yaşında gibiydim.

Uzanıp onu kucağıma aldım. Geçirdiğimiz haftalar boyunca aramızda bir bağ oluşmuştu.

"Beni korkutmaya bayılıyorsun değil mi?"

Kıkırdadı.

"Baban gelince göreceğim seni. Jin amcan da gelecek ve uyuz Yoongi amcan. Anlayacağın buralar bir hayli kalabalık olacak."

Onu tezgaha oturtup tenceredeki yemeği karıştırmaya koyuldum Her akşam böyle yemek yapmaya da alışmıştık. Dostlarım geldiğinde bu anları arayacak olduğuma emindim.

IDYLLIC pt. 1  || vmin Where stories live. Discover now